Abdullah BAYSAL
Zaman Kavramı Üzerine (1)
İçinde yaşadığımız şu dünyada 3 boyutu algılabiliyoruz. Dördüncü boyut ise zamandır.
Cenabı Hak Asr Suresinde “Asra/zamana yemin olsun ki muhakkak insan kesin bir ziyan içindedir. Ancak iman edip de sâlih (sevaplı) amel (ve hareket)lerde bulunanlar, hem de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariçtir (onlar ziyandan kurtulmuşlardır.” buyurmaktadır.
Şüphesiz maddeten ve manen ilerlemenin, teknik ve medeniyet yarışını kazanabilmenin yolu, zamanı verimli bir şekilde değerlendirmekten geçmektedir. Çünkü başarının ve ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biri, zaman israfıdır.
Kur’an-ı Kerim’de, diğer sure ve ayetlerde de zamanı hatırlatan tabirler vardır.
Hac Suresi 47. Ayeti Kerimede “(Resulüm) Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymaz. Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir.”
Secde Suresi 5. Ayeti Kerimede “Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O’na yükselir.” buyrulmaktadır.
Ahiretin bir günü bu dünyanın bin yılına eşit olduğuna göre, bu dünyada ortalama 80 yıl yaşayan bir insanın ömrü ahiret saatiyle sadece 2 saate tekabül etmektedir. Evet, sadece 2 saat.
Nitekim bir Hadisi Şerifte “Dünya hayatının benzeri bir ağaç altında dinlenip, gölgelenen ve az sonra yoluna devam eden yolcunun konaklamasına benzer. O oradan ayrılır. Bir başka yolcu gelir. Biraz dinlenir ve kalkar gider.” (Tirmizî- Riyazüssalihin-356)
Başka bir Hadisi Şerifte ise, ''Dünya hayatı Ahiret hayatına nispetle birinizin parmağını denize sokup çıkarmasının benzeridir.” (Müslim-Riyazüs Salihin- 346) buyrulmaktadır.
Şu misali düşünmek konuya biraz daha açıklık getirecektir.
Uykuda gördüğümüz 3 veya 5 saniyelik bir rüya, bazen uzun yıllara hatta bir ömüre tekabül edebiliyor.
Bu örneği başka bir misalle açıklamaya çalışalım.
Bilgisayardaki büyük bir dosyayı sıkıştırıp yani “zip” yapıp küçücük bir dosya haline getirebiliyorsunuz. İşte ahiretteki zip’li dosyamız tabiri caizse bu dünyada açılıyor. Bu dünya hayatı bizlere uzun gibi geliyor ama aslında çok kısa.
Nitekim kime sorsanız, yaşadığı geçmiş yılların tamamını sadece “bir an” olarak tarif ediyor.
Ancak zaman kavramı herkes için aynı değil. Mesela cinniler yaşları uzun olduğundan geçmişi biliyorlar, geleceği de iyi tahmin edebiliyor. Ancak bu da Allah’ın bildirdiği kadarıyla sınırlı. Nitekim Hz Süleyman Peygamberin emrinde zelil ve angarya işlerde çalışan cinniler hakkındaki Sebe Suresi 14. Ayeti Kerimede Cenabı Hak şöyle buyuruyor.
“Süleyman’ın ölüm fermanını çıkarmamızdan sonra, cinler ve çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler. O, yere düşünce cinler kesin olarak anladılar ki şayet gaybı bilmiş olsalardı kendilerini zelil ve perişan eden angarya işlerde devam edip gitmezlerdi.”
Yine Hz Süleyman’ın veziri Asaf’ın, Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar bir sürede getirmesi maddi bir ilimdir.
Süleyman Peygamber as. kuş dilini bilirdi. Kuşlara, cinlere, insanlara ve bunlardan oluşan ordulara hükmeden büyük bir krallığı vardı. Saba Kraliçesi Belkıs, ona karşı koyamayacağını anlamış, Kudüs’e gelmek ve Süleyman’a teslim olmak üzere yola çıkmıştı. Onun, büyük ve gösterişli bir tahtı vardı. Bu haberi alan Süleyman, önde gelen adamlarını topladı ve şöyle dedi:
Neml Suresi 38-40. “Ey önderler! Onlar gelip teslim olmadan önce sizin hanginiz kraliçenin tahtını bana getirebilir? Cinlerden bir ifrit dedi ki: Ben, onu sana sen makamından kalkıncaya kadar getiririm. Bana güvenebilirsin, benim buna gerçekten gücüm yeter. O Kitap’tan bir bilgiye sahip olan kişi de: Ben onu sana gözünü açıp kapayıncaya kadar getiririm dedi ve getirdi. Süleyman tahtı, yanına kurulu görünce dedi ki: Bu beni denemek için Rabbimin bir ikramıdır; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse faydasını görür. Nankörlük eden etsin. Rabbimin kimseye ihtiyacı yoktur, onun iyiliği boldur.”
Bu, Ayeti Kerimede sözü geçen tahtın göz açıp kapayıncaya kadar bir zamanda uzak mesafelerden getirilmesi, uzaktaki eşyayı getirme bilgisidir.
Bugün de eşyanın ışınlanması ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır.
Peki, zamanda yolculuk mümkün mü?
Zaman boyutu aşılabilir mi?
Zaman boyutu aşılabilirse, bu boyutun dışından bakıldığında, örneğin 1800 yılında mezar yeri, 1900 yılında 2 katlı bir ev, 2000 yılında çok katlı apartman olarak gözüken yere bakıldığında ne görülür?
Peygamber Efendimiz Miraçta cenneti ve cehennemi gördü ve bize oradan haberler verdi?
Mekke’de İslam’ın ilerlemesine engel olmak isteyen müşriklerin Dâru’n-Nedve’de yaptığı toplantıya Necidli bir ihtiyar suretinde katılan şeytan, bugünde fabrikatör suretinde dünyayı yok etmek isteyen para ve silah sihirbazlarının toplantılarına katılarak, onları kışkırtmak için milyonlarca senelik tecrübesiyle mantıklı yönlendirmeler ve neticeye varabilecek şeytani fikirler veriyor olabilir mi?
Bu ve benzeri konulara Allah cc izin verirse bir sonraki köşe yazımızda değineceğiz.
Bu haftaki yazımı Zâriyât Suresi 56. Ayeti Kerime Meali ile bitirmek istiyorum.
“Ben cinleri ve insanları ancak bana (ibadet ve itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.”