Kişi kullanmadığı, kullanamadığı, kullanmak istemediği parasını ya da tasarrufunu bankaya yatırmıyor mu? Bankacılık sistemi bunu yatırıma çevirdiği ölçüde başarılıdır, ama kişinin kendi kullanımında kalması bu fonları kişisel değerlendirmeye zorlamaz mı? Öyle ya; başka şekilde değerlendiremediği-karşılık alamadığı fonu bir kenarda tutması getiri sağlamayacağından kişisel olarak değerlendirmek mümkün... Bankalar geri dönüşü hesapladıklarından yüksek gelirlilere kredi şeklinde tahsisi, bunu engeller ve bireysel girişimleri köreltir ve kişisel yeteneklerin ortaya çıkmasını engeller. Faizsiz bankacılıkta ise geleneksel bankaların kısmen yaptıklarından farklı olarak somut bir karşılık olmaksızın finans desteği söz konusu olmaz. Dolayısıyla tasarruflar piyasaya mal ya da hizmet şeklinde döner. Faizin yaygınlaşmasıyla ekonomi süreç içerisinde ranta kaymakta ve kriz potansiyeli oluşmakta, bireyler ise üretmeden tüketme eğilimi ile aile facialarına neden olmaktadır.
Kapitalizmde destek görenler daha çok sermaye kesimidir. Bu ise geniş toplum kesimlerini işçi statüsüne dönüştürmektedir. Sermayeden yoksunlukla ilgili bu durum rekabet güçlerinin olmamasına neden olduğundan girişimci cesaretleri de kırılmaktadır. Zaman içerisinde sınıfsal yapı farklılıkları da doğurmaktadır. Sosyal devlet ilkesi bunu dengelese de kanaatimce sadece köleliğin önüne geçmektedir, ama Türkiye gibi ülkelerde asgari ücretle çalışanların sadece statüleri köle değildir. Zira köleler karın tokluğuna çalışan ve alım satıma konu olurken, asgari ücretliler de aldıkları ücretle sadece ‘asgari’ ölçülerde ihtiyacını karşılarken, satışa konu olmasa da sosyolojik olarak patron ile arasındaki statü farkı, köle sahibi ile köle arasındaki ilişkiden çok farklı değildir.