Malın bolluğu ya da kıtlığı bu mal ya da hizmete olan ihtiyaçla birleştiğinde parasal değeri ortaya çıkar. Örneğin su aslında iktisadi değeri en yüksek maldır. Zira ikamesi yoktur. İktisadi değeri en yüksek mal olmasına rağmen, ucuz olmasının nedeni bol olmasıdır. Altın da iktisadi değeri yüksek bir maldır ama kıttır. Altının iktisadi değerini yükselten sadece kıt olması da değildir. Zira altın, yoğunluğu en yüksek elementlerden birisi olmanın yanında en iyi iletkendir de… Suyun aksine kıt olması iktisadi değerini yükseltmektedir. Bu yüzden de parasal değeri yüksektir. Eğer su gibi kolay ulaşılabilir olsa idi, elektrik telleri başta olmak üzere bütün iletkenleri altından yapmak en iyi seçenek olurdu.
Ekonomide parasal değer değil iktisadi değer asıldır. Zira parasal değer; malın iktisadi değeri ve bu mala olan talebe göre değişkenlik gösterir. Bu yüzden parasal değerin yüksekliği ya da düşüklüğü itibaridir. Hatta mal aynı olduğu halde şu ülkede bu ülkede fiyat hatta değer farklılıkları vardır. Aynı emeğin karşılığı bile olsa, fiyatları da aynı olsa iki ülke paraları arasındaki ‘oluşturulan’ değer farkları bu iki ülkede yaşayanların aynı mala farklı ‘birikmiş emek’ vermesi söz konusudur. Oysa para bir semboldür. Bir an için değişim aracı olan paranın kullanılmadığını düşündüğümüzde, iki ‘mal’ arasında bir değer farkı olmadığı ortaya çıkacaktır. Para bu yünden de alım-satıma konu olmaz ve alış ve verişi kolaylaştırma amacı dışında kullanılamaz. İşte faiz tam da burada söylenmek istenenin aksini öngörür ve taraflar arasında haksız transferlere yol açar.