İbrahim Halil ER
Enver ve Cemal Paşalar Suikastten Kıl Payı Kurtuldular
Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Faysal Suriye’de Osmanlı hizmetinde bulunuyordu. Medine gidip isyanı başlatmak istiyordu. Bu nedenle 4. Ordu komutanı Cemal Paşa’dan Medine gitmek için izin istedi. Cemal Paşa onun iznini red ederek Enver Paşa’nın geleceğini ve birlikte Medine’ye gitmek istediklerini belirtti.
İngiliz ajan Lawrens’in anılarından okuyalım: “Cemal Paşa, Türk Orduları Başkomutanı Enver Paşa’nın Medine’ye gitmek üzere yola çıktığını ve Enver Paşa’yla birlikte Medine’yi ziyaret edip teftiş edebileceğiz, şeklinde bir karşılık vermişti Faysal’a. Faysal Medine’ye varır varmaz babasının kırmızı sancağını yükseltmeyi ve beraberindeki Türkleri ansızın yakalamayı planlamıştı. Fakat burada şimdilik, davet edilmeyen iki misafirle birlikte develerine binip Medine’ye gideceklerdi ve Arap konukseverliği ilkesinin gereği olorak beraberindekilere zarar vermesi imkansızdı. Ancak planladığı şeyleri Arap başkaldırısının gizliliği ortadan kalkıp açıklığa kavuşuncaya kadar erteleyecekti.
Sonuçta, teftişin ortaya koyduğu ironik durum, her ne kadar korkunç denebilecek boyutlarda kendisini göstermişse de, yine de her şey iyi gitmişti. Enver, Cemal ve Faysal kente giriş kapısının dışındaki açık, dümdüz ovada, tozlu havada, talim yapan, deve savaşı taklidiyle oraya buraya doğru koşuşturan ya da ölümsüz Arap geleneklerine göre atların üzerinde cirit oyunu oynayan askerleri seyretmişlerdi. Enver, sonunda Faysal’a dönerek
-Tüm bunlar, CihadDa katılacak olan gönüllü askerler mi? Diye sorunca Faysal,
- Evet, diye karşılık verdi.
Enver, Faysal’a
-Yani bu askerler, mü’minlerin düşmanlarına karşı ölünceye kadar savaşmayı göze alıyorlar mı?
Faysal
-Evet, diye cevapladı.
Daha sonra Arap kabilelerinin reisleri birer birer Enver ve Cemal’le tanıştırıldılar. Müzhec kabilenin reisi Şerif Ali b. el-Hüseyin, Faysal’a iyice yaklaşarak kulağına
-Efendim, bunları şimdi öldürelim mi? Diye fısıldayınca Faysal,
-Hayır, şimdi olmaz. Onlar şimdilik bizim misafirlerimiz, şeklinde cevap verdi.
Çeşitli kabilelerin reisleri Arap Şeyhleri, Faysal’ı daha fazla protesto etmeye başlamışlardı. Çünkü onlar, şu an Enver ve Cemal’e vuracakları iki darbeyle savaşı sona erdireceklerine inanıyorlardı. Enver ve Cemal’i öldürmek için Faysal’a daha fazla baskı yapmaya başlamışlardı. Ancak Faysal, Onlarla birlikte gitmek zorundaydı. Arap şeyhleri uzak bir mesafeden duyabilecek bir şekilde Enver ve Cemal’i öldürmekte ırar ediyorlardı. Fakat Faysal, en iyi arkadaşlarını darağacında katleden bu iki Türk diktatörünün (bu ifadeler Lawrense ait) öldürülmemesi için Arap şeyhlerine yalvarıp yakarmak zorundaydı.
Sonunda Faysal, Arap şeyhlerinden kendisini anlayışla karşılamalarını istemiş, Enver’le Cemal’i çabucak Medine’ye götürmüş, ziyafet ve şölen verilen binanın kapısına kendi kölelerinden nöbetçi tayin etmiş ve daha sonra da enver ve Cemal’in yolda öldürülmeleri gibi bir tehlikeyi önlemek için onları Şam’a götürene kadar yanlarından ayrılmamıştı.
Faysal, Enver ve Cemal’e kendilerine gösterilen izzet ve ikramla nezaketin, arapların misafirlerine karşı gösterdiği hoşgörüden kaynaklandığını söylemişti. Fakat Hicaz’da gördükleri manzaradan pek memnun olmayan ve kuşkulanan Enver’le Cemal, Hicaz’ı kat’i bir şekilde muhasara altına almışlar ve Hicaz’daki Türk askerlerinin takviye edilmesi için yeni kuvetler gönderilmesini emretmişlerdi. Ayrıca Faysal’ın, Şam’da alıkonulmasını istemişlerdi. Fakat Medine’den, düzensizliği önlemek ve asayişi sağlamak amacıyla Faysal’ın acilen Medine’ye gönderilmesini belirten telgraflar gelmişti. Bunun üzerine Cemal, istemeye istemeye ve rehine muamelesi görmesi koşuluyla Faysal’ın Medine’ye gönderilmesi isteğini kabul etmişti.
(İngiliz Casusu Lavrens’in hatıraları, General Allenby’in Hatıraları, Hazırlayan: Faruk Yılmaz, İz Yayıncılık, İstanbul 2013, s. 29-30)