Mustafa Cemal TOMAR
ÇOCUKLARIMIZ EN KIYMETLİ VARLIĞIMIZDIR
ÇOCUKLARIMIZ EN KIYMETLİ VARLIĞIMIZDIR
Bundan 40-50 yıl öncesine kadar milli gelir çok düşük olmasına rağmen, gençler erken evlenirler, 30 yaşına geldiklerinde 4-5 çocuk sahibi olurlardı. Mal zenginliğinden çok evlât zenginliğine önem verirlerdi. Rızık korkusu insanlar yaşamazdı. Zira İsra Suresi 31. Ayet-i Kerimesi'nde Cenab-ı Hak; "Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur." Buyurmaktadır.
Bizler rızık korkusu, nefis coşkusu ,çocuk bakma korkusu, Avrupa'ya özenme tutkusu, tek evlât sevdası dolayısıyla geç evlenmeler oluşmaktadır. Halbuki Cenab-ı Hak yarattığı tüm canlı varlıkların rızkını vermektedir. Rızkın dağıtılması yetkisi insanlara verilmiş olsaydı, yeryüzündeki bir çok canlı rızksızlıktan ölürdü. İnsanoğlu nakıstır, nankördür, cahildir. Bu ifadeler Kuran'da geçiyor. Ayrıca gelir dağılımını nefis taşıyan yöneticiler hep kendilerine ve yandaşlarına yonttukları filhakikattır.
Maalesef son çeyrek asır, gençler arasında evlilik oranı hızla düşerken, başanma oranları hızla yüksekmektedir. Nüfus artış oranı % 1,6 seviyelerine düşmüştür. Bu oran OECD ülkelerinin nüfus artış oranının gerisinde kalmıştır. Bunun anlamı ülkemizde nüfus artmıyor, düşüyor demektir. Yabancılara dolar karşılığı vatandaşlık verilerek açık kapanmaktadır. Bir ara Cumhurbaşkanımız herkese en az dört çocuk tavsiye ediyordu. Bu tavsiyeye uyulmayarak Reisimizin tavsiyesine hilafet yapılmıştır. Evliliğin ve çoğalmanın alt yapısını izlediğiniz politikalarla çökertirseniz olacağı budur. Eğer ekonomik şartlar iyiye gitseydi, gençlerimiz bitirdikleri üniversitelere uygun dolgun maaşlı iş bulsalardı, ebeveynliğin Allah Teâlâ katında değerli bir kurum olduğu genç dimağlara kazınarak anlatılabilseydik, milli ve manevi değerlerimiz gereği gibi önemsenseydi, ahlâksızlığa giden yollar kolaylaştırılmayıp zorlaştırılsaydı, millet olarak topyekün evlilik teşvikleri yapmış olsaydık, evlilik yaşına ulaşan fakir gençlere zengin müslümanlar el uzatmış olsaydı, böyle menfi sonuçlar elde etme yerine, evlilikler çoğalacaktı, nüfusumuz eskiden olduğu gibi artacaktı.Lâkin tam tersi bir tutum sergilendiğinden hadise ortadadır.
Türkiye'de evlilik yaşı 50-60 yıl öncesinde yirmili yaşlarda iken bu gğnlerde 30' lu yaşlara çıkmış görünüyor. Böyle giderse 40'lı yaşlara çıkacak. Bu arada hiç evlenmeyecek gençlerin sayısında da artış olacak. Bir taraftan ailelerin boşanması, diğer taraftan evlilik yaş ortalamasının yükselmesi, öte taraftan ise evlenmeyen gençlerin hızla artması bir ülkenin geleceği için çok tehlikeli bir durumdur. Bu vahim tablo gizli bir el tarafından medenilik-özgürlük yaftası altında bize yutturulmaya çalışılıyor. Her alanda üretim azaldığı gibi, evlat edinmede de büyük azalma var. Gıda ürünlerinin büyük bir kısmını ithal ettiğimiz gibi, muhacir-ensar argümanlarıyla da Ortadoğu ülkelerinden ve Afganistan'dan insan idhal ediyoruz. Bu gidişat hayra alamet değil. En büyük zenginlik evlât zenginliğidir.
Tabi bu arada evlât zenginliği derken hayırlı evlâdı kastediyorum. Hayırlı evlât yetiştirmek de bizim elimizdedir. Bu manada bir Hadis-i Şerif aklıma geldi. Rasulullah sav:
Bazı ameller vardır ki, sevabı öldükten sonra da devam eder.
Ebû Hüreyre demiştir ki: Resûlullah (asm) (şöyle) buyurmuştur:
“İnsan öldüğü zaman (bütün) amel(ler)i kendisinden kesilir. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mümin evlâd." Biz bu gidişatla evlâtsız kalacağız. Üç şeyden birisini kaybedeceğiz. Ayrıca; "Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." Buyurulmaktadır. Bu müjdeden de mahrum kalacağız.
Ve sizden olan bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salâh-ı hali olanları evlendiriniz. Eğer yoksul oldular ise Allah onları fazlından zengin kılar ve Allah vâsidir, alîmdir. İçinizden evli olmayanları, köle ve cariyelerinizden evlenmeye müsait olanları evlendirin! Bıyuruluyor.
Evet bizleri birileri alıp bir yerlere götürüyor. İnançlarımız ve inancımıza bağlı oluşan değerlerimiz değişiyor. Hiç de sesimiz çıkmıyor. Göz göre göre cehennem ateşine doğru yaklaşıyoruz. Haberimiz bile yok. Yapılan uyarılar da hiç fayda vermiyor. Birbirimizin fetvasına ve takvasına itimat etmiyoruz. Selahiyeti olan da olmayan da din konusunda konuşuyor. Birinin ak dediğine öbürü kara diyor. Kimin fetvasına avam halkımız itibar edeceğini bilmiyor. Okuyan ve araştıran, akleden, araştıran bir toplum değiliz. Hepimiz seçim ve geçim derdine düştük. Durumu iyi olanlarda da büyük bir enaniyet duygusu kaplamıştır. Fakir olanlara yardım edelim de evlensinler diyen hacı- hoca çok azaldı. Adam para bulduğunda habire umreye gidiyor. Halbuki umreye gitmek nafile ibadet iken, başkasının evlenmesine ya da hayat şartları karşısındaki zorluklarını yenme noktasında yardımcı olmak müslümanın esas görevlerinden birisidir. Biz nedense çok müdlümanız ya nafile ibadetlere sarılıyor, farz ve vaciplerden kaçıyoruz.
En kıymetli zenginliğimiz çocuklarımızdır. Çocuk dayılarımızın artması için devlet- millet olarak yeni bir seferberliği ihtiyaç vardır. Yoksa bu gidişat hayra alamet olmayacaktır. Görüş ve eleştirilerinizle yazıya katkı sağlamanız diler, saygılar sunarım.
28.02.2024
Balmuallimin
Kaleminden