Ali ALP
Kitap Tahlili: Batı Notları / Nuri Pakdil
Hamle dergisi ile daha lise yıllarında başlayan bir sevda.. Evet Nuri Pakdil kelimeye, yazıya aşık bir yazardır. Onun özellikle avucunda tuttuğu ve nereye giderse gitsin anlattığı kelimeleri vardır. Mesela Kudüs, Ortadoğu onun en verimli olduğu iklimdir. Hayatı sürekli eylem, direniş ve girişim üzerinde seyretmiştir. Bunun yanında sürekli kendi uygarlığımızı savunan ve batı medeniyeti hayranlığına karşı çıkan bir devrimcidir.
Batı notları yurtdışında ekseriyetle Paris ‘te bulunduğu üç ayda yazdığı anılarından, izlenimlerinden oluşmaktadır. Öncelikle Frankfurt’a uğrayan Pakdil daha sonra bir seminere (faiz ekonomisi) katılacağı Paris’e geçer. Batıya uçakla iniş yaptıktan sonra şöyle diyor Pakdil: ‘’ batı, geometrisi ve eşya ateşiyle karşıladı beni.’’ Daha sonra batının maddeci zihniyetini eleştiren Pakdil, tespitlerinden birinde, batıda insan kişiliği makinanın bir adım gerisinde duruyor diyor. Makinanın, kişiliğin önüne geçmesini, batının yaşam dengesizliğinin yegane sebebi görüyor. Paris’te sokakları gezen Nuri Pakdil gördüğü heykellerin bolluğuna dikkat çekerek, ‘heykel saçmalığın taşlaşmasıdır.’ Diyor ve batı denilen uygarlığın matah bir şey olmadığını kulaklarımıza fısıldıyor.
‘ideoloji, benim dünyamdır’ diyor Kudüs şairi ve devam ediyor. Bana geçmişimi hatırlatır, bu günümü belirler ve geleceğimi tayin eder.. ve bu çerçevede hepimizi ilgimiz ve bilgimiz oranında çağın sorumlusu görüyor. Peygamberimiz (sav)’i örnek verdiği ve onun döneminde hiçbir sorunun muallakta kalmadığını söyleyen Pakdil peygamberin hicretini yeni bir tarihin başlangıcı saymıştır ve 622: Tarihin şahdamarı demiştir.
Türkiye’yi , Ortadoğu başta olmak üzere Afrika, Asya ve diğer tüm Müslüman milletlerin umudu olarak görmüştür . Fransa’da tanıştığı Cezayirli, Senegalli Müslümanlar ile sohbetinde böyle bir sonuca ulaşmıştır. Türkiye’de yaşayan her Müslümanın bu sorumlulukta hareket etmesi gerektiğini savunan yazar öz eleştiriyi unutmamayı ve bundan kaçanın geleciğinin karanlık olduğunu belirtmiştir. Uygarlığımıza karşı, dinimize karşı geliştirilen her türlü küfür mekanizmalarının karşısında olmak için yaşamalıyız ve direnişi varoluşun deneyi olarak görmeliyiz Pakdil’e göre..
Batı nedir ya da batıcılık nedir diye bir soru sorulsa, Pakdil kendi cevabını bu kitapta vermiştir. Ona göre batıcılık, ulusumuzu yabancılaştırma girişimlerini kapsayan kabarık bir dosyadır. Ayrıca batının kapitalist sistemine karşı gelişen Marksist sistem de maddeyi aşamamış ve Hristiyan batı dünyası karayı seçerken, Marksistler kızılı seçmiştir. Bunlardan biri gamın biri şiddetin rengidir. İslam ise beyaza yaklaşan bir yeşil rengi benimser çünkü yeşil tabiatta kök sürer ve ölümsüzlüğün simgesidir.
Paris’ in son günlerinde bir Fransızın evine misafir olan Pakdil, ev sahibine, Fransa’da bulunduğu sürede izlenimlerini aktarırken şöyle diyor:’’ Manevi yaşantısı büyük bir sarsıntı içerisinde toplumunuzun. Dıştaki makine düzeni içinizi de egemenliği altına alıyor. Oysa iç dünyası insanın ayrı yasaların egemenliği altında. Makine insanı bencil ediyor. Oysa bencilliğe ilkin ruh baş kaldırır. Oysa siz ruhun baş kaldırmaması için bütün yolları kapatmışsınız.. Ne yapıp edip ruhun egemenliğini yeniden kabul etmelisiniz. ‘’ ev sahibi de tüm bu konuşmanın üzerine Pakdil’i onaylıyor ve maddi istekler arttıkça sıkıtımız da azalmıyor bilakis artıyor diye bu durumdan nasıl kurtulacaklarını bilemeden yakınıyor..
Paris’te kahvelerde insanların yanında bulundurduğu köpeklere dikkat çeken Nuri Pakdil insanların bu tutumu ile kırın ve kentin konumunu bozduklarını söylüyor.
Dönüşte dört gün kaldığı Roma’yı ise iki kelime ile anlatıyor:
Roma: Put kuyusu..
Nuri Pakdil gibi milletine sadık, uygarlığının bilincinde olan diğer yazarlarımızın da söylediği gerçek şu ki batı bize işe yarar, müspet bir şey vermez veremez.. Nuri Pakdil ile sıra arkadaşı olan merhum Akif İnan’ın dizeleri ile bitirelim
Anamı sorarsan Büyük Doğudur
Batı ki sırtımda paslı bıçaktır.
Gel kurut bu çağın kargaşasını
seninle beklenen şimdi şafaktır. .