Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
Yurdum İnsanından: Karantina
- Usta be!
- Efendim?
- Evde ‘hapsolmak’ nasıl bir duygu?
- Evlat biz eskiden beri alışkınız. Eskiden Nüfus Sayımları sokağa çıkma yasağı uygulanarak yapılırdı. Şimdiki Kronavirüs vakasında gönüllü olarak evde kalmak söz konusu… Yani tedbir. Neden sordun ki?
- Ben evden çıkmadım. Sıkılıyor gibi olunca bir uygulama yapıp Whatsup uygulamasından dostlara gönderdim. Bayıldılar… O kadar çok yorum geldi ki… Bu yorumları okuyarak hiç sıkılmadım.
- Nasıl bir uygulama idi o?
- Şöyle: Evde aynı marka iki paket, birer kiloluk pirinç vardı. İki paketi de boşaltıp tek tek pirinç tanelerini saydım. Epey vakit aldı ama sonuz da ilginçti. Birinden 8.967 adet (1 tane kırık vardı onu saymadım), diğerinde de 8,954 adat pirinç çıktı. Bunda da iki kırık vardı onları bir saydım. Çok garip değil mi diye arkadaşlarla paylaştım.
- Bayıldım bu işe… Bir de arkadaşların ne dediler? Muhakkak onlar da ‘dâhiyane’ yorumlar yapmışlardır.
- Evet öyle… Bakın neler yazdılar:
* Sen bilinçli bir tüketicisin. Bu durumu hemen o firmanın müşteri memnuniyeti bölümüne bildirin. Farkın sebebini sorun. İnanmıyorlarsa, gelsin saysınlar.
* Olamaz. Olmaması gerekir. İkisi de aynı gramajda olduğuna göre... Sen yanlış saymışsın.
* Sen en iyisi tekrar say. Daha çok vaktimiz olacak.
* Saymadan, şaka yapmak için, ‘atmadın’ değil mi?
* 8967 adet gelene ‘ağır gelsin’ diye su konmuştur. Büyüme var mıymış acaba pirinçte?
* Hayret! Ben de saydım ama firması farklıydı. Dolayısıyla pirinç adedi de farklı çıktı.
* Ebattandır o, kutur farkı, dolgunluk ve zayıflık derecesi...
* Eskiden post saydırırlarmış. Korona şimdi pirinç saydırıyor… İlerleme var, durmak yok, devam…
* Siz en azından vakit geçirecek konuyu bulmuşsunuz. Bir de makarna paketindeki tanelere bakın. Bu minvalde devam…
* Acaba diyorum, fasulyeler de öyle mi ki? Vesile olan Corona var ya… Kimine ders, kimine son nefes, kimine hapis ve kimine göre de ‘nefsine yenilmeye devam’ demek
* Ortaokulda okurken bir akraba köyüne gitmiştim. Harman zamanı... Bir açıkgöz, "haydi mektepliler şu kalburun kaç gözü var, bilin bakalım" diyerek, bize kalbur gözü saydırmaya kalktıydı. "Dairenin alanı, bölü bir gözün alanı, eşittir şu...” dedik. İtiraz geldi tabii. "Ne bilelim doğru olduğunu"? Biz de ,"inanmayan saysın" dedik, onlar da saydılar. Çok yakın bir cevap çıkınca da şaşırdılar. “Mekteplilere kalbur gözü saydırıp gülecektik, onlar bize saydırdılar, helal olsun valla” diye gülüştüler.
* Senin canın sıkılmış ama saymamışsın. Dört çorba kaşığından o sayı çıkıyor…
* Bir çay kasığında kaç tane pirinç vardır? Buna göre hesap yapsaydın?
* Çok hoşsun be dost. Tamam da... Yani... Can sıkıntısı bu işte…
* Var ya… Japonlar her Japon, bir adet pirinç artırsa, 150 milyon Japon var, 150 milyon pirinç eder. Bunu da bir yıla vurursak 400 ton pirinç israf eder demişler ve pirinç tabaklarını Sünnetlemeye başlamışlar. Hani bizde yemek artırmak moda idi bitiren ayıplanırdı ya…
* Bir dost da ‘irmik saymayı’ denese de onun sonucunu da öğrensek…
* Boş durmak iyi değildir. Sen bir de pösteki varsa, onu da say, kaç tane kıl var? Bize bildir.