Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

KONU KONUYU AÇAR

KONU KONUYU AÇAR

Daha önce bu meyanda bir yazı yazmıştım. Bazen insanın nutku kesilir. Sıradan bir kelime ortaya koyar. O kelime üzerinde konuşmaya başlar. Kurduğu cümlelerin içerisinde bazı kelimeler diğer bazı kelimeleri anımsatır, kelimeler olayları çağrıştırır, olaylar da konuyu ortaya çıkartır. Kalem de olup bitenleri düzgün cümlelerle satırlara döktüğünde yazı meydana gelir.

Aslında her şey bir kıvılcımla başlar, sonra o kıvılcım kar topu gibi büyüyerek etrafa yayılır. Bir bakmışsınız koskoca bir eser meydana gelmiştir.

Bazen bir şeyin olması için hayaller kurarsınız, zihninizde tasarladığınız şeyin projesini kabataslak çizersiniz, hayalinizin gerçeğe dönüşmesine ramak kalır, sonra da olumsuz bir durum olur, hayalinizi gerçeğe dönüştüremezsiniz.

Bazen de hayat bizi/sizi süprizlerle karşı karşıya bırakabilir. Hiç ummadığınız yerde hiç ummadığınız insanlarla karşılaşabilirsiniz, çetrefilli işleriniz, kördüğüm gibi olan iplerimiz sanki görünmeyen bir el tarafından çözülüverdiğini görürsünüz. Yani dünyanın bin bir hali vardır. Binini de çözersiniz, başka bir hali kalmadı zannedersiniz. Sonra bir bakmışsınız ki halâ işin başındasınız.

Edebiyatta "telmih" sanatı vardir. Söz sırasında, herkesçe bilinen bir olayı geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir inanca işaret etmeye, onu anımsatmaya telmih denir. Örneğin;

“Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i

Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.” (M. Âkif Ersoy)

Şair, Çanakkale şehitleri için yazdığı bu dizelerde, düşmanla savaşan Mehmetçikleri Bedir Savaşı’ndaki Hz. Peygamberimizin askerlerine benzetiyor ve bu olayı anlatırken geçmişteki bir olaydan yararlanıyor.

“Gökyüzünde Îsâ ile / Tûr dağında Mûsâ ile

Elindeki âsâ ile / Çağırayım Mevlâm seni” (Yunus Emre)

Birinci dizede “Hz.Îsâ’nın göğe çıktığı inancı”na , ikinci dizede “Hz. Mûsâ’nın Tûr-ı Sinâ dağında Allah ile konuşması ” olayına ve üçüncü dizede de yine “Hz. Mûsâ’nın yere atınca yılan olan âsâsıyla gösterdiği mucizelere telmih vardır.

Yukarda izah etmeye çalıştığım "konu konuyu açar" meselesine tam da telmih sanatı örnektir diyorum.

Bir başka kavram üzerinde durmak istiyorum şimdi de.O da psikolojide geçer. Okuyunca anımsayacağız.

Öğrenilmiş çaresizlik nedir? Organizmanın bir olayda çok sayıda deneme yapması ancak bu denemeler sonucu başarısızlığa uğrayarak, yapacağı yeni bir deneme için kendinde deneme cesaretini bulamaması durumuna öğrenilmiş çaresizlik adı verilmektedir.

Burada iki kavramdan bahsedildi. Telmih sanatı ile öğrenilmiş çaresizlik. Özellikle öğrenmişlik çaresizlik belirtileri elli yaş üstü insanlarda çok görülmeye başlıyor. İşin esprisi başaramama inancıdır. İnancını kaybedince de çaresizlik şeklinde bir olgu tezahür etmeye başlıyor. Benim bildiğim kâmil bilim insanlarında öğrenilmiş çaresizlik durumu zuhur etmez. Bir konuyu aydınlatmak için yüzlerce deneyi sabırla ve azimle yapan bilim insanları olmuştur. Bilim çok çetrefilli bir yoldur. Herkes o yolda yürüme cesareti gösteremez. Daha doğru bir ifade ile herkesten bilim insanı olmaz. Bilim insanında bir çok özellik bir arada bulunması gerekir.

Diğer taraftan bizim geçmişteki edebiyatımız çok zengindir. Edebiyatımızın çok türleri vardır: İslâmiyet Öncesi Edebiyet, İslâmiyet Sonrası Edebiyat, Halk Edebiyatı, Divan Edebiyatı, Tanzimat Edebiyatı, Servet-i Fünun Edebiyatı , Fecri Atik Edebiyatı gibi edebiyatın türleri vardır. Bu edebiyat türleri kolay oluşmamıştır. Gelecek nesillere buradaki birikimler mutlaka aktarılmalıdır.

Nerden buraya geldik derseniz "telmih" kelimesi edeniyat türlerini bize anımsattı. Başka anımsanacak konular da elbette vardır.

Bugünki yazımız biraz karışık oldu. Konu tutarlığı yok farkındayım. İnsanın nutku tutulunca bazen yazamaz, yazsa da güzel yazamayabilir. Yazı yazma işi ve diğer mühim işler için iyi bir konsantrasyona gerek vardır. Bazen insanlarda bazı şeyler eksik olabilir. O zaman da konuya odaklanamama durumu zuhur ediyor.

Odaklanma sorunu, dikkatin sürekli olarak ana konu veya görevden sapması ve bireyin zihinsel konsantrasyonunu sürdürememesi durumudur. Bu sorun, günlük hayatın getirdiği stres, yetersiz uyku, beslenme düzensizlikleri veya çeşitli sağlık problemleri gibi birçok faktörden kaynaklanabilir.

Çözümü için, düzenli uyku, sağlıklı beslenme, meditasyon ve zaman yönetimi tekniklerinin yanı sıra, gerekirse uzman bir hekimden destek almak önemlidir. Odaklanma sorununu gidermek, kişisel ve profesyonel yaşamın kalitesini artırarak bireyin genel yaşam memnuniyetine katkı sağlar.

En çok kullanılan deyimler arasında nutku tutulmak deyimi de bulunuyor. Şaşkınlıktan veya öfkeden konuşamamak, nutku tutulmak deyiminin anlamıdır. Yaşanan duygulardan dolayı konuşamama durumu nutku tutulmak olarak adlandırılıyor.

Bu günlük de bu kadar. Hoşçakalınız, sağlıkla kalınız.

07.06.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.