Mustafa Cemal TOMAR
ÖLDÜKTEN SONRA HAYIRLA ANILMAK
ÖLDÜKTEN SONRA HAYIRLA ANILMAK
Öldükten sonra nasıl anılacağımız dünyada iken üç aşağı beş yukarı bellidir. Hayırda yarışırsak iyi, şerde yarışırsak kötü anılacağımız bellidir.
Bizim hayırla andıklarımız birileri şer, birileri hayırla andıklarına bizler lânet de okuyabiliriz. Bir insan belli ki herkese yaranamaz.
İnsanların hayır ya da şer ile bizleri anmaları bir bakımdan önemli de değildir. Önemli olan Rabbimizin bize verdiği değerdir ya da değersizliktir. Rabbimiz bizim ruhumuzu " ebrar kullarınla beraber al" duası bunun tescilidir.
Dünyada toprak üzerinde yapılan operasyonlardan daha çok zihinsel ve algısal operasyinlar yapılmaktadır. Zalimi kahraman, kahraman olanı zalim,; karayı ak, akı kara gösterebiliyorlar. Böylece algılar üzerine yoğun- kirli ve yanlış bilgiler yükleniyor. Bu durumda hayırla ya da şerle birini anmanın manası kalmıyor. Bizler ancak yakın çevremizden, birinci derece tanıdıklarımız hakkında fikir beyan ederiz, beyanda bulunacağımız görüşler de " yevmi kıyamette" taktire şayan olabilir. İndellah'ta şehadet kabul edilebilir. Zira yevm-i kıyamette birbirimizin şahidi olacağız.
Cenaze merasimlerinde, musalla taşında yatan mevtayı nasıl bilirsiniz? sorusu bu amaçla sorulduğu bilinmektedir. Çok kişinin " iyi biliriz" demesi kıymet arzeder. Lâkin kötü birisinin yandaşları gelip " iyi biliriz" demesinin de bir kıymet-i harbiyesi olmadığını burada ifade etmeliyim.
Bütün insanlık "bu adam" kötü dese indellah katında adam "iyi ise" ne alâ; bütün insanlık iyi bilse, indellah katında adam kötü ise ne fena. Önemli olan rıza-i bariyi kazanmaktır. Halkın rızası Hâk'kın rızası demek değildir. Bu konu çok yanlış telâkki edilmektedir. Herkes mezhebini ve meşrebini savunur. Birinin meşrebi diğerine göre meşru telakki edilemeyebilir. Daha geniş bir ifade ile herkes kendi adamına iyi der.Hacı hacıyı Mekke'de, derviş dervişi tekkede, it iti dakkada bulur. Hacı hacıya kötü demeyeceği gibi, derviş dervişe de, it ite de kötü demez. O halde halkın teveccühü ile değil; Hak'kın tecellisi ile hakikat tahakkuk eder. Halkın çoğunluğunun tercihi ile doğru olan tezahür eder diye bir kaide islâm akaidinde yoktur.
Rivayet edilir ki Hz. Nuh as. 950 sene yaşamış, peygamberliği çok uzun sürmesine rağmen 80 kişi ona ancak iman etmiş. Halkın çoğunluğu Nuh as'a iman etmemiş. Çoğunluğunun olduğu taraf mı hak yol, yoksa Nuh as' a iman edenler mi? Nuh'a iman edenlerin sayısı az olsa da doğru olan Nuh'un tarafıdır. 100 çürük elma bir sağlam elma etmez.
Bu nedenle gerçek manada "hayırla anılanlar" hayırlı insanlardır, cennetli garantilemişler denemez. Bu itibarla geçmişten günümüze kadar gelen ve hayırla anılan binlerce isim vardır. Bunlar: devlet başkanları, tarikat liderleri, cemaat önderleri, mürşidi kâmiller, ilim erbabları, müfessirler, fakihler, müftüler, kadılar, profesörler, ağalar, kanaat önderleri, hayır severler, vakıfçılar, ihvancılar, kurra hafızlar, kelâmcılar, muhaddisciler, yazarlar, şairler, gazeteciler, siyasetçiler, politikacılar, parti liderleri, duayenler, evliyalar...gibi sıfatları olabilir. Bu sıfatlarla neşvünemâ olmuş olabilirler. Hitap ettikleri cemiyetlerin taktirini kazanmış olabilirler.
Bakınız:
Fâtır Sûresi(35) 38. Ayet:
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
Yukarıda sayılan mesleklerin muhatapları bir şekilde isimlerini tarihin sayfalarına yazmışlar. neşvünemâ bulmuş olabilirler. Dış âlemdeki fiiliyatlarına bakılarak kişiler değerlendirilmiş, birileri tarafından bazı isimlerle taltif edilmiş olabilirler. Bu değerlendirmeler mutlak bilgiler değildir. Hakikat Hâk'ın yanındadır. Gerçek yüzlerimiz yevm-i kıyamette teşifre edilecektir.
Tarık Suresi Ayet:9
" Bütün gizliliklerin ortaya çıkarıldığı gün,"
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
Bütün hakikatler ortaya çıkacaktır. O zama kim sultan, kim evliya, kim hakiki mürşit, kim torpilli kim torpilsiz, kim mü'min, kim kâfir olduğu ortaya çıkacaktır.
O günler sanmayın ki uzaktır. Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamıştır. Zalimin zulmü asla payidar değildir. Zerre kadar iyilik yapanlar karşılığını göreceği gibi; zerre miktarı kötülük de yapanlar karşılığını görecektir. Hâk Teâlâ' nın ölçüsü budur. Gerçek adalet terazisi kurulup kimin kaç paralık adam olduğu ruz-i mahşerde bütün hakikatleriyle ortaya çıkmasına yakın bir zaman kalmıştır. Dünyalık saltanatlarını kullanarak haksız davaları haklı, haklı davaları haksız göstererek dünyayı cehenneme çevirenlerin durumu pek yakında masaya yatırılacaktır. Masum ve günahsız bebekleri, yaşlı ve takatsiz insanları haksız yere öldürenlere " bieyyi zenbin kutilet" sorusu sorulacak, bu katliamlara dolaylı ya da doğrudan destek verenlerin hesapları pek çetin olacak, ardından ebedi cehennemi boylayacaklardır. Hiç kimsenin yaptığı bu zulümler yanlarında kâr olarak kalmayacaktır.
Şerlilerin en şerlileri oldukları halde insanlığa en şerefli insan olduklarını anlatanların ve bu noktada belli bir kamuoyu desteğine erişenlerin tuzakları teşifre olması yakındır. Tarih kitaplarının sayfalarında karanlığı aydınlık olarak göstermeye çalışan yazarların kalemleri kırılacak, yaptıkları zulümlerin şahitliğini evvela elleri- ayakları yapacak, İlâhi adalet tecelli edecektir.
Demem o ki, bu adaletsiz dünyada iyi bilinenler ruz-i mahşerde kötü , kötü bilinenler ise iyi olabilir. Birilerinin iyi demesiyle iyi ya da kötü olunmuyor. Hüküm kalplerin özünü bilen Allah Teâlâ'ya aittir. Herkesin gayesi ve yegane amacı sözde değil özde hem dünyada hem de ahirette hayırla anılma olmalıdır. Sahte iyiliklerden ve görünür görünmez kötülüklerden Rabbim bizleri korusun. Selâm ve dua ile...
19.12.2024