Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
SİYASET DÜNYAMIZIN GARİPLİKLERİ
Ne acı… Ülkemde (Müslüman Kimlikli' o kadar insan var ki, Reis'in gitmesi için 'sizin kâfir olmanız gerekli' dense anında kâfir olacaklar.
Ne garip… AK Parti iktidardan düşsün de ne olursa olsun. Öyle tipler var ki ‘şeyimizi şe edin de yeter ki Ak Partiye düşürün, yerine bizi getirin’ diyecek milyonlarca şerefsiz var…
Ne garip! Merak etmiyor da değilim, devlet vatandaşı için ‘su gibi para’ harcıyor. Yabancı ülkelerden veya IMF’den borç aldığını da duymadık henüz… Kanserli muhalefet bunun ‘kaynağını’ henüz sormadı. Neden acaba? Niye ‘karşılıksız para basıyor’ diye bağırmıyorlar?
‘Şeref’ kavramı, günümüzde ne hikmetse kişiden kişiye değişiyor. Hele hele siyaset dünyasında ‘şeref’ diye bir kavram olmamasına rağmen, bazı siyasetçiler çokça kullanıyor bu kavramı… Hani demem odur ki, çok ‘şerefsiz’ var şu garip ülkemizde… Kimi dönerse şerefsiz, kimileri de dönmeden şerefsiz…
Bu nasıl bir siyasi anlayıştır bir türlü anlamak mümkün değildir. Sanki ‘siyaset demek ikiyüzlülük’ demek... Adamlar kalkıyor, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve tüm FETÖ’cülere özgürlük vaat ediyorlar ama MİT Müsteşarı Hakan Fidan için onu ‘yargılayacağız’ diyorlar. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır, bilen var mı?
Öyle garip ki… Ülkemizde hatırı sayılır miktarda insan hiç mutlu değil… Yerli araba yapıyoruz, sevinmiyorlar, ilginç füzeler yapıyoruz mutlu olmayıp bir de somurtuyorlar, denizaltı yapıyoruz, kudurduklarını görüyoruz, Yerli uçaklar yapıyoruz, bu uçakların kendilerini bombalayacağını sanıp acı çekiyorlar. Ne acı değil mi? Bunlar sanki düşman ve ‘lanetlenmiş bir kavim’…
Korkuyorum, korkuyorum. Belki sizlerden de korkanlar vardır. Bakın, İP Başkanı Meral Efe, ne tür fevri hareketler ve garip davranışlar sergiliyor, hem de alenen yapıyor bunları... Bir torba mermi ile meclise geliyor, esiyor, kesiyor , ‘show-woman’lık yapıyor ve mermileri yerlere saçıyor. Allah muhafaza, o mermileri yere değil de, Ke-Mal’a sıksaydı, HDP üyelerine yönlendirseydi veya kendi kafasına sıkarak intihar etseydi ne olurdu memleketin hali?
Kadın öyle bir havalarda ki… Kendini kaybedip, heybetle kükreyip, birlikte kurdukları masayı deviriyor. Giderken, savaş kazanmış muzaffer bir komutan gibi, masa elemanlarına olmadık sözler sarf ediyor. Onlara da esiyor, kesiyor ve meydan okuyor. Sonra, ne oluyorsa, nasıl bir manyetik alana giriyor veya akıma kapılıyorsa, süt dökmüş kedi gibi, Eski Roma’daki gladiyatörler edasıyla, hiçbir şey olmamış gibi ama surat bir karış, masaya geri dönüyor. Aradan birkaç gün geçiyor, çıkıyor TBMM’inde kürsüye... Elinde bir torba mermi… O mermileri muhtemelen savunduğu HDP’den almıştır. Kürsüde, pardon sahnede, tam bir sokak kabadayısı gibi gürlüyor, bağırıyor, çağırıyor, artistlik yapıyor ve mermileri etrafa fırlatıyor. Sanırsınız sahnede bir ‘Show-man’, pardon ‘Show-woman’ var… Yıllar yılı Mehmetçiğe kurşun sıkanların kanadı altında, aklınca, haklı çıkmaya çalışıyor. Zavallı… Eskilerin kullandıkları ‘zıvanadan çıkmak’ tabiri bunu anlatıyor olsa gerek… Kendilerini, sözüm ona, milliyetçi olarak gösteren rantçı güruhtan hiçbir ses ve tepki yok. Şaşkın kadının hayatı zik zaklarla dolu… Masayı devirdikten sonra ‘beni kimse korkutamaz’ diye açıklama yapıyor ama daha yarım gün geçmeden geri dönüyor. Bu dönüş onun kimseden korkmadığının işareti mi dersiniz? Şöyle bir bakın: “Bize tuzak kurulmuş” dedi mi? “Bu masadan hayır gelmez” dedi mi? “Kumar masası” dedi mi? ‘Proje masası” dedi mi? “İYİP Parti’yi harcama masası” dedi mi? “Burası sahtekârlar masası olmuş” dedi mi? Bunların hepsinin cevabı büyük bir EVET… Eeeeee… Sonra korku dağları sardı. Soruların hepsinin tek cevabı var: Korku. İşte bu yüzden tüm şovlar, bir harikiri yapacağını gösteriyor.