Polat Aslanov'den Kuran bilgileri
Kur'an ayetlerinin evren hakkında verdiği bazı bilgilerin bilim ile olan olağanüstü parelelliğine değineceğiz. Ama öncelikle, Kuran ve bilim konuları üzerinde uzun süredir devam eden bir karışıklığa da değinmek gerekir.
Kur'an ayetlerinin evren hakkında verdiği bazı bilgilerin bilim ile olan olağanüstü parelelliğine değineceğiz. Ama öncelikle, Kuran ve bilim konuları üzerinde uzun süredir devam eden bir karışıklığa da değinmek gerekir.
Bu karışıklık bazı ateist "bilim adamları" nın Kuran'a önyargılı yaklaşımından kaynaklanır. Allah'ın varlığına inanmayan, dolayısıyla da Kur'an'ın Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından "yazıldığını" öne süren bu kişiler, Kuran'ın verdiği haberlerin mutlaka bilimle çeliştiğini ifade etme noktasından hareket etmişlerdir.
"VI yüzyılın bilgisi ile yazılan bir kitap, elbette sürekli gelişen ve yeni gerçekler ortaya çıkaran bilimle çelişen edecek" gibi bir mantık ileri sürmüşlerdir. Böylece, bir ön yargı ile baktıkları Kuran ayetlerinin anlamlarını saptırarak söz konusu iddialarına destek bulmaya çalışmışlardır. Bunun üzerine bazı Müslümanlar bu karalamalara karşı savunulmaya çalışırken, bir hataya varıp Kur'an'ı bir "bilim kitabı" gibi tanıtmaya başlamışlardır. Kuran'ın bilimle çelişmediğini ispatlamaya çalışırken neredeyse tüm bilimin Kur'an'ın içerisinde olduğunu söylemişlerdir. Bilimsel gelişme için formül ve deneylerle uğraşmak yerine Kuran'ın daha derin araştırma daha yararlı olduğunu öne sürenler olmuştur. Halbuki, Kur'an ayetlerinden anladığımıza göre Kur'an bir "ilim kitabı" değil. İlme liderlik etmek, kimya düsturları aktarmak veya kuantum fiziğini öğretmek için indirilmiştir. Kuran'ın ne amaçla indirildiğini ayetler şöyle açıklıyor: "Elif, Lam, Ra (Resulüm! Bu Kur'an) öyle bir kitaptır ki, onu sana insanların Rablerinin izniyle karanlıklardan nura (küfürden imana) - güçlüdür, (her türlü) tarife (şükre) layık olanın yoluna ( İslam dinine) çıkarmak için sana indirdik "(" İbrahim "suresi, ayet 1). "(Kur'an) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir" ( "Mümin" suresi, ayet 54). Kısacası Kur'an, müminlere rehber olmak üzere indirilmiştir. Onları "karanlıktan aydınlığa" yani "inkardan imana" çıkarmak, onlara Allah'a nasıl kulluk etmek ve O'nun rızasını nasıl aramak yollarını açıklıyor."Rehber" olma özelliği, müminin karşılaşacağı olaylarla ilgili özlü bilgileri içerir.
Dolayısıyla Kur'an, müminin tüm ibadetlerini nasıl yapacağını açıklar. Müminin ibadetleri ise iki türlüdür: namaz, oruç. Şüphesiz Allah için yapılan ibadetler ve "iyiliği emredip kötülükten sakındırmak" olarak özetlenebilecek olan ve toplum içinde gerçekleştirilecek ibadetler. Bu yüzden, mü'mine "iyiliği emredip, kötülükten çekindirirken" yani dini anlatırken ve dinin düşmanlarına karşı mücadele ederken ne gibi yöntemler izlemesi gerektiğini anlatıyor. Bunun yanında ne tür insanlarla ve topluluklarla karşılaşacağını tarif ediyor. Bir çok ayette "De ki ..." ve "Derler ki ..." ifadeleriyle başlayan cümleler, müminlerin diğer insanlarla nasıl bir diyaloga gireceğini anlatıyor. Ama tüm bunlara göre "Kur'an bir sosyolojik kitaptır" veya "Kuran bir psikoloji kitabıdır" diyemeyiz. Çıkarılacak sonuç, Kur'an onu kendine rehber eden müminlere, Allah'a yakınlaşma ve Allah yolunda mücadele için girişecekleri çabada yardımcı olmak üzere psikolojik ve sosyolojik bilgiler vermesidir. Bu bilgilerin hiç bir sosyoloji veya psikoloji kitabında verilemeyecek kadar özlü ve doğru olduğunu müminler yaşadıkları tecrübelerden bilirler.
Kur'an aynı zamanda "dünyaya nizam verme" gibi bir misyon taşıyan müminlere siyasal bilgiler verir ve dünyada etkin "güç odakları" nı açıklar. Müslümanlara kimin düşmanlık besleyeceğini ve dünyadaki bozgunculuğun arkasında kimlerin olduğunu açıklar. Ama bundan da "Kur'an siyasi-bilimsel bir kitabıdır" sonucu çıkmaz. Kur'an bu bilgileri, müminlere "rehberlik" etmek için vermektedir. Aynı şey Kur'an'ın verdiği tarihi bilgiler için de geçerlidir. İnsanlık tarihi elbette Kuran'dan öğrenilmez. Ama Kur'an, tarihin en önemli anahtarlarını vermekte müminlerle dine düşman olanlar arasındaki mücadelenin tarihteki yerinden bahsetmektedir.
Aynı kriter şüphesiz bilim için de geçerlidir. Bilim - araştırma ve deney sonuçlarından elde edilir. Bu zaten Allah'ın "yerde ve gökte" ki ayetlerinin incelenmesi için verilen Kur'an emrinin de bir gereğidir. Ancak Kur'an'daki kimyasal formülleri çıkartmaya çalışmak kuşkusuz yanlış olacak. Kimya formülleri, müminin "ibadetleri" açısından doğrudan bir önem taşımaktadır ki, Kuran'da açıklansın. Bunu araştırmak kimyacıların işidir. Ve muhakkak gereklidir, ama laboratuarda yapılacak. Bununla beraber Kur'an ayetleri gerçekten de bazı bilimsel gerçeklere değinir. Çünkü mü'min, bir "siyaset bilimci" olmasa da, girişeceğii çaba nedeniyle politik ortamı bilmesi gerekiyorsa; "Bilim adamı" olmak zorunda olmasa da, Allah'ın yarattıklarını tanıma açısından bilime dost olmalıdır. Bu nedenle Kur'an, kainat yaratılışı, insanın doğumu, atmosferin yapısı gibi bazı konularda temel bilgiler verir. Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin son bulgularıyla uyum içinde olması ise Kuran'ın "insan yazması" olmadığını bir kez daha ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Big Bang (Büyük patlama) Bu yüzyılda elde edilen bazı veriler, evrenin "yok" iken "var" hale geldiğini göstermiştir. Bu nedenle evrenin bir başlangıcı vardır ve bu başlangıç Big Bang adı verilen bir "Büyük patlama" ile gerçekleşmiştir.
Bugün Big Bang teorisi, bilim çevrelerinin büyük bölümünde kabul edilmektedir. Bu teoriye göre evrenin tüm materyali yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktada toplanmıştı. Bu tek nokta sonsuz bir yoğunluk ve sonsuz bir ısı anlamına geliyordu. Yoğunluk sonsuzdu, ama bir hacmi yoktu. "Büyük patlama" dan önceki bu dönem (ki buna dönem demek zordur; madde olmadığı için zaman da yoktur) evrenin olmadığı her şeyin "yok" olduğu dönemdi. Teoriye göre büyük bir patlama ile sonsuz yoğunluktaki birikim büyük bir hızla dağılmaya başlamıştır. Dolayısıyla "Büyük patlama" ile evren "yok" iken "var olmaya" doğru yola çıkmıştır. Bugün evrenin sürekli olarak genişlemekte olduğunun ispatlanması "Büyük patlama" nın en büyük kanıtı olarak kabul edilir. Gök cisimlerinin kaçma hızı uzaklık arttıkça artmaktadır. Örneğin, bizden bir milyar ışık yılı uzaklıktaki "Ursa-Major" burç, her saniye dünyadan 1 500 kilometre uzaklaşırken çok daha uzak olan "Hidra" burcun uzaklaşma hızı saniyede 6000 kilometre. Big Bang teorisinin en büyük önemi, evrenin bir başlangıcı olduğunu ispat etmesidir. Bunun yanında bir çok kimsenin düştüğü bir yanılgıya da değinmek gerekir. Birçok kişiyle Allah'ın evreni Big Bang ile veya başka bir şekilde yarattığını fakat bundan sonraki sürecin "kendi kendine" işlediğini sanır. Bu mantığa göre Allah "ilk hareket" i yaratmıştır ve evren birbiri ardına dizi seriallı damino taşları gibi kendiliğinden oluşmuştur. Oysa bu düşünce yanlıştır. Big Bang evrende bildiğimiz ve hesaplayabiliriz bildiğimiz ilk harekettir. Evrenin bu patlama sebebiyle oluşması ve yaşadığımız büyük teraziligin kendi kendini oluşturmuş olması gibi düşünülemez. Hiç bir kuralı olmayan bir patlama sonucu dağılan parçacıkların, galaksilerin, yıldız sistemlerinin ve içinde dünyamızın yer aldığı güneş sisteminin kendi kendine meydana geldiği gibi kabul edilemez. Tek bir atomun bile içerdiği olağanüstü sistemlerde kendi kendine şekillenmesi düşünülebilir bilmezken büyük her bir evrenin bir patlamanın kudretiyle meydana geldiğini söylemek akla aykırı bir yaklaşımdır. Bunların hepsi de yine Allah'ın ilmiyle gerçekleşmiştir. Nitekim, Kuran'da Allah'ın önce gökleri yarattığını, daha sonra yeryüzünde atmosferi düzenlediği, en sonra da canlıları var ettiği bildirilmektedir. Aynı şekilde Kuran ayetleri Allah'ın evrendeki tüm varlıkları sürekli yönettiğini bildirmektedir: "Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval tapmasınlar (her an kudreti düzende) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, kendisinden başka hiç kimse onları tutamaz. Doğrusu, ( Allah) halimdir, bağışlayıcıdır (Bendelerine ceza vermekte acele etmez, tevbe edenleri affeder) "(" Fatır "suresi, ayet 41). XX yüzyıla kadar hiçbir bilim adamı evrenin genişlemekte olduğu yönünde bir teori ortaya atmamış, hatta belki de böyle bir olayı akıldan geçiren dahi de olmamıştır. Stephan Hawking, evrenin genişlenmesinin farkına varılmasını yirminci yüzyılın en büyük olaylarından biri olarak nitelendirilen ettikten sonra bu olayın bugüne gizli kalmasından duyduğu şaşkınlığı şöyle dile getiriyor: "Evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkması yirminci yüzyılın en büyük fikri devir biridir. Bugünden geçmişe baktığımızda bir kesin bunu neden daha önce düşünmediğini şaşırmamak mümkün değil.
Oysa Kuran'da Allah'ın evreni yarattığı ve genişlettiği bildirilmektedir. Konuyla ilgili ayet şöyle demektedir: "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz biz, onu genişleteceğiz" ( "Zariyat" suresi, ayet 47). evrendeki kusursuzluk "O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi gök yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş halde bitkin olarak sana dönecektir "(" Konut "Suresi, 3-4). Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tespit edilmiş yörüngelerinde hareket ediyor. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200-300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirlerinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz. Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, triliyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir hızla hareket ederler.
Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni etrafında döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1800 km. lik bir hıza sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen hızının ne kadar büyük olduğu anlaşılır. Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108000 km. Verdiğimiz bu sayılar sadece dünyaya içindir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe hız artar. Güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüşüm hızı: saatte tam 72000 km, 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi" nin uzay içindeki hızı ise saatte 950000 km.-dir. Bu baş döndürücü hız, aslında dünya üzerindeki hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür. Fakat ayette belirtildiği gibi tüm bu sistem içinde hiçbir çelişki ve uygunsuzluk yoktur. Çünkü evren de her şey gibi "başıboş" değildir ve Allah'ın koyduğu teraziye göre işlemektedir.
Polat Aslanov/Azerbaycan