Mustafa Cemal TOMAR
MUHALEFETİN ÇİZDİĞİ SENARYOLAR
MUHALEFETİN ÇİZDİĞİ SENARYOLAR
İktidara muhalif olan kanat dinlendiği zaman 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra vahim bir ekonomik krizle karşı karşıya kalacağımızı söylüyorlar. Son Cumhurbaşkanlık seçiminden sonra da aynı senaryolar üzerinde konuşuyorlardı. Senaryolar, anlattıkları derecede olmadı. 31 Mart'tan sonra da çizdikleri vahim tablolar oluşmayacaktır.
Muhalefet partileri ve yandaşlarını dinleyen ebeyce bir kesim var. Halkımızın en az yüzde atmışı dinliyor ve ister istemez etkileniyor. Doğrusu insanın psikolojisi bozuluyor. Bu muhalif konuşmalar, piyasalar üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Devlete ve yönetime olan saygı azalmaktadır. Peki! çizilen olumsuz senaryolardan bir iki örnek verelim.
Bir ekonomist yazar; seçimden sonra doğalgaz ve elektriğe en az % 175 zam yapılacağını söylüyor. Nedenini de şöyle açıklıyor. Doğalgaz ve elektrik zamları enflasyonun çok altında kaldı. Nisan ayını baz alırsak en az zam oranı belirtilen şekilde % 175 olacaktır diyor.
Bir başka siyasetçi ve ekonomist, ekonomiden sorumlu bakanın enflasyon tahminleri senaryo olduğunu, hiç bir zaman hefeflenen enflasyon rakamları tutmayayacağını söylüyor. Hükümetin icraatlarına bakıldığında enflasyonu düşürme diye bir dertlerinin olmadığını belirtiyor. 31 Mart seçimlerinden sonra Cumhuriyet tarihinde görülmemiş hipereflasyon vuku bulacağını belirtiyor. Hipertansiyon nasıl vücudumuz için, hayatımızın bekası için büyük risk taşıyorsa, hipereflasyon da ekonomonin çöküşü için çok büyük tehlikedir. Hiperenflayon demek ekonominin çökmesi demektir. Emeğin tamamıyla yerle bir olması demektir. Enflasyonda dünya ikinciliğinden birinciliğine ineceğiz diye zırvalıyor.
Muhaliflef durmadan senaryo çizmeye, piyasada korku salmaya, insanların yok derecesindeki umut ve mutluluklarını yok etmeye çalışıyor.
Bir başka senarist aynen yorumunda şöyle diyor; Ülkemizde altı milyon memur var. Nüfusa oranla dünyanın hiç bir ülkesinde bu denli memur çalıştırılmamaktadır. En fazla dört milyon memur çalıştırılmalıymışız. Türkiye'nin ekonomisi bu kadar memuru çalıştıracak güçte değilmiş. Seçimden sonra memur dayısını dört milyona çekme pozisyonu olabilir diye açıklıyor. İki milyon memur görevden alınacak demektir bu senaryo. Bu senaristlerin senaryoları, korku imparatorluğu oluşturmsktan ibaret olduğunu düşünüyorum.
Korku imparatorluğu üzerinden siyaset yaparak oy devşirmekten başka bir amaçları yok aslında. Fakat sürekli hezimete de uğruyorlar. Herhalde kendilerini birileri böyle görevlendirmiştir
Senaryo oynayanların oyunlarını bu güçlü iktidar bozacağını düşünüyorum. Sürekli de bozmuştur. Türkiye güçlü bir ilkedir, insanı çalışkandır, eskiye nazaran üretim hissedilir derecede artmıştır, borç varsa da Türkiye son 20 senede çok gelişmiştir. Mağazalar ve dükkanlar ağzına kadar mallarla doludur. Memlekete yok yok, ne ararsan var. 20 sene evveline göre çoğu şey ucuzlamıştır. Çalışan memurun maaşları döviz basında hiç bir dönemde bu kadar artmamıştır. Yalnız refah yükselince haliyle gider de çoğalıyor. Gider kalemleri artınca paranın değersizleştiğini sanıyoruz. Eskiden temizlik ürünü olarak sadece tursil- sabun alırdık. Şimdi abartmıyorum en az 40 çeşit temizlik ürünü alıyoruz. Bu kadar çeşite bir maaş dayanır mı? Tuvalet kağıdı, peçete, ıslak mendil, peçete havlu, selpak diye bir şey mi vardı. Ailede her ferdin telefonu var mıydı? Sofrada on çeşit katık bulunur muydu? Eskiden bizler doymadan sıfradan kalkardık. İktidarı elbette eleştirelim. Demokrasilerde hakaret etmeden eleştirmek vardır. Yalnız önce eleştiriyi kendimize yapalım. Eleştiriye kendimizden başlayalım. Adil olalım. Devleti oluşturanlar bizleriz, hepimiziz.
Ekonomik kriz vardır, seçimden sonra da etkileri artabilir, el ele verirsek, aşamayacağımız bir zorluk yoktur. Yeter ki her Türk vatandaşı gücü nispetinde elini taşın altına koysun. Yeter ki kardeşliğimizi bozmayalım. Mehmet Akif'in "BİRLİK" adlı şiiriyle yazımı noktalamak istiyorum.
BİRLİK
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
MEHMET AKİF ERSOY
27.02.2024