Mustafa Cemal TOMAR
PİRİNCİN İÇİNDEKİ BEYAZ TAŞ
PİRİNCİN İÇİNDEKİ BEYAZ TAŞ
Sabahleyin okula giderken mini marketin önünden geçiyordum. Marketin içerisi görünüyordu. Marketçi kuru bakliyatları poşetli değil de büyük kaplara dökerek kendince bir vitrin yapmış, pirincinden, bulgurundan, mercimeğinden, kuru fasülyesine kadar satış yapmaktadır.
Pirinç bulgur demişken Hz. Musa'dan, kavmi Rabbine dua ederek kendilerine özel yiyecekler indirmesini istediklerinden bahseden Ayet-i Kerime aklıma gelmişti. Geçenlerde "bil-bul- kazan" yarışmasında da bu istekler sorulmuştu.
Yüce Allah Bakara Suresi' nde 61 - Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı". buyurmaktadır.
Hz. Musa as'ın kavminin istekleri bitmiyor, doğru da, bizim istekler bitiyor mu? sorusunu kendimize sormalıyız.
Marketten bahsediyordum. Kuru bakliyatların açık satılması ürünün nasıl olduğuna bakma açısından önemlidir. Ehil olanlar eline bir avuç pirinç aldığinda, gözüne de biraz yaklaştırdığında ürün hakkında rapor yazabilir, pirincin içinde değil siyah taşları, beyaz taşları da fark edebilirler. İthal mı yerli pirinç mi ne olduğunu anlar. Poşetin içinde satılan ürünler ise evde pişirince ne olduğu anlaşılır. O zaman da iş işten geçmiş olur
"Pirincin içinde beyaz taşı fark etme" başlığını taşıyan yazımı o marketin önünden geçerken kafamdan koymuştum. Neler yazabilirim diye düşündüm. İnternette bir bakayım dedim. Yıllar önce yazarın biri merhum Haydar BAŞ Hoca ile ilgili bir yazı yazmıştı. Yazısı benim yazımın başlığını taşıyordu.
Yazıda, toplum pirinç tanelerine benzetilmiş, bize benzeyip de bizden olmayanları fark etmenin önemi vurgulanmış, bu tipleri merhum Haydar BAŞ Hocaefendi zamanında fark ettiğini, yerkilileri uyardığını belirtiyordu. Makaleyi okuyunca ufkum biraz açıldı. Gerçi ben de yazarın düşüncelerine paralel düşünceler içindeydim.
Bizden olmayıp bizden imiş gibi görünenlere bizim kitabımız Kur'an-ı Kerim " münafık" diye tarif eder. Kâfir ve münafık kelimeleri Kur'an'ı Kerim' de en çok geçen kelimelerdendir. Kâfirlerden ziyade münafıkların tehlikelerinden bahseder. Zira pirincin içindeki siyah taşı fark edip kaldırıp atmak kolay, beyaz taşı fark etmek zordur. O taş ki pirinç gibi tencerede pişer, sonra da dişlerini kırar. Çok tehlikelidir.
Münafıkların bir çok özellliği vardır. En önemli özellikleri ise, yanımızda iken " biz de sizdeniz" demeleridir. Kur'an Ayetlerine kulak verelim:
Cenab-ı Hâk Bakara Süresi'nde; 13 - Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
14 - Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler. buyurmaktadır.
Günümüzde özenle yetiştirilecek yeryüzünün her tarafına salınan ve her tarafını saran, etki altına alan bu münafıklarla doludur. Bütün dünya ülkelerinin önemli kurumların etkili kürsülerinde söz sahibi olan bu münafıklar, dünyayı cehenneme çevirmektedirler. Bizden birileri gibi görünürler. Giyinmeleri, kuşanmaları, yaşayışları, konuşmaları, inançları, ibadetleri, duyarlılıkları, duygu ve düşünceleri bizim aynamız gibidir. Ancak kalplerinin derinliklerinde başka hesapları vardır. Yapacakları her icraat öncelikle bize faydalı imiş gibi sunulur, netice itibarıyla bize ve neslimize zarar veriyordur. Bu hal ne derseniz; aldandık demektir, ziyana uğradık demektir. İçimizdeki münafıkları sezemedik demektir. Bize benzeyen ve asla bizden olmayan " pirincin içindeki beyaz taşları' sezemedik demektir. Dişimizi kırdık, umutlarımız kırıldı. Hayallerimiz suya düştü. Gelecekteki kurgularımızı ve plânlarımızı gerçekleştiremez olduk. Gençlerimiz bahar mevsimini yaşamadan sonbahar mevsimine evrildiklerini gördük/görüyoruz. Daha neler, neler!!!
Diyanetimizden, TRT' mize, üniversitelerimize, okullarımıza, iş hayatımıza, besinlerimize, hastanelerimize, tarlamıza tabanımıza, kültürümüze inancımıza, düğünümüze derneğimize, sazımıza sözümüze, camimize camaatimize, felsefemize mefkuremize, ekonomimize cebimize, midemize ciğerimize, kanımıza damarımıza, evimize mutfağımıza, peynirinize zeytinimize, havamıza suyumuza kadar sızmış bu münafıklar.
Hayretsin Hoca!!! Sen de ne diyorsun?
Siz bu münafıkları sadece insanlardan mı sanırsınız? Yanılıyorsunuz. Bunlar bukalemun gibidirler. Bukalemun nedir hatırlatalım
Bukalemungiller: yaklaşık otuz santim uzunluğunda, yavaş hareket eden, renk değiştirmesiyle tanınan bir sürüngen türü.
İşte! Bu münafıklar her şekle girerler. Gıdalarınıza GDO' lu ürün olarak, midemize zararlı ilaçlarla, beynimize yanlış ideoloji ve inançlarla, kültürümüze çağdaşlık ismi altında geleneklerimizi yok ederek yeni argümanlar yükleyerek, ekonomimize enflasyon-faiz- döviz miktobuyla, tarımımıza yerli tohumu yasaklayarak, üniversitelerimize müsteşriklerle, gençlerimizin beyinlerine cep telefonlarla, ailemizin içine lgpt yasalarıyla, çocuk ve gençlerimizin içine uyuşturucu içecekleri özendirerek girerler. İşsizleştirme ve itibarsızlaşma, fakirleştirme ve birilerine bağımlı kılma münafıklık ýönetimlerin alametlerindendir.
Ağuyu altın tasın içinde sunuyorlar, medya aracılığıyla albenisinj yükseltiyorlar, arının hiç efor sarfetmediği fabrikasyon balları "anzer balı motifi giydirerek" satarlar. Yani gerçek yüzlerini kamufle ederler, sahte yüzlerini senden- benden birileri gibi göstererek içimize girerek içten bizi yıkmaya, parçalamaya çalışırlar. Kısaca binbir çeşit konularda istatistiklerin yansıttığı bütün olumsuz tablolarda " pirince benzeyen beyaz taşlatın" payı büyüktür. İnsanlık ne zaman uyanır, taştan olma beyaz pirinçleri içinden ayıklar, silkelenir ve kendi benliğine dönerse o zaman rahat nefes almaya başlayacaktır diyorum. Selam ve Dua ile...
26.10.2024