Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

YARATILIŞIMIZIN BİR GAYESİ VARDIR

YARATILIŞIMIZIN BİR GAYESİ VARDIR

Dünyamız ve evren belli bir nizam ve intizam içinde hareket eder. Zerre kadar kural ihlâli nizamın yapısını felç eder.

Küçük varlıklardan en büyük varlıklara kadar her ne varsa ilâhi güç tarafından konulan kurallar çerçevesinde hareket eder.

Vücudumuzu düşünelim. Her organımızın bir görevi vardır. Organlarımız görevini iyi ifa ettiği zaman vücut sağlıklı olur. Organlardan biri ya da bir kaçı görevini aksattığı zaman bütün vücut bundan rahatsız olur.

Akılsız kabul ettiğiniz canlıların her biri Rabbimiz tarafından kendilerine biçilen rolü yerine getirmekten başka bir şey yapmıyorlar. İşte! arılar bal yapar, bitkiler karbondioksiti oksijene çevirerek havayı temizler, su buharlaşır bulut olur, yağmur kar olur. Meyveler zamanı gelince çiçekler açar, meyvelerini verirler. Örnekleri çoğaltabiliriz.

Görüldüğü üzere her varlık yaratılış gayesine uygun hareket eder. Bizlerin de yaratılışımızın bir gayesi vardır. Boşuna dünyaya gelen bir varlık değiliz. Üstelik etrafımıza bakıp biraz aklımızı çalıştırdığımızda diğer varlıklardan üstün olduğumuzu anlarız. Etraftaki varlıkları ve canlıları aklımız sayesinde kendimize hizmetkâr yapıyoruz.

Bu nedenle ben niçin yaratıldım, beni kim yarattı, dünyaya gelişimin gayesi nedir, hangi görevleri ifa etmem icap eder, sonunda ne olacağım gibi soruları mutlaka kendimize soracağız. Bu soruların cevaplarını hem aklımızı kullanarak, hem de bilgisine güvendiğimiz insanlara soracağız, Doğru bilgiler edineceğiz.

Bu bizim insan olarak en başta gelen görevimizdir. Bakınız: Kur'an'ı Kerim'de "Kıyamet Suresi" vardır. Bu surenin 36. Ayet-i Kerimesi' nde Cenab-ı Allah, "İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor?" buyurmaktadır.

Bizler yaratılmışların en üstünü olmamız nedeniyle başıboş yaratıldığımızı sanmak çok yanlış olur. "Rabbimiz sen boşuna bir şey yaratmazsın" ayetini hatırlatmak isterim. Bu bakımdan emekleyip varlıkları keşfetmeye başlamakla birlikte varoluş nedenimizi algılamaya, daha sonra sezmeye, ilkokulda da tamamıyla anlamamız icap eder. Yaratılışımızın gayesini iyi algılar ve anlarsak erdemli insan oluruz. Yani iyi insan oluruz.

Başıboş dünyaya geldiğine inananların işleri de başıboş olur. O tür insanlar insanlığa zarar verir. Nitekim dünyada ve Türkiye'de başıboş yaşayan insanlar çoktur. Bu başıboşluk inanç zayıflığından meydana gelmektedir.

Her şeyden önce bizler, önümüze bu çerçeveden bakmamız gerekiyor. Dünyalık işlerimizin plân ve programını buna göre yapmalıyız. O zaman işte hem kendimiz, hem ailemiz hem de vatanımız için güzel işler yaparız. Halka hizmet Hak'ka hizmet olur. " Şüphesiz ki Yüce Allah Teâlâ güzel iş yapanları sever" ayet meâlini kulağımıza küpe yapalım.

Değerlerli Okuyucularım, Kıymetli Öğrenciler: Bizim en önemli görevimiz "İman" etmektir. Benim burada sizlere nasıl iman etmemiz gerekir konusunu anlatacak değilim. Evimizde annemiz-babamız, okullarda öğretmenlerimiz, çarşıda-pazarda büyüklerimiz sizlere bu ve benzeri önemli konuları anlatıyorlar zaten. Ben sadece hatırlatma yapıyorum. İnançlı olmanın davranışlarımız üzerindeki kalıcı izlerine işaret etmek istiyorum.

Bir örnek vermek istiyorum:

Bir gece vaktiydi. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, Medine sokaklarını gezmekteydi. Önünden geçmekte olduğu bir evden, bir ana ile kızının dışarıya kadar taşan tartışmasını gayr-i ihtiyârî işitti. Konuşulanlar dikkatini çekti ve biraz durakladı.

SÜTÇÜ KIZIN HİKAYESİ

Ana, kızına;

“–Kızım, yarın satacağımız süte biraz su karıştır!” demekteydi.

Kız ise;

“–Anacığım, halîfe süte su karıştırılmasını yasak etmedi mi?” dedi.

Ana, kızının sözlerine sert çıkarak;

“–Kızım, gecenin bu saatinde halîfenin süte su kattığımızdan nereden haberi olacak?” dedi.

Ancak gönlü Allah korkusu ve sevgisi ile dipdiri olan kız, anasının süte su katma hilesini yine kabullenmedi:

“–Anacığım! Halîfe görmüyor diyelim, peki Allah da mı görmüyor? Bu hileyi insanlardan gizlemek kolay, ama her şeyi görüp bilen Allah’tan gizlemek mümkün mü?..” dedi.

Rabbânî hakikatlerle dolu bir kalbe sahip olan bu nezihe kızın, derûnî bir Allah korkusu içinde annesine verdiği cevap, halîfe Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ı son derece duygulandırdı. Mü’minlerin Emîri, onu sıradan bir sütçü kadının kızı değil, gönlündeki takvâsı sebebiyle müstesnâ bir nasip bildi ve oğluna gelin olarak aldı. Bu temiz silsileden de İslâm tarihinde beşinci halîfe olarak yâd edilen Ömer bin Abdülaziz gibi bir evlât dünyaya geldi.

Örneğimiz çok güzel. Bunu okuyun, anlayın, olaydan ders çıkarın, empati kurun, kendinize uygulayın ve arkadaşlarinıza da anlatın. Rol model olun. Gerçek Allah Teâlâ inancının davranışlar üzerindeki etkisini gösteren muhteşem bir örnek. Rabbimiz böyle güzel örnekler sergileyen insanlardan eylesin bizleri. Dualara amiin diyelim. Selâm ve Dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.