Arif AĞIRBAŞ
Şah-ı Nakşibend Hz.(k.s.)'nin Hazret-i Pir Seyyid Abdulkadir Geylani(k.s.)'dan Nakşibend İsmini Alması
Muhammed Bahauddin Nakş-i Bendi Hz.leri, yaklaşık olarak Hz. Pir Abdulkadir-i Geylani Hz.’nin ahirete irtihalinden 150 küsür sene sonra dünyaya teşrif etmiştir.
Kendisine Pir Abdulkadir-i Geylani’yi sordular: “Gavsulazam Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani: "Kademi hâzâ alâ rakabeti külli veliyyullahi teâlâ"(Yani; bütün ALLAH'ın velilerinin omuzları benim ayağımın altındadır) buyuruyor. Buna ne dersiniz?”
Şah-ı Nakş-i Bend (K.s.a) elini göğsüne koyarak şu cevabı vermiştir: "alâ anî ve basîretî." (yani; başım ve gözüm üstüne).
Muhammed Bahauddin (K.s.a) Hz.leri'nin, Nakş-i bend ismini alması şöyle olmuştur:
Kendisi anlatıyor: “Şeyhim Külal bana ismi celal, yani ALLAH (CC) ismini telkin etmişti ve bu isimle meşgul olmamı istedi. Ben de bu ismi çeker, tefekkür ederdim. Lakin isim yalnız dudaklarımda kalır, kalbime bir türlü işlemezdi. İşte bundan dolayı sıkıntı içindeydim ve bir gün sahrada dolaşırken Hızır (a.s) benim hacetimi keşfedip bana: "ey Bahaeddin sıkılma! Elbet senin de derdinin çaresi bulunur" dedi. Ben ona sual ettim: "Benim derdimin çaresi nasıl bulunur?" O dedi ki: "Yeryüzünde tasavvur sahibi büyük bir veli vardır. İsmi Abdulkadir'dir (K.s.a). Türbesi Bağdat şehrinde. Kim O'ndan (K.s.a) hacet dilerse, hacetine yetişir."
Bunun üzerine Seyyid Abdulkadir'den (K.s.a) istimdat ettim. O esnada Hz. Hızır (a.s) beni Bağdat'a Hz. Pir Abdulkadir'in (K.s.a) yanına iletti ve kendimi bir anda Gavs-ul-azam Sultan Şeyh Abdulkadir Geylani'nin (K.s.a) huzurunda buldum. Ve ona derdimi anlattım. "ey âlemlerin elini tutucu. Sen benim elimi tut ki, sana el tutucu desinler" dedim.
O anda Hz. Pir Abdulkadir-i Geylani (K.s.a) bir kere ALLAH dedi ve mübarek elini uzatıp kalbimin üzerine koydu. O anda kalbimdeki sıkıntı gitti ve bana hikmet perdeleri açıldı. Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani Hz. (K.s.a) şöyle devam etti: "Ya Nakşbendî âlem, nakşi mârâ begir ki turâ nakşebend güyend..." (yani: ey âlemlerin nakşını tutucu. Sen benim nakşımı tut ki, sana Nakş-ı bend desinler) Gözümü göğsüme çevirdiğimde orada bir yazı ile ALLAH ismini okudum ve ismim de Nakş-i Bend oldu."
Daha sonra Muhammed Bahauddin Nakş-i Bend (K.s.a) Hz.leri, hem kendi türbesinde hem de Pir Abdulkadir-i Geylani (K.s.a) Hz.lerinin türbesinde yazılı olan şu methiyeyi söyledi:
Padişahî her düâlem Şahi abdülkadirest
Serveri evlâdı Âdem Şahı abdülkadirest
Âfütabu Mâhitâbi arşı ve Kürsiyyi Âlem
Nûr-i akdes, Nûr-i Âzam, Şahi abdülkadirest.
Anlamı:
Dünya ve ahiretin padişahı Şah Abdülkadir'dir
Evlad-ü ademin (insaoğlunun) serveri, Şah Abdülkadir'dir
Güneş, ay, arş, Kürs, Kalem bunların cümlesi
Nuru Şah Abdulkadir'in kalbinden aldılar.