Sabahaddin Ali Kimdir?
Türk Edebiyâtı’nda okuruyla bütünleşen ve“Siz benim yarım kalan tarâfımı ikmâl edeceksin" diyen bir yazar..!
25 Şubat 1907 târihinde subay çocuğu olarak Gümülcine'de doğdu.
Babası Ali Selâhaddin Bey, bir Piyâde Yüzbaşısıydı.
Küçük yaşlarında Çanakkale’de yaşadı.
Savaş ve çatışma yıllarıydı.
Babasının iş yoğunluğu ve sürekli bir tehdîd altında olmaları,annesini psikolojik olarak etkilediği için iki kez intihâra teşebbüs etdiği söylenir.
Bu sebeble âilece Edremit’e yerleşirler.
Burada okurken"Galatasaray Lisesi"ne gitme hayâlleri suya düşünce Balıkesir’de bulunan Dâr-ül Muallimin’e kayıd oldu.İlk öykü ve şiirlerini bu okul döneminde yazdı.Kalemi ve tasvîr yeteneği çok kuvvetliydi.
Okul gazetesinde ve bazı dergilerde yazıları çıkıyordu.
Bu yıllarda mutasavvıf Abdülkadîr Geylanî Hazretlerine geniş bir alâka duydu.Hatda,“Abdulkadîr Geylânî Hazretleri’ne”diyerek giriş yaptığı“Nefes”isimli birde şiir yazdı.
Henüz 19 yaşındayken 1926'da babasını kaybetdi.
Liseyi bitirip bitirmez öğretmen olarak atandı.
Bir süre Anadolu’da öğretmenlik yapmasının ardından 1928 yılında Almanya’ya gitdi.O yıllarda Rus ve Alman edebiyâtına merâk sardı.
Almanyada iken sosyalist düşünceyle tanışdı.İki yıl kaldığı Almanya'dan yurda dönerek,"Resimli Ay"
dergisinde çalışmaya başladı.İşte bu sıralarda yolu Nâzım Hîkmet ile kesişdi.
“Bir Orman Hikâyesi”eseri Resimli Ay’da yayınlanınca meşhûr olmaya başlamışdı.
Daha sonra Aydın’a tâyin edildi.
Buradayken birikimleri"yıkıcı propaganda olarak"kabûl edilince bir süre tutuklu kaldı.
Tâhliyesini müteâkip Konya’ya tâyini çıkdığında
bu kere; kendisinde Ziyâ Gökalp hayrânlığı başlamışdı.
Arasının açık olduğu kişilerce, "Atatürk aleyhinde şiir okudu"diyerek ihbâr edildi.
Esâsen bu durum telif bedelini ödemeyenlerin bir tezgâhıydı.Şiirde Atatürk adı geçmediği hâlde 14 ay hapis cezâsına mahkûm edildi.
Bu olaydan bahsederken;
"Aramın açıldığı kişilerce geçen sene Mayıs’ında Gâzi’yi imâ ve telmihen tahkiri tazammun eden bir şiiri okudu"diyecekdi.
Cezâsının infâzı için nîsbeten korunaklı olan Sinop gönderildi.Sinop"da denizin hemen kenârında olan târihi cezâevini bir çoğumuz görmüşüzdür.
Duvarlarına dalgaların çarpdığı bir çok meşhûr kişinin yolunun düşdüğü taş yapı ..!
Şimdilerde pala bıyıklı gardiyân emeklisinin kültür elçiliğini yapdığı yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri,haşmetli dev bir yapıdan sôz ediyorum.
Sâdece sübyân koğuşunun 1200 kişilik olduğu düşünülürse..!
Sabahaddin Ali burada yatarken ;
“Rûhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı"
dizelerini yazmışdı.Ayrıca;
şarkı-türkü sözleri de yazmışdı.
Daha çok Zülfü Livâneli tarâfından seslendirilen
"Leylim ley"diye dillere pelesenk bir türkü...!
Leylim Ley,Aldırma gönül, Göklerde Kartal Gibiydim, Çocuklar Gibi, Dağlar, Geçmiyor Günler ve daha niceleri..!
“Başın öne eğilmesin,
Aldırma gönül aldırma..
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma..
Dışarda deli dalgalar,
Gelip duvarları yalar,
Seni bu sesler oyalar;
Aldırma gönül, aldırma”
Hükümlü iken Cumhûriyetin 10.yıl affından dolayı tâhliye olduysa da memûriyeti yanmışdı.Çıkdığında Varlık Dergisi’nde Atatürk’e hayrânlığını anlatan"Benim Aşkım"isminde bir şiir yayımladı.
Bu şiiri"affedilmeyi umarak"
yazdı diyenler vardı.
Esâsen şiir işe yaramışdı.
Şiirin yayınlanmasından bir süre sonra öğretmenliğe geri döndü.1935 senesinde evlendiği Aliye Hanımdan Filiz isminde bir kızı doğdu.
Soyadı Kanunu çıkınca verilen "Şenyuva”
soyadından çok hoşnut olmadı.Bu yüzden babasının ön adı olan “Ali’yi soyadı olarak kullandı.Ancak;
“Ali” isminin soyadı olarak kullanmasına izin çıkmayınca,O da Ali yerine "Alı"soyadını aldı.
Kimliğe göre;
"Sabahattin Alı"..!
Kızı Filiz bir röportajında;
"A harfini uzatarak telaffûz etmeyiniz,Kısaca Ali deyiniz" demişdi.
Sabahaddin Ali,sâdece bir yazar, şâir,fikirleri ve sosyalist ideolojisiyle yaşayan bir adam değil,aynı zamanda âşık,müşfîk bir eş ve babaydı.
Üç romanı vardır.
1)Kuyucaklı Yusuf (1937), 2)İçimizdeki Şeytan (1940),
3)Kürk Mantolu Madonna (1943)
Yazara göre iyilik demek;
“kimseye kötülüğü dokunmamak değil,kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak" demekdi.
İçimizdeki Şeytân romanı sebebiyle Nihâl Atsız’ın eleştirilerine marûz kalınca mahkemelik oldular.
Hakâret davâsında her iki tarâf da ceza aldı.
Bunun sonucu olarak öğretmenlikden atıldı.
Ne varki ;Ankara ve İzmir’de yazarlığını sürdürdü.
Azîz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile birlikde "Marko Paşa"
dergisini çıkarmaya başladı.
Marko Paşa siyâsî bir mizâh dergisiydi ve tek parti döneminde beklenenden fazla ilgi görünce kapatıldı.
Yazdığı yazılar sebebiyle zaten sık sık gözaltına alınıyordu.
."Marko Paşa" kapatılınca;
"Malûm Paşa,Merhûm Paşa"
gibi isimlerle bir müdded daha yayın hayätına devâm etdi.Marko Paşa dergisinin kapağında;
“Toplatılmadığı zaman çıkar
"veyâ “Yazarları hapisde olmadığı zaman"yazılıydı.
"Marko Paşa"da çıkan yazılarından dolayı başı belâya giriyor ve hapis yatıyordu.Baskı ve sıkıntılardan bunalınca yurtdışına kaçmaya karâr verdi.Tevâfuk bu yâ ..!
Kendisini yurtdışna kaçıracak kişinin adı da Ali"ydi...! Ali Ertekin...!
Aynı zamanda katili olduğu söylenen Ali Ertekin bir ifâdesinde olayı şöyle anlatmışdı:
“Sabahaddin komünist olduğunu söyledi.Önce Bulgaristan’a sonra Moskova’ya gideceğini,
Türkiye‘ye dönüp hükümeti devireceklerini söyledi.
Ben karşı çıkdım sınırdan geçemeyeceğimizi söyledim. Tartıştık, elimde kalın bir ağaç dalı vardı,vurdum yere yığıldı.Öldüğünü anlayınca orada bırakıp İstanbul’a döndüm.Ancak;
bu öldürülme meselesinin gerçeklik kazanmadığını iddiâ edenler coğunluktadır.
Aylar sonra bir ceset bulunduysa da olay netleştirilemedi.Kızı Filiz Ali;
Bu olayın bir senaryo olduğunu söylemişdi.Ali Ertekin kimdi, emri kimden almışdı yâda Sabahaddin Ali gerçekden ölmüş müydü?
Bunların cevâbı henüz yok..!
"Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.
diyen şâirin kızı Filiz Ali;
babasının bir gün geri döneceğini hep bekledi,
ama nâfìle...!
Hâlâ gelen-giden olmamış ..!
Ve babasını anlatdığı,
“Filiz Hiç Üzülmesin” kitâbının önsözünde;
"fâili meçhûl bir cinâyetle babasını kaybetmiş 11 yaşındaki o kız çocuğunun sesi gibi"demişdi.
"Anneme ve bütün babası öldürülen çocuklara"atfen.!
Kalın sağlıcakla...!
Yorum Haber Yusuf Zabun