Mustafa Cemal TOMAR
KADİM DOSTUM MUSTAFA GÖDEK
KADİM DOSTUM MUSTAFA GÖDEK
Bu yazımda; 1987 yılında Giresun Eğitim Yüksekokulu'nda okurken tanıştığım arkadaşım, dostum, kardeşim mesabesinde sevdiğim, yılların müdürü Mustafa GÖDEK Hocam' dan bahsedeceğim.
Esasen Mustafa Hocamla olan dostluğumuzu tam manasıyla kaleme alsam öyle bir kaç sayfalık bir metin değil, bir kaç kitap mesabesinde bir yazı olur. Ben bu yazımda dostluğumuzun "özetinin özetini" okurlarımla paylaşacağım. Bu yazımda gerçek dostluk emarelerinin neler olduğunu da bu arada fark etmiş olacağız inşallah.
Yaklaşık Hocamla tanışalı 37 yıl oldu. Yüksekokulda sınıflarımız karşılıklıydı. Ben 2/A Şubesinde, O, 2/C Şubesindeydi. Tanışırken aslen "Trabzon Beşikdüzülüyüm ama Samsun Terme/ Sakarlı Beldesi'nde doğma büyüme deyince, iki yönüyle ona yakınlık duydum. Birincisi Trabzon Beşikdüzülü oluşu ki, Tonya-Kumyatak Vadisi'nde yaşayan bizler Beşikdüzü'ne ve insanlarına önem veririz. Bizden hali vakti iyi olanlar Beşikdüzü'nden arsa-ev alır, kışı orada geçirir. İmkânı olanlar iş yerleri açar, çalışır. Bizim bölgede olanlar Vakfıkebir' den çok, Beşikdüzü'nü tercih ederler.
İkincisi ise, benim Terme'de akrabalarım var. Bu akrabalarım sayedinde o zamanlar Terme'yi biliyordum. Bu iki özellikten dolayı tâ o zamanlar Mustafa Hocamla samimi olduk.
Yüksekokulu bitirdikten sonra ayrıldık. O zamanlar cep telefonu yoktu. Yaklaşık beş sene birbirimizden haberimiz olmadı. Yolum da Terme'ye düşmemişti.
1993 yılıydı. Urfa'daki doğu görevimden sonra tayinim Terme'nin bir köyüne çıktı. Köyde 4 ay görev yaptıktan sonra askere gittim.Uzun dönem er rütbesiyle askerliğimi tamamladıktan sonra 1995 yılında Terme'ye döndüm. Terme Sarayköy Caddesi üzerinde kiraya ev tuttum ve oraya taşındım. Meğersem Mustafa Hoca da caddenin az ilerisinde kiraya ev tutmuştu. Tesatüfen 5 yıl aradan sonra caddede karşılaştık. Dünyalar bizim oldu. Artık bizim için Terme bir başkaydı. O yıldan bu yana hiç ayrılmadık, dostluğumuz devam ediyor, sonsuzluğa dek devam etsin İnşallah
Mustafa Hoca 35 yıllık meslek hayatının bir kaç yılını öğretmenlikle geri kalan yıllarını okul müdürü olarak sürdürmektedir. Halihazırda Samsun- İlkadım İlçesi 30 Ağustos İmam-Hatip Ortaokulu müdürlüğünü yürütnektedir. Kendisi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği lisans diplomasına sahip olmasına rağmen müdürlüğünü yaptığı İmam-Hatip meslek okulunun başarısını üst seviyelere taşımıştır. Okul, Mustafa Hoca önderliğinde gözde okullar arasına girmiştir.
Öğrencilerin hem akademik yönden, hem ahlâk ve maneviyat yönünden yetişmeleri için elinden gelen gayret ve fedakarlığı ekibiyle beraber sarfetmektedir. Allah Teâlâ razı olsun.
Benim edindiğim gözlem ve izlenim sonucunda Mustafa Hoca'nın herkeste bulunmayan farklı zeka ve kişiliğe sahiptir. Uzun süreden beri dostluğumuz devam etmesi nedeniyle çok farklı ortamlarda bulunduk. Çok sohbetler ettik. Bazen her gün, bazen de haftada bir buluşuruz. Dertleşir, konuşur, gezer, yer içeriz. Bu nedenle Mustafa Hoca' yı iyi tanıyorum.
Farklı özelliklerini ve olaylara farklı açılardan bakabilme özelliğini yönetime de uygulamıştır. Bazen yönetmeliklere sımsıkıya bağlıdır, bazen de yönetmelikleri esnederek sıradışı uygulamalara imza atmaktadır.
Müdürü olduğu İmam-Hatip Ortaokulu'nda cuma günü, isteğen öğrencilere öğretmen refakatinde cuma namazına göndermesi her müdürün yapamayacağı bir icraattır. Burada yönetmeliği esnek tutmaktadır. İctihatı doğrultusunda icraat yapmaktadır.
Yıllar önce atandığı okul müdürlüğünde kantincinin yıllarca elektrik parasını ödememesini öğrenince, yönetmelik gereği kantinciyle yapmış olduğu hukuksal mücadele sonucunu kazanarak geçmişe yönelik elektrik paralarını tahsil etmesi, her müdürün aklına getirebileceği ya da tahsil edebileceği bir konu değildir. Bu icraatında kamu malını korumaya matuf bir icraat olnası bakımından taktire şayandır. Mustafa Hoca burada, Ayet-i Kerime'nin ifadesiyle "Usvet-ul Haseneh" "güzel örneklik" sergilemiştir.
Kamu malı dedim ya, bu konularda çok hassastır. Çoğu okul müdürleri atandıkları okullardaki ilk icraatları makam odalarını yenilemek olduğu halde Mustafa Hoca ise, önce okulun ihtiyaçları, sınifların bakımı onarımı ve diğer eksikleri önceliyor. Makam odasının eşyalarını son kullanma tarihine kadar kullanmaya devam etmektedir.
Mustafa Hoca, makamı, serveti üstünlük aracı olarak kullanmamaktadır. Hizmetlisinden, işçisine; öğretmeninden diğer çalışanlara karşı son derece mütevazılı davranmamtadır. Herkese değer vermektedir. Herkese taşıdığı sıfata göre değil, taşıdığı insanlık değerlerine göre yaklaşır. Kibir, gurur gibi vasıflar hocada yoktur. Duruma göre herkesle oturur kalkar, hal hatır sorar, şakalaşır, bir derdi varsa elinden gelirse yerine getirmeye çalışır, son derece esprilidir. Yerine göre özür dilemesini bilir, hiç art niyeti yoktur.
Sohbetlerimizin daimi üyesi Miraç CANER ağabeyimiz var. "25 yıldan beri öğretmenevine gider gelirin, bu esnada onlarca müdür tanıdım. müdür Mustafa gibi, mütevazılı, makamından dolayı kibir taslamayan bir müdür görmedim" dedi. Ben de aynı kanaatteyim.
Ayrıca Mustafa Hoca'nın pek çok özellikleri vardır. Burada saymakla bitmez. Ben aklımda kalan bir kaç özelliğinden bahsetmek isterim.
Hastalıklara karşı sabırlıdır. "Allah Teâlâ' dan bana reva görülen ne varsa boyun eğmek ve şükretmek bizim kulluk vazifemizdir" der. Bel fıtığı ameliyat sonrası "Rabbimin taktiridir" diyerek hastalıklara karşı sabrını göstermiştir. Bu sene fındık tarlasına " kokarca sineği" girmesi sonucunda kaderine isyan etmemiş, " biz bir şekilde memurlarız maaşımız var, Rabbim olmayanlara versin" demiştir. Hocanın bu samimi ve sabırlı tavrı bana Bakara Suresi'nin 155. Ayet-i Kerime'ni hatırlattı. Rabbimiz; " Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!" buyurmaktadır. İnşallah bu zümreye dahil oluruz.
Mustafa Hoca, müdürlüğü nedeniyle elinde olan yetkilerini eşit şekilde elinden geldiğince kullanmaya çalışır. Fakir zengin ayırımı yapmaz. Ana sınıfı ile ilgili bana bizzat anlattığı bir icraatını burada paylaşmak isterim.
Okulda öğleci-sabahçı olmak üzere ana sınıfları oluşturmuş, öğrencileri de kayıt esnasında velilerin tavsiyelerine uyarak öğleci sabahçı sınıflarını oluşturmuş. Sınıfları oluşturmuş, kayıt işlemi son bulmuştu. Milli eğitimden bir yetkili müdürü arayarak;
- "Filân çocuğu öğleci sınıfa kaydırır mısın?" diye ricada bulunmuş. Bunun üzerine Mustafa Hoca;
- "Olur müdürüm. Ben şimdi öğleci sınıftan bir fakir çocuk bulur, sabahçı yapar, onun yerine senin istediğin çocuğu koyarım" demiş. Bunun üzerine yetkili;
- "Öyle yapacaksan yapma kalsın hocam" demiş.
Bence kayda değer bir davranış. Benim, müdürün bu uygulaması çok hoşuma gitmişti. O yüzden buraya yazıyorum. Kayıtlara geçsin istedim.
Bir yöneticinin yönettiği kurumun personelini dış etkenlere karşı sahiplendiği sürece başarılı olur. Elbette personelin haklı yönlerine sahip çıkılırsa olumlu neticeler alınır. Mustafa Hoca da bu ilkenin güzel örneklerini sunan bir yöneticidir.
Bir defasında öğretmen hakkında şikayete gelen bir veliye, bir kağıt kalem uzatarak;
- Şikayetlerini şu kağıta dilekçe mahiyetinde yaz. Gerekli tahkikatı yapacağım. Şikayetin dediğin gibi değilse sana; " mesnetsiz iftiradan dolayı karşı dava açacağım, bunun da maliyeti yüksek olacağını bilesin" demesi üzerine; veli hemen şikayetinden vazgeçmiş. " Bana müsaade müdürüm" ben gidiyorum demiş.
Müdürün bu davranışı hem veliyi şikayetçi olmaktan vazgeçiriyor, hem de öğretmeni korumuş oluyor. Bazı yöneticiler veliyi ön plânda tutuyor, öğretmeni eziyor. Bunun uygulamalarını çok görüyoruz. Çok yanlış buluyorum.
Mustafa Hoca, her defasında devletten aldığımız maaşı hak edip etmemeyi sorgulayan bir anlayışı vardır. Bu bağlamda işini aksatanlara fırsat vermemektedir. Yıllar önce Beden Eğitimi öğretmenlerinden birisi dersini aksatıyormuş. Çocukların serbest oynamalarını sağlıyormuş. Birebir çocuklarla ilgilenmiyormuş. Bir kaç sefer sözlü uyarmasına ve soruşturma açarım demesine rağmen öğretmen tınlamamış. Bunun üzerine müdür soruşturma açınca;
Öğretmen:
- "Haksızlık yapıyorsun bana müdürüm" demesi üzerine;
Müdür, öğretmeni çağırarak, kamera kayıtlarını gösterince, öğretmen haksız olduğunu anlamış,özür dilemiş ve derslerine dikkat etmeye başlamıştır.
Mustafa Hoca cömerttir, candan sevdiği dostları için her türlü fedakarlığı yapar.
Yıllar önceydi. Mustafa Hoca Terme'de görev yapıyordu. Gıda toptancısı merhum Feridun Çelik ile, emekli öğretmen, çok değer verdiğim, hemşerim Raif Kaya Hocamla Terme'de Deniz Pide Salonu'nda pide yiyorduk. Hızlı adımlarla Mustafa Hoca bir yere gidiyordu. Belli ki çok acele işi vardı. Lokantanın içinde beni görünce hemen içeri girip, hoşbeşten sonra yemek oaralarını vermek üzere kasaya yöneldi. Beni çok mutlu etmişti.
Yanımdaki misafir Feridun; " Senin burada ne iyi dostların var" demekten kendini alamadı.
Mustafa Hoca okulunda mesai mefhumuna bakmaz. Her zaman mesaisini bir kaç saat uzatır. Yardımcılarına asla üstünlük taslamaz, onlardan birisi gibi davranır. Eşgüdüm denilen yönetim anlayışı sergiler, iş bölümü yapar, ağır ve zor işleri kendisi üstlenir, öğretmenlere ve yardımcılarına güven verir. Personele iyi davranır, tatlı dil kullanır, öğrencilerin arasına girer, öğrencilerle şakalaşır, küçük çocukları bile adam yerine koyarak onlarla sohbet eder, başarılı öğrencileri ödüllendirir, daha başarılı olmaları için önlerini açar. Garip guraba çocuklarına da okulunda kurduğu fon ile maddi ve manevi destek verir.
Mustafa Hoca için yaramaz çocuk yoktur. "Bizim, hallerini keşfedemediğimiz, özel hallerini anlamadığımız belki de onların seviyesine ulaşamadığımız dolayısıyla kendilerine uygun bir eğitim- öğretim atmosferi oluşturamadığımız çocuklar vardır. Haliyle çocuklar haklı olarak farklı davranışlar sergiliyorlardır" der. Ben de bu görüşü makul görüyorum. Herkes bu inceliği böyle göremez.
Mustafa Hoca her zaman adaletten yana tavır sergilediği icraatlarından bellidir. Yıllar önce Terme/ Atatürk İlköğretim Okulu'nda müdür iken oğlu Güven'i okutan öğretmeni döver. Bunu öğrenen müdür, " sınıfındaki kaymakam çocuğu da yaramazlık yaptığında dövebilirsen asla sana bir şey demem" der.
Belki yirmi yıl oldu bilmiyorum ama, ehliyet sınavında Mustafa Hoca bir salonda salon başkanıdır. Şube müdürlerinden birisi, "şu soruların cevaplarını şu öğrencilere ver" der. Hoca soru cevaplarını "ya herkese, ya hiç kimseye" diyerek karşı çıkar. Bu haklı çıkışları nedeniyle menfaat perestler tarafından hoca hiç sevilmedi. Terme'de köklü ve soylu ailelerden olmasına rağmen birileri tarafından dışlandığını biliyorum.
Allah Teâlâ adaletle ilgili konuda Nisa Suresi 58. ayet: 'Şüphesiz ki Allah (cc) size emanetleri ehline vermenizi ve insanların arasında hükmettiğinizde adalet ile hükmetmenizi emreder. Bu sayede Allah (cc) size çok güzel öğütler verir. Doğrusu Allah (cc) her şeyi hakkı ile işiten ve görendir.' buyurmaktadır. Yazılı olarak bize gönderilen ayetlerin özünü fıtratı bozulmamış vicdanlara da Rabbimiz tarafından nakşedilmiştir. Fıtratımız ilahi mesajlarla aynıdır.
Mustafa Hoca yerine göre esprili bir arkadaşımızdır. Şaka yapmasını sever, şakayı da kaldırır. Olayları farklı perspektiften okumasını bilir, farklı bakış açıları muhataplarına sunar. Olaylardaki "farkı fark" etme kabiliyeti vardır. Böyle bir maharete sahip olmak zekâ işidir. Laf ustasıdır, kolay kolay lafın altında kalmaz. Söz ve bilek yarışında yarışmacıların hiç şansı yoktur. Çay söylemek istediği adama " çaylar senden" der, sonra da çay paralarını kimseye verdirmez. Kendisine bir iyilik yapıldığında daha iyi bir iyilikle mukabele etmeyi kendisine şiar edinmiştir. Sevdiği dostlarını asla bırakmaz, sonuna kadar yanlarında yer alır. İçten pazarlıklı bir yapısı yoktur. Söylemek istediğini açıkça söyler. İnsanlara makamından, şöhret ya da servetlerinden dolayı değil, insan oldukları için değer verir.
Kişisel ilişkilerimizde sadece siyasi konularda farklı düşündüğümüz konular vardır. Zaman zaman saygınlık içerisinde konuları müzakere ederiz. Bazen sınırı aşıp birbirimizi uzdüğümüz de oluyor. Lakin kin tutmayız, birbirimizin aleyhine gıyaben konuşmayız. Aslında her ikimiz de birbirimizin iyilğini isteriz. Doğrusu Allah için birbirimizi sever, değer veririz.
Ebû Hüreyre"den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ (kıyamet günü) şöyle buyurur: "Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler! Gölgem dışında hiçbir gölgenin olmadığı böyle bir günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim. (Benim himayemden başka hiçbir himayenin olmadığı böyle bir günde onları, özel himayeme alacağım).
Diğer bir Hadis-i Şerifte de, " Din kardeşine karşı olan sevginin açıklanması" tavsiye edilmektedir. Bu bazen sözle bazen de fiili olarak gösterilmelidir. Dostluk arasındaki bağları kuvvetlendirir. Mustafa Hoca ile benim aramdaki dostluk burada beyan edilen örneklemelere uygun olduğunu söyleyebilirim. Mustafa Hocamla ilgili yazılacak çok şey vardır. Kısaca şimdilik bu kadarla yetineyim diyorum.
Rabbimiz dostlarımızla olan bağımızı kıyamete dek koparmasın, dosluklarımız daim olsun. Birbirini Allah Teâlâ' nın rızası için seven dostların zümresine ilhak eylesin. Tüm dost ve din kardeşlerine selâm olsun. Amiin.
25.10..2024