HONDA NASIL BAŞARDI ?
Bay Honda, Soichiro, 11 nüfuslu bir ailenin çocuğu. Bisiklet tamircisi babasına yardım ederek bisiklet ve mekanikle tanışıyor.
Bay Honda, Soichiro, 11 nüfuslu bir ailenin çocuğu. Bisiklet tamircisi babasına yardım ederek bisiklet ve mekanikle tanışıyor. 1938 yılında henüz okulda öğrenciyken, sahip olduğu her şeyi küçük bir atölyeye yatırarak, piston ringleri konusunda kendi kafasında var olan fikri geliştirdi. Geliştirdiği projeyi Toyota şirketine satmak istediği için gece gündüz çalıştı, dirseklerine kadar yağa battı, o atölyede yatıp kalktı, hayalini ve başarma inancını hiçbir zaman kaybetmedi.
İşini sürdürebilmek için eşinin mücevherlerini bile rehine koymak zorunda kaldı. Sonunda piston ringlerini tamamlayıp Toyota’ya sunduğunda, bunların Toyota standartlarına uymadığı söylendi. Bu olumsuz cevap başarma azmini kırmadı, üstelik hedefine ulaşmak için daha çok çalıştı. Bütün konsantrasyonunu ile hedefine odaklandı.
İki yıl sonra, isteğine kavuştu ve Toyota ona hayalindeki anlaşmayı sundu. Fakat bu sırada ortaya yeni bir sorun çıktı. II. Dünya savaşı başladı.
Savaşın zorlu günlerinde fabrikasını kurmak için ihtiyacı olan betonu alamadı. Ama yine hayalinden vazgeçmedi. Ekip arkadaşlarıyla yeni stratejiler geliştirdi. Betonlarını kendileri yaptı ve fabrikasını kurdu.
Savaş sırasında kurduğu fabrika iki kere bombalandı, imalat tesisleri yerle bir oldu. Bay Honda, ekibi ile ABD ordusunun attığı benzin tenekelerini toplamaya başladı. Bunlara “Başkan Truman’ın Armağanları” olarak gördüğü o tenekeleri kendi imalatında hammadde olarak kullandı. Tam farikayı yeniden kurup imalata başlayacakken bu sefer de meydana gelen bir deprem fabrikasını yerle bir etti. Bay Honda, piston işlerini Toyota’ya sattı.
Savaştan sonra Japonya’da korkunç bir benzin kıtlığı başladı. Bay Honda ailesi için yiyecek alışverişine bile arabasıyla gidemez oldu. Sonunda çaresizlik içinde, bisikletine küçük bir motor taktı. Hemen ardından komşuları, “Bize de öyle motorlu bisiklet yaparmısın?” demeye başladılar. Bir, iki derken sonunda Honda’nın elindeki motorlar tükendi. O zaman, yeni icadı için motor yapacak bir fabrika kurmaya karar verdi, ama ne yazık ki bu sefer de elinde yeterli sermaye yoktu.
Japonya’daki 18.000 bisikletçi dükkanına birer mektup yazdı, icadının getireceği yenilikle Japonya’ya yeniden hayat verebileceğini söyledi. İçlerinden 5.000 tanesi ona istediği sermayeyi vermeye razı oldu. Yine de yaptığı motorlu bisikleti ancak bisiklet severlere satabiliyordu, çünkü bunlar motorlu çok ağır şeylerdi. Bunun üzerine son bir değişiklik daha yaptı. Çok daha hafif, küçük bir motorlu bisiklet modeli, Motosikleti yarattı. Adını “Super Cub” olarak seçti.
Bir gece içinde başarıya ulaştı. Kendisine İmparatorluk Nişanı verildi. Daha sonra motorlu bisikletlerini Avrupa ve Amerika’nın yeni kuşak çocuklarına yönelik olarak ihraç etmeye girişti. Daha sonra geliştirdiği motorla yetmişli yıllarda o kadar tutulan otomobilleri ile ortaya çıktı.
1970'li yıllarda Amerika'da petrol krizi çıkınca ve çok yakıt tüketen otomobiller satılmamaya başlayınca kendi tasarruflu ve ufak motosiklet üretimi konusundaki tecrübesini otomobil üretiminde kullanmaya karar veren Bay Honda, daha önce bu alanda hiç bir tecrübesi olmamasına rağmen otomobil üretimi işine girdi ve az yakıt tüketen minik arabalarla amerikan pazarını fethetti.
1930'lu yıllarda atölyesinde gece gündüz çalışarak işe başlayan Bay Honda, bugün ABD ve Japonya’da 100.000'den fazla insan çalıştırıyor. Japonya’nın ve Dünya'nın en büyük oto üreticilerinden biri oldu. ABD içindeki satışları da Toyoto’dan fazla. Honda başarısı, bir tek adamın, parasızlık, savaş, deprem vb koşullar ne olursa olsun, hayalinin peşinde koşup, azim gücü ve kararlılığı sayesinde gerçekleşmiştir.
İlhami Pektaş