Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

MAKAMINDAN GÜÇ ALANLAR, MAKAMINA GÜÇ KATANLAR

MAKAMDAN GÜÇ ALANLAR, MAKAMINA GÜÇ KATANLAR

Halkımız arasında güzel bir tabir vardır. " Makama güç katanlar, makamdan güç alanlar" diye. Bu söz çok manidar geldi bana doğrusu. Biraz bu başlığı irdelemeye çalışacağım.

Makamlar esas itibarıyla ikiye ayrılır. 1-) Doğuştan gelen makamlar, 2-) Sonradan kazanılanlar.

Ben bu konuyu hiç araştırmadım. Bu tasnif bana aittir. Sosyoloji ve psikoloji ilmiyle bağdaşmayabilir. Hoşunuza giderse alırsınız yazdıklarımı. Hoşunuza gitmezse eleştirirsiniz, böylece hakikati öğreniriz. Nazariyenizde hiç değeri yoksa da çöpe atarsınız olur biter.

Doğuştan gelen makamlar herkeste vardır, sonradan kazanılanlar ise bir mücadelenin sonucudur.

Kadın, ya da erkek olarak doğmak bir makamdır. Kadınlık makamı; bu da nerden çıktı demeyin. İsteğe bağlı değil. Cenab-ı Hakkın takdiriyle oluşan şeylerdir. Erkek olmak da öyledir. Babalık, annelik, kardeşlik, torun, yeğen, hala, dayı, teyze...hepsi bir konumu belirler. Her birinin özelliği diğerinden farklı olduğundan farklı isimlerle adlandırılmışlardır. Yerine göre her birinin farklı görevleri vardır. Dayı ya da amca olmanın bir sorumluluğu vardır. Sıradan biri gibi yeğenlere davranamazsın. Sokakta bir vatandaş "dayı" dedi mi, sana bir misyon yüklemiştir, misyonuna göre hareket et demektir.

Annelik ve babalık büyük bir makamdır. Herkese nasip olmaz. Bu makama erişmenin bin bir merhaleleri vardır. Büyüklerimiz bu noktada bizden çok şanslıdır. Her birinin 5-10 çocuğu vardı. Son zamanlardaki evliliklerde çocuk sayısı 1-2 yi geçmez. Gençlerin çoğu bekardır dersek yanlış söylemiş olmayız.

Babalık bir makamdır. Hak Teâlâ bize bu makamı ihsan eder. Ölünceye kadar aktif olarak devam eder. Öldükten sonra da hayırlı evlâtlar babalarını hep rahmetle anarlar. Evlâtlar demokrasi gereği sonradan oylama yaparak, baba-anne, kardeş-akraba vs. değiştiremeyiz.

Eğer bir baba, evlâtları arasında mal bölümü konusunda ayırım yapmaz, herkese eşit davranır, yeri geldikçe arkadaş gibi olur, özür dilemesini bilir, sevgisini tüm evlâtlarına açar, güzel dualarda bulunur, evlâtlarının Hak Teâlâ'dan kendilerine ihsan edilmiş en şerefli varlıklar olarak görürse o baba, babalık makamına güç katıyor demektir. Yok eğer, "ben babayım" yaparım, ederim,kırarım,dökerim der, sonra da "öf bile deme" ilâhi mesajı hep kentine yontarsa " bu mal benim değil mi? istediğimi yaparım" derse, işte o baba, babalık makamından güç alıyor, bu makamı suistimal ediyor demektir.

Bu bakış açısını her makam ve mevki için kullanabiliriz.

Bir defasında çalıştığım yerdeki yetkiliye, binanın kapısının önünde kendimce gördüğüm eksik ve yanlışlıkları ifade ederken " burada değil de odama gel, orada konuş" demişti. Böyle diyen bir yetkili kişinin koltuğundan güç aldığı bellidir. Devletin emaneten tahsis etmiş olduğu makamdan güç alıp personeline karşı kullanmaya kalkışanlar hiç sevilmezler. Bir gün olur da makam elden gidince ortalıkta yalnız gezmeye başlarlar. Üstelik hep kötü olarak anılırlar. Ama makamlarına artı değer katanlar hep hayırla anılırlar. Makam elden gitse bile kişilikleri ve dostlukları baki kalır.

Nice makam sahipleri gördük ki, yükseldikçe yürekleri tabana doğru yayılır. Nice makam sahipleri de gördük ki, yükseldikçe tabana yabanileşir. Makamın ve yetkinin verdiği güçle şımarır, halka tepeden bakar, kibirlileşir, kendini bir şey zannetmeye başlar. Böyle kişiliklere hiç kimse "olur" vermez.

. Kibir şeytanın sıfatlarının başında gelir. Cümle kurmaya başlarken hep "Ben" diye başlar. "Beni ateşten yarattın, O'nu ( Ademi.as) topraktan yarattın" dedi. Üstünlük tasladı ve kaybedeblerden oldu. Tebbet Sure'sinde " Ma eğna anhu maluhu" "Ona zenginliği ve malı fayda vermedi" buyurulmaktadır.

Şuara Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 88﴿ İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!" Buyurmaktadır.

Kibrin zıt anlamlısı ihlâstır. İhlâslı insanlar yerde böbürlenerek yürümezler. Mal ve makamca yükseldikleri zaman gönülleri alçalır. Sorumluluk bilinci ile hareket ederler. Tıpkı çok meyve veren ağaçların dalları gibi yere doğru uzanırlar. Evanelerinin önünden yürümezler, onlarla beraber yürürler, zengin- fakir ayırımı yapmazlar. Hakkın yanında yer alırlar, kuvvetsizleri kuvvetlilere ezdirmezler, aleyhlerinde de olsa asla haktan ayrılmazlar, makam ve servet tutkunu değiller, Yunus'un ifadesiyle " ne varlığa sevinirler, ne yokluğa erinirler". İşte böyle ihlâslı kullar evvelâ Rabbimizin sevgisine mazhar olurlar, sonra da milletin gönlüne taht kurarlar. Bulundukları mevkilere güç kararlar.

. Hulâsa bulunduğumuz makam ve mevki ne olursa olsun, hepsi bir imtihan vesilesidir. Önemli olan işin sonuna gelindiğinde imtihanı başarmaktır. Gerisi boştur. Dünya malı ve makamı hoştur lâkin temkinli ve tetbirli olmazsak sonumuz hüsrandır. Her zaman ve zeminde imtihan içinde olduğumuzu, yaptıklarımızın hesabını bir bir vereceğimizi unutmayalım. Kanuni Sultan Süleyman 46 yıl tahtta kaldı. Ölünce rivayete göre ellerinin tabutun dışına çıkarılmasını istemiş. Burada " Bakınız 46 Yıl saltanat sürdüğüm halde elim boş gidiyorum" mesajınj iletmek için bunu yaptığını tarihçiler dile getiriyorlar. Evet durum aynen de böyledir.

Makamını gerçek manada dolduranlardan, makamına güç katanlardan olmamız temennisi ve duasıyla diyor, sayglarımı sunarım.

05.06.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.