Mustafa Cemal TOMAR
ÇABALAMADAN ÇAPALAMA OLMAZ
ÇABALAMADAN ÇAPALAMA OLMAZ.
Dünya'da bize hazır sunulan sayısız nimetler vardır. Bir çok nimet de vardır ki, faydalı ve kullanılır hale getirmek için bir çok işlemden geçirmek gerekmektedir. Cevheri baskılamadan mücevhere dönüştüremeyiz. O yüzden yol ve yordamına ugun , işin durumuna göre çabalamak gerekir. Nasıl ki toprağa ekilen bazı mahsüllerin daha yüksek verim almak için çapalıyorsak, diğer işlerimizde de benzer işleri yapmalıyız.
Hayatta başarılı olmanın yolu verimli plânlı ve programlı çalışmakla mümkündür. Lisede Biyoloji dersinde canlıların beslenme türleri ile ilgili şöyle bir bilgi hatırlıyorum. Üç türlü beslenme vardır. Bu beslenme türleri şunlardır:
Canlılar beslenme şekline göre üreticiler (ototroflar), tüketiciler (heterotroflar) ve hem üretici hem de tüketiciler (hem ototrof hem de heterotrof canlılar) olmak üzere 3 grupta incelenirler. Biz bu ketegorizmada hem ototrof hem de heterotrofun içindeyiz. Hem üretiriz, hem tüketiriz. Bu sistemi var eden Yüce Allah Teâlâ böyle programlamıştır. Kim bu sistemin dışına çıkarsa isyankar olmuş olur.
Gelişmiş toplumlar bu doğal yapıya uymaktadırlar. Çılgınca üretim mekânizmalarını harekete geçirmişlerdir. Bir taraftan dünyada üretim çılgınlığı yaşarken bir taraftan da tüketim zorbalığı yaşanmaktadır. Tabi ki büyük bir gayret ve çabalamanın sonuçları bunlar.
Bunun yanı sıra ülkemizde heterotrof beslenen insan sayısı çoktur. Üretmeden tüketmek. % 30' a yakın işsizlik var memleketimizde. İşsiz demek üretmeden bir şekilde tüketmektir. Tüketenler üretenlerin omuzlarından ve sırtlarından geçinmektedirler. Bazıları da üretenlerin yani çaba harcayıp tarlasını çapalayıp temiz ve kaliteli ürün ortaya koyanların elinden üç kağıt oyununu kurmak suretiyle ellerinden almaktadır. Bu tip beslenenlere "asalak" besleyiciler denir. Daha geniş bir tanım yapacak olursak;
"Başkalarının sırtından geçinmeyi huy edinmiş kimse".
"Bir canlının üzerinde ya da içinde sürekli ya da geçici olarak yaşayan, ondan beslenen başka canlı". olarak ifade edebiliriz. Bir başka ifade ile;
Bir canlıdan beslenerek ona bağımlı olarak yaşayan ve o canlıya zarar veren organizma, parazit ya da asalak olarak tanımlanır. Parazitler mikroskopta görülebilecek kadar küçük olabildiği gibi çok büyük boyutlarda da oluşabilir. Yaşadığı konakçıya zarar verecek şekilde beslenen parazit, burada büyür ve çoğalır.
Hayvanların doğal yapıları böyledir ve akılları yoktur. Yaptıklarından sorumlu da değiller. Bu nedenle asalak yaşamalarına bir şey diyemeyiz. Hem akıl ve hem de sorumluluk sahibi olan insanoğlunun doğal yapı itibarıyla asalak yaşamaması gerekirken asalak sistemini kurarak diğer insanları sömürmelerine ve saltanat kurmalarına ne demeliyiz?
Evet bütün dünyada ve Türkiye'de asalak beslenen bir hayli insan vardır. İnsana yaraşan çabalayarak çapalamaktır. Bir de kişi say-u gayretini Hak Teâlâ'nın rızasını gözetererek yaparsa yani "ecir" eksenli çalışırsa hem dünyada hem de ahirette bunun mükâfatınıa nail olacaktır. Kim de inanılması ve yapılması gerekenleri yapmaz ve inkâr yoluna giderse, gücü hak görür ve çaba sarfetmeden heterotof bir hayat tarzı seçerse netice itibarıyla bütün amelleri " habidat e'maluhum" boşa çıkacaktır. Nitekim Maide Suresinin 5. Ayet-i Kerimesi'nde Cenab-ı Hak; "Bugün size bütün iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Ehl-i kitabın yiyeceği size helâl, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. İffetinizi korumanız, zinâ etmemeniz, gizli dost edinmemeniz şartıyla ve mehirlerini verdiğiniz takdirde hür ve iffetli mü’min kadınlar ile sizden önce kitap verilmiş olanların hür ve iffetli kadınları size helâldir. Her kim inanılması gereken kâideleri inkâr ederse, onun bütün amelleri boşa gider ve o âhirette kesin olarak zarara uğrayanlardan olur". Buyurmaktadır. Ozellikle ayetin sonuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Çalışıp çabalamak amacına uygun yapılmazsa sonucu hüsran olabilir. Bu hüsranlık hem dünyada hem de ahirette olabilir.
Sefer bizden zafer Allah Teâlâ't andir. Bize düşen görev faydalı işlerde çaba harcamak, faydasız ve insanlığın zararına olan işlerden kaçınmaktır. Bize düşen görev tarlamızı ekmek, her türlü bakımını yapmak, çapalamak ve sonuçta kısmetimizi Cenab-ı Haktan beklemektir. Şükrümüzde, zikrimizde, infakımızda, zekatımızda asla kusur etmemeliyiz. Ben isterim Rabbimden!!! " Verirse Yüceliğinden, vermezse imtihanımdandır." der geçerim. ( O Allah Teâlâ her zaman Yüce'dir ).
Kur'an'ı Kerim'de Kalem Suresi vardır. Özellikle mealini dikkatlice okumanızı tavsiye ederim. Burada sonuç itibarıyla çaba ve çapalamak bizden nasip ve taktir Hâk Teâlâ' tandır . diyebiliriz.
Satırlarımı noktalarken Kalem Süresinin 17. Ayet-i Kelimesinden 33. Ayet-i Kelimesi'ne kadar olan bölümü baylaşmak istiyorum.
Bismillahirrahmanirrahim:
17 - Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18 - İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı).
19 - Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,
20 - Bahçe simsiyah kesiliverdi.
21 - Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:
22 - "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.
23 - Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.
24 - "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı.
25 - (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.
26 - Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler .
27 - "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler).
28 - İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?"
29 - "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler).
30 - Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.
31 - Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.
32 - Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.
33 - İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.
Sadekallahul Aziim. Yüce Allah doğrusunu söyledi.
06.09. 2024