Hasan TEPE
ZAMANA/ÇAĞA SAHİP OLMAK
Zamana/Çağa sahip olmak.
İçinde yaşadığımız kainat, her geçen gün yaşlanmakta ve erimektedir. Bir taraftan Buzullar erimekte, bir taraftan insanlık erimekte. Maddi ve manevi bir eriyiş söz konusu.
İnsanın sahip olduğu en mukaddes emanetleri olan kalbi ve vicdanı, eriyip yok olmaktadır. Sekiz milyar insan var ama insanlık yok.
İnsanların içinde, İnsanlığı arıyoruz.
İnsanlık, Kaf dağının ardında artık.
Bütün insanlık aynı yöne doğru yönelmekte, şuursuz, bilinçsiz,gayesiz ve tekdüze bir yöneliş.
Çağ bizim değil.
Vakit bizim değil.
Zaman bizim değil.
Vakit, Zaman ve Çağ kısa ve uzun mesafeyi belirten iç içe geçmiş kavramlardır.
Batıya mahkum olduğumuz, Batının elinde olan kavramlar.
Çağı kim kurduysa, çağın sahibi odur.
Sanayi devriminden beri çağımıza Batılılar hakim.
Sanayi devrimi, Fransız ihtilali ve Bilimsel gelişmeler bütün dünyaya yön veren Batının maddi ve manevi gelişmeleridir.
Ve sonrasında Batı, düzmece kavramlarla bu gelişmeleri dünyaya kabul ettirmenin yollarını geliştirmiştir.
Batılılar çağın sahibi.
Doğulular çağın esiri.
Çağın içinde, vakit ve zaman kavramları elimizden alınmış durumda.
Zamanı belirleyen maddi ve manevi kavramları kaybettik, kaybediyoruz.
Alemlerin Rabbi, bazı vakitler üzerine yemin ederek vakit, zaman ve çağın ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu Kur'anda ayetlerle göstermiştir. Geceye ve gündüze, fecr vaktine, kuşluk vaktine ve bazı önemli geceler üzerine yemin etmiştir.
Müslüman için, içinde yaşadığı günün, güneşin doğmasından ve güneşin batmasına kadar her anın kıymetli olduğuna bir işarettir. Sonrasında bazı önemli gecelerin ve ayların ayet ve hadislerle Müslümanlar için değerli olduğu da belirtilmiştir.
Aslında mesaj nettir; zamana sahip çıkmazsan zaman sana sahip çıkar.
Zaman, seni senden alır, seni çağın kölesi yapar. Zamana hükmedenler, çağa da hükmedenlerdir.
Bütün insanlığın aynı yöne yönelmesi hakikatin o yönde olduğu anlamını vermez.
Hazreti Nuha inananların sayısının bazı kaynaklarda 82 kişi olduğu belirtilmektedir.
Bu çağda belki de en büyük güven kaynağımız! Sayımızın çokluğudur.
Bizi taşıyacak kaç tane tufan gemisi lazım bilemiyoruz.
Ya da sular yükseldiğinde gemiyemi bineceğiz yoksa güvendiğimiz yüksek dağlara mı çıkacağız belli değil, o da meçhul.
Çağın ve zamanın esiri olduk ya!
iki arada bir deredeyiz, şüphelerimiz var artık.
Zamanın esiri olunca vehm hastalığı başlıyor.
Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.
Dünyaya teslim olmak dünyadan ayrılığı zorlaştırır. Ve ölüm yokmuş gibi ya da hiç gelmeyecekmiş gibi gaflet uykusuna dalmamıza sebep olur.
Ölümden korkanlar, ölüme meydan okuyamazlar.
Zamana ve çağa hakim olamazlar.
Asr süresinde Cenabı Allah Asr/zaman üzerine vakit/zaman/çağ üzerine yeminle belirtiyor.
Asr'a/Zamana yemin olsun ki insan mutlaka ziyandadır.
Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
Nedir bu asr/zaman kavramı?
Öyle ki belli bir zaman dilimi, çağ, ikindi vakti gibi bazı farklı anlamlara gelmektedir. İçinde bulunduğu andan itibaren içinde yaşadığı çağa kadar bütün bir zaman dilimi olabilir mi?
Mesela kendimize şunu sorabiliriz?
Bir günümüz nasıl geçiyor?
Bir haftamız, bir ayımız ve bir yılımız nasıl geçiyor?
Zamanımıza ne kadar muktediriz?
Zaman elimizde mi?
Yoksa biz mi zamanın elindeyiz?Geceye ve gündüze yemin eden gecenin ve gündüzün sahibine ne kadar zaman ayırıyoruz?
Zamanın sahibine verecek zamanımız yok mu?
Evet her türlü Zamana yemin olsun ki gafletteyiz.
Bir toplumun gaflette olduğunu idrak etmesi ve bunun bilincinde olması bile hayırlı bir gelişmedir.
Ancak korkunç olan şu ki Kıymetli Yusuf Kaplan'ın belirttiği gibi "bir toplumun başına gelen en büyük felaket, o toplumun başına ne geldiğini idrak edememesidir".
Çağın bütün kavramlarının esiri olmuş durumdayız.
Farkında mıyız? Tabiki değiliz.
Gözlerimize Çağın karanlık perdeleri çekilmiş durumda.
Zaman, her geçen gün bizim aleyhimize işliyor.
Lehimize olan tek şey, maddi olarak zenginleşiyoruz.
Batılılarla aramızdaki ortak nokta bu.
Takip ettiğimiz değerler ve kavramlar aynı.
Peki, o zaman Dünyaya kim huzur getirecek.
Bu Çağı kim yaşanabilir hale getirecek?
Bu çağı, bu çağın sahiplerinden! Kim kurtaracak?
Eğer Dünyaya huzur gelecekse, barış ve selamet gelecekse bu kesinlikle Müslümanların eliyle olacaktır.
Çağı anlayan, Çağı tanıyan, çağa kendi kavramlarıyla hükmeden, Çağı yönlendiren şuurlu ve bilinçli Müslümanların eliyle olacaktır.
Tek gayesi zamanın ve çağın ve bütün zamanların tek sahibine yönelerek ve teslim olarak, kendinden geçerek ama kendine gelerek Zamana ve çağa sahip olarak, zamanı ve Çağı zamanın sahibine teslim ederek.
Ve kutsal davanın bilincinde olanlar ancak çağla arasındaki ilişkiyi duzeltebilirler. Bu da ancak Müslüman idraki ve şuur bilinciyle olacaktır.