Rıfat ORAL
SAHABE GÜNDEMİNDEN DÜNYAMIZA DÜŞEN YAĞMUR TANELERİ (Onlar Farklı İnsanlardı)
Sahabe-i kiram idealist bir nesildi. Kendi dönemlerinde gittikleri yeri ihya etmişlerdi. Allah Resulü bu kadar kaliteli sahabeyi nasıl yetiştirdi diye hayret ederdim. Çünkü çöl insanları kısa sürede sonraki bütün nesillerin ideali bir nesil olmuşlardı. Onların cesareti, duruşu, idealist düşünceleri, Allah’a iman ve güvenleri, Allah’tan başkasının önünde eğilmemeleri, Allah rızası için bütün dünya dağılmaları, tebliğ ve cihat hareketleri sonraki bütün nesilleri çok etkilemişti. Adeta onların idolleri/örnekleri olmuşlardı. Peki bu nesil nasıl yetişmişti? Sahabeden Abdullah b. Mesud’un şu sözünü okuyunca ufkum açıldı. O şöyle diyordu: “Biz Allah Resulünden 10 ayet öğrenirdik, onu yaşardık ve başkalarına da öğretirdik. Sonra 10 ayet daha öğrenirdik.” Onların gündemi Allah ve Resulü idi. Kuran onları yetiştiriyor ve Resulullah yol gösteriyordu. Onların gündemi zühd, takva, cihad ve tebliğ idi. Onların gündemi Hz. İbrahim, Musa ve İsa peygamberlerdi, son peygamber Hz. Muhammed’di.. Bu idealle Hz. Muhammed’in vefatından sonra sahabe-i kiram bütün dünyaya dağıldılar ve gittikleri yerleri ihya ettiler. Peygamberimizin 100 bin sahabesi vardı. Bunların 10 bin kadarı Medine’de kaldı. Diğerleri dünyanın her tarafına gittiler. Özbekistan gezisinde, bize bu bölgede bir sahabe kabri olduğundan bahsettiler. Oraya gittik, baktık ki, Hz. Abbas’ın oğlu Kusem burada yatıyor. Kusem b. Abbas tebliğ ve cihad için at sırtında binlerce kilometreyi aşıp bu bölgeye gelmiş, İslam’ı yaymış ve burada vefat etmiş. Adeta o bölgenin sembolü ve idolü/örnek insanı olmuş..
Sahabe-i kiram çok idealist insanlardı. Gittikleri yeri ihya ederler ve değiştirirlerdi. Onların ideali bütün dünyayı değiştirmekti.
Hz. Ömer, halifeliği döneminde iki pilot şehir kurdu: Kufe ve Basra.. Bu iki şehire eğitim yapacak alim sahabiler gönderdi. Kufe’ye Abdullah b. Mes’ud’u gönderdi. İlk Müslümanların altıncısı, İslamı en iyi bilenlerden ve sahabenin müctehidlerinden birisi. Hatta Hz. Ömer onu gönderirken Kufelilere bir mektup yazdı. Kendi canından bir parçayı onlara gönderdiğini ifade etti. Abdullah b. Mesud orada o kadar çok çalıştı ki, hergün İslamı tebliğ etti, camide dersler verdi. Bir gün tefsir, diğer gün hadis, sonraki gün fıkıh, kadınlara özel bir günde dersler verdi. Bu ders, sohbet ve tebliğ ile Kufe bir ilim şehri oldu ve sonraki dönemlerde her konuda mektep oldu. Abdullah b. Mesud Hz. Osman zamanında vefat etti. Sonra Hz. Ali halife oldu ve Kufe’ye gelince gördü ki, her yerde fakihler, muhaddisler, müfessirler.. Hz. Ali çok şaşırmıştı ve şöyle dedi: “Allah İbn Mes’ud’dan razı olsun. Kufe şehrini ilimle doldurmuş.”
Ebu Eyyüb el-Ensari her sene cihada giderdi. Yaşı 80 olduğu halde İstanbul’u fethetmek için gidecek İslam ordusuna katılmayı istedi ve çocuklarına atını hazırlamalarını söyledi. Çocukları; “Babacığım, biz gidiyoruz, senin gelmene gerek yok” deseler de dinletemediler. Büyük sahabi Ebu Eyyüb el-Ensari o dönemdeki İstanbul kuşatmasına katıldı ve dedi ki; “Eğer ölürsem, ordunun ulaştığı en uç noktaya beni defnedin.” O savaşta bir mücahid düşman askerlerinin arasına dalmış ve canın feda edecek şekilde savaşıyordu. İslam ordusundaki bazı kişiler: “Eyvah, bu kişi ne yapıyor? Kendi eliyle kendisini tehlikeye atıyor. Allah Teala buyurmuyor mu; “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” diye. Orduda bulunan sahabi Ebu Eyyüb el-Ensari bunları duyunca şöyle dedi: “Vallahi, biz bu ayeti Allah Resulü döneminde böyle anlamıyorduk. İslam güçlenmişti ve yayılmıştı. Biz Ensar olarak dedi ki: “İslam artık güçlendi ve yayıldı. Biz de çocuklarımıza ve malımıza dönelim, işimize bakalım.” O anda şu ayet indi: “Allah yolunda infak edin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”
Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai gibi bir çok kitapta nakledilen bu hadise bile tek başına sahabenin ne kadar idealist olduğunu gösterir. Çünkü Kur’an ve Allah Resulü onlara idealist bir yol haritası çizmişti. Kur’an’ı Allah Resulü ve Sahabe anlayışından uzak olarak anlamaya çalışıldığında yukarıdaki kişilerin hatasına düşülür. Biz Kur’an’ı Resulullah ve sahabe gibi anlayıp yaşadığımızda ve tebliğ ettiğimizde istenen idealist hayata ulaşmış oluruz.
Sahabe-i kiramın hayatını çok okumalıyız. Hatta ben kendi öğrencilerime en azından 50 sahabenin hayatını okuyun, onlar gibi olmaya çalışın yada en azından bir sahabeyi kendinize örnek alın ve onun gibi yaşayın, derdim.
Bir ara Türkiye’de Kadın ve Aile dergisi çıkmıştı ve abonelerine “Sahabe Hayatından Tablolar” isimli üç ciltlik kitabı vermişti. Ben de o kitabı almıştım ve her gün evde aileme bir sahabenin hayatını okuyordum. Bir ay sonra gördüm ki, çocuklarım sahabe gibi konuşuyor ve hareket ediyor.
Sahabe hayatını okumanın insanları ve toplumları değiştiren bir gücü vardır. Onlar Hz. Peygamber’den aldıkları terbiye ve eğitim ile yeryüzünü cennet haline ve insanları idealist, zalimlerin karşısında ve mazlumların yanında olan insanlar haline getirmek için çalıştılar. Büyük oranda başarılı oldular ve İslam yeryüzünde çığ gibi yayıldı. Şu anda da yeryüzündeki sayısı en kalabalık dinlerin başında İslam gelmektedir. Ancak İslami şuur azaldığı için Müslümanların gücü ve varlığı da bir miktar zayıflamış görünmektedir. Bu şuurun yeniden kazanılması ve yeryüzünün yeniden cennet haline dönmesi için sahabeden öğreneceğimiz çok şey vardır. Onlar bu asırda da yeryüzüne damlayan yağmur taneleridir. Onlar gibi insanlarla yeryüzü yeniden kuraklıktan kurtulacak ve yemyeşil olacaktır inşallah.
Allah’a emanet olun..