Kasım BOLAT
GEDİK AHMED PAŞA’NIN “DEPELENMESİ”
Gedik Ahmed Paşa, Osmanlı Tarihinde gelmiş geçmiş en gözü pek silahşor ve vezirlerden biridir. II. Murad döneminde Saraya gelmiş; Fatih zamanında da kendisini göstermeye başlamıştı. Diğer vezirlerden ayrı olarak Yeniçeri Ocağından yetişmişti. Yeniçeri Ocağından yetişmiş olmasından mıdır? Ya da karakterinden midir? bilinmez, devlet adamları arasında serkeşliği, gözü pekliği ve sözünü sakınmaz ama bir o kadar da sadakati ile dikkat çekerdi. Her ne kadar serkeş ve mağrur birisi olsa da Fatih Sultan Mehmed’in en çok sevdiği vezirlerden birisi idi. Bu mağrur ve serkeş silahşor II. Bayezid’in ilk yıllarında son derece önemli görevler üstlendi. II. Bayezid ile aralarının olmamasına rağmen ona saygı ve sadakatte asla bir kusur etmedi. Buna rağmen II. Bayezid, ona içten içe her zaman bir kin ve nefret besledi. Alacağı intikamın gününü sabırla bekledi ve her daim Gedik Ahmed Paşa’nın yüzüne güldü.
Temmuz 1482’de Cem Sultan Rodos’a gidince, II. Bayezid ve Büyük Üstad hemen görüşmelere başladılar. Büyük Üstad’ın gönderdiği elçileri II. Bayezid Edirne’de ağırladı. Ancak onlarla Cem Sultan hakkında görüşmedi. O, bunun görüşülmesi için Gedik Ahmed Paşa ve Mesih Paşa’yı görevlendirdi. Elçiler, Paşaların bulunduğu salona geçip selamlama bittikten sonra Gedik Ahmed Paşa daha görüşmelerin en başında Rodos’un Osmanlı Devletine vergi vermesi ve Cem Sultan’ı iade etmesini istedi. Elçiler de ne olduğunu anlamadı ve bu konuyu görüşmek için gelmediklerini daha başka müzakere başlıkları olduğunu söyledi. Bunun üzerine Gedik Ahmed Paşa, sinirle ayağa kalktı ve elçilere bağırmaya başladı. Yanındaki Mesih Paşa ise daha sakin bir şekilde Gedik Ahmed Paşa’nın kaftanından tuttu ve bu şekilde bağırmakla müzakerenin devam edemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Gedik Ahmed Paşa kenara çekildi ve Mesih Paşa elçiler ile görüşmeye devam etti. Sonunda yapılan anlaşmaya göre II. Bayezid, Cem’in muhafaza altında tutulması için heryıl 40.000 duka vermeyi kabul etti. Normalde ilk olarak 45.000 duka konuşuldu ancak yapılan pazarlık ile 5.000 duka indirime gidildi.
Gedik Ahmed Paşa, bu yapılan müzakereden hiç memnun değildi. Zira O, Cem için Rodos’a haraç vermek bir yana Rodos’tan vergi almayı istiyordu. Daha da olmadı donanma ile Rodos’a gidilecek ve Cem Sultan söke söke oradan alınacaktı. Ancak II. Bayezid bunların hiç birine yanaşmadı ve bu yüzden Gedik Ahmed Paşa ve II. Bayezid sık sık tartıştı. Cem Sultan meselesinin de bu şekilde halledilmesinden sonra II. Bayezid’in daha bir önemli meselenin halli gündeme geldi; Gedik Ahmed Paşa.
Kasım 1482 sonlarında Edirne sarayında II. Bayezid bir ziyafet tertip etti. Bu ziyafete Yeniçeri Ağaları, vezirler ve elbette Gedik Ahmed Paşa da katıldı. Yenildi içildi sohbetler edildi. II. Bayezid, bütün vezir ve ağalara rütbelerine göre hil’atler giydirdi. İçlerinden bir tek Gedik Ahmed Paşa’ya siyah hil’at giydirildi. Bu, Osmanlı töresine göre ölüm alameti idi. zira Osmanlılar siyah kıyafeti ya matem vakti cenazede ya da ölüm emrinin verileceği zaman giydirtirdi. Bu da demek oluyordu ki; Gedik Ahmed Paşa’nın sonu geldi. Böyle de oldu. O akşam bütün vezirler evlerine gitmesine rağmen Gedik Ahmed Paşa evine gidemedi. Saraydaki dilsizler tarafından boğduruldu. Yeniçeriler tarafından çok sevilen Gedik Ahmed Paşa’nın idamı infiale sebep olmasın ve İstanbul’daki sarayda bulunan Cem’in oğlu Oğuzhan Yeniçeriler tarafından kullanılmasın diye; II. Bayezid, hemen İstanbul’daki kulu İskender’e bir mektup yazar.
“Kulum İskender, biti sana vasıl olduğu gibi bilesin ki; Gediğ’i depeledim. Gerektir ki; sen de Cem’in oğlunu mecal vermeyip boğdurasın ki; gayet mühimdir, amma bir ahad vakıf olmaya. Şöyle bilesin; alamet-i şerife üzere itimad kılasın.”
İskender Paşa, bu biti aldı. Cem’in oğlu Oğuzhan’a mecal vermeyip boğdurmak; Gedik Ahmed Paşa’yı idam etmekten çok daha zordu. Kemalpaşazade’nin beyanına göre bu vakitte Oğuzhan’ın ağzı süt sokuyordu. (Kemalpaşazade, 8. Defter, Haz. Ahmet Uğur, s. 39). İskender Paşa, hemen Oğuzhan’ın bulunduğu odaya gitti. Ancak çocuk İskender Paşa’yı görür görmez yanına koştu ve ayaklarına dolanmaya başladı. Onunla oyun oynamaya çalışıyor, kaftanını çekiyor ayaklarını kaldırmaya çalışıyordu. Ne zamandır babasını görmeyen çocuk İskender’i babası zannetmiş ve sevinmişti. İskender Paşa’yı bir düşünce aldı. Zira alınan emir vereceği mecal vermeden ayaklarına dolanan bu çocuğu boğdurması gerekiyordu. Töreye göre bu yaştaki çocuklar da suda boğdurulurdu. En son II. Mehmed, tahta cülus ettiği zaman kardeşi Ahmed suda boğdurulmuştu. İskender Paşa’nın da böyle yapması lazımdı. Çocuğun ellerini arkadan bağlayıp saray hamamına götürüp orada suda boğması gerekirdi. Ancak yapamadı. Ancak emri de yerine getirmesi gerekiyordu. Başka bir yol buldu. Çocuğu zehirledi. Ancak bu zehirlenme ve çocuğum ölümü tam iki buçuk ay sürdü. Çocuk artık ölmesine yakın bir şekilde II. Bayezid’e mektup yazdı ve görevinin tamamlandığını söyledi. Şöyle diyordu İskender;
“Karındaşın oğlu Oğuz Çelebiyi muharrem ayınun dokuzuncu gününde oğlan hastalığı tuttu. Hiç asla ve kat’a ifakat vaki olmadı. Ahirete intikali meczum olduğu cihetten mezkur ayın on dördünde kaziye tafsiliyle ketb olunub devletlü sultanıma arz olundu. Baki emir sultanımındır. Eğer intikal olursa makrebesi yeri tayin oluna. Baki devlet ve saadet müstahkem bad”
Not; ekrandaki belge Bayezid'in Gedik Ahmed'i depelediğini bildirir bitisi.