… AKILSIZ BAŞIN CEZASI
- Usta be!
- Evet?
- Bir soru sorabilir miyim?
- ‘Sorma’ desem, sormayacak mısın?
- Eeeee…
- Hadi geveleme de sor.
- ‘Akılsız başın cezasını ayak çeker’ diyorlar…
- Evet, öyledir.
- Bir türlü anlamış değilim, niye baş çekmiyor da ayak çekiyor…
- Uzun uzun mu anlatayım, yoksa kısa kısa mı?
- Ne uzun ne de kısa… İkisinin ortası olsun.
- Peki, dinle o zaman…
- Dinliyorum.
- Aracı olan birileri Adapazarı’ndan Ankara’ya gidiyor. Aracında cam suyu çok az, ama ‘idare eder’ diye almıyor. Adapazarı’ndan hareket etmeden alsa, en çok 5 TL. Gerede civarında hava iyice soğuyor ve kar yağışı başlıyor. Cam suyu bitiyor ve o kişi Gerede’deki bir mola yerinde durup benzin istasyonundan 20 TL vererek aynı cam suyunu alıyor.
- Niye çok pahalı…
- Pahalı olacak ki ‘akılsız başın cezasını ayak çekecek’…
- Haaaa…
- Üstelik bulduğuna da şükredecek. Ya bulamasaydı?
- Doğru ya…
- İster misin bir örnek daha vereyim.
- Zahmet olacak…
- O yolculuk yapan kişi var ya…
- Evet?
- Kızılcahamam gişeleri civarında bir kaza olduğu için yol saatlerce kapalı kalıyor. O kişi tedbirli davranıp Adapazarı’ndan ihtiyat olarak birkaç tane sandviç alsa, belki hepsine 5 veya 6 lira ödeyecekti. Çok acıktığı için, yolun açılmasını beklerken seyyar satıcılardan sandviçin tanesini 10 liraya almak zorunda kaldı.
- Niye?
- İşte o niye… Akıllı davransaydı problem olmayacaktı. Yola çıkmadan alsa idi iyi olacaktı… Buradan mecburen aldığı için ‘kazık’ yemeyi tercih etti… Kazık yedi ama aç kalmadı. Buna da şükretsin.
- Tamam, usta tamam… Bu kadar yeter.
***
… HADDİ AŞMAK
- Usta be!
- Evet?
- Siz kaç yaşındasınız?
- Nee?
- Siz, dedim, kaş yaşındasınız?
- Nereden icap etti şimdi bu?
- Birine yaşını sondum da...
- Eeeee?
- Söylemedi. Sadece 'evlat haddi aştık' dedi.
- Eeeee?
- Sen de aştın mı?
- Sen buradaki ‘haddi aşma’nın ne anlamını biliyor musun?
- Eeee... Şeyyy, Yaniii...
- Evladım, bak… Eskiden Hz. Peygamberden fazla yaşayanlar, O'na nispetle, yani “O’nun yaşadığı ömründen daha fazla yaşım var” derlerdi. Yani ‘had’, onun öldüğündeki yaşıdır.
- Haaaa...
- Peki, yine sorayım: Siz de haddi aştınız mı?
- Çok oldu be evlat o haddi aşalı...
- Olsun… Ömür vericiden daha iyi bilecek halimiz yok ya...
- Evet, öyle...