Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

MAL İLE RIZIK ARASINDAKİ FARK

MAL İLE RIZIK ARASINDAKİ FARK

İnsanoğlunun doğasında var olan bir pozisyon var. Nedir o pozisyon derseniz mal edinme arzusudur. Çok az insan hariç bu arzu hayat boyu devam eder. Bazen bu arzu tehlikeli boyutlara da ulaşır. Ona da "hırs" diyoruz. Dünya malını çok sevmek, onu elde etmek için her türlü yola baş vurmak gibi yani. Böyleleri için hiç bir kural tanıma yoktur, hedef de yoktur. Dünyayı önlerine koysanız ikinci dünyayı isterler. Tam da bu noktada muhteşem bir Hadis-i Şerif aklıma geldi.

İbni Abbas ve Enes İbni Mâlik radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.”

Bu Hadis-i Şerif'in işaret ettiği dönem en çok bu dönem olsa gerektir. Bir kişide ya da bir ailede 10 devletin gayri safi milli hasılası kadar servet olabilir mi? Evet olabiliyor. Geçende yazmıştım. Tekrar hatırlatayım.

Bernard Arnault ve Ailesi

Yaş: 74

Yaşadığı yer: Paris

Uyruğu: Fransa

Net Değer: 221,0 milyar dolar servete sahip.

Burada Bernart Arnaut ve ailesi 221 milyar dolarlık servete sahip. Lâkin bu serveti yaşadığı süre içinde ne kadarını kullanabiliyor ki? Milyonda birini dahi kullanamıyor.

Yediğin, içtiğin, giyindiğin, gezdiğin, hayra hasenata harcadığın senin rızkın oluyor. Gerisi mal kapsamındadır. Rabbimiz bazı kullarına malı çok verir lakin rızıklarını daraltır. Belli bir yaşa geliyorsun. Rahatsızlıkların beliriyor. Diyetisyenler yemek listesi önünüze koyuyor. Yiyeceğine ve içeceğine sınırlamalar geliyor. Bu durum rızkın daralması diye ifade edilir.

Önemli olan malın çokluğu değil rızkın çokluğudur. Araban var, sağlığın elverişli değil kullanamıyorsun, paran var yiyemiyorsun. Böyle malın mülkün ne kıymeti var ki!

Sonra mal zenginliğine sahip olan bazı insanları mal kazanma hırsıyla beraber cimrilik hastalığı sarmış onları. Cimrilikleri onlara bir şey yapmalarına müsaade etmiyor. Kuru ekmek soğan yiyerek ömrünü geçiştiren nice zenginleri bilirim.

Böyle malın mülkün kişiye fayda değil zarar getirir. Onun için dinimizde zenginlik tarif edilirken şöyle beyan buyurur: " Gerçek zenginlik, mal çokluğu ile değil, gönül zenginliği iledir" der.

. Osmanlı yönetiminde müsadere sistemi vardı. Kamu malını kasten çalan, r üşvet alan kamu malına zarar veren tespit edildiği zaman bütün malına el konulurdu. Şimdi böyle bir sistemin yanından geçilme ihtimali yoktur. Kamu malını yemeyene "domuz" deme noktasına gelinmiş. Haliyle siyasete bulaşanlar kısa zamanda zengin olduklarını görürsün. Bu durum mal edinme isteğini artırıyor. İnsanlık değerlerini arka plana itmiş oluyor. İnsanlar mal ve servet yarışına giriyor. İnsanoğlu servet edindikçe bencilleşiyor, cimrileşiyor, rızkı azalmış oluyor. Şöyle bir söz vardır. "Zenginler dünyada fakir gibi yaşar, ahirette zengin gibi hesap verir, kanaatkâr ve mal hırsı taşımayanlar zengin gibi yaşar, öbür dünyada fakir gibi hesap verir. Yani mal edinme hırsı taşımayıp cömertlik kanatlarını açanların dünyada rızıkları geniş olur, hem dünyada hem de ahirette hesapları kolay olur.

Mal edinme isteğinin nedenlerinden birisi de zenginlerin toplumda itibar görmelerinden kaynaklanıyor. Üstat Selim Eroğlu hocamız " Zenginin fıkrası daima komiktir." diyerek zengin- fakir ayırımını ne kadar da güzel ortaya dökmüştür. Zenginler esasen halkı sömürerek varlık elde ediyorlar. Demokrasisi oturmuş, insan hakları ve hukuğun hüküm sürdüğü ülkelerde kısa zamanda zengin olamıyorsun. Kısa zamanda zengin olanlara bilinçli toplumlar o kimselere "hırsız" gözüyle bakıyor, hiç itibar etmiyor. , Bizde ise o tiplere gıpta gözüyle bakılıyor, el üstünde tutuluyor, hazırol vaziyetine geçiliyor. Zenginler de şımarıyor, sırtlarından geçindikleri insanları hakir görüyor, aralarına mesafe koyuyor, mallarıyla hava atıyorlar. Helal-harama bakılmaksızın belli bir servete erişenlere elit tabaka diyoruz. Üstünlüğü zenginlik kıstasına göre belirliyoruz. Halbuki gerçek üstünlük takvadadır. Cenab-ı Hak Hucurat Suresi'nde; 13 - Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.Buyurmaktadır. İslamdan kopup şirazımız başka mecralara kayarsa ölçüyü de kaçırıyoruz. Hak ölçüsü yerine batıl ölçüyü baz alıp değerlendirme yaptığımızda yanlış sonuçlara ulaşıyoruz.

Bizi sömüren zenginleri kutsuyoruz. Faizle, enflasyonla, borsayla, zenginden yana çıkarılan yasalarla, Ali Cengiz Oyunlarıyla hile ve hurda yoluyla, yalanla dolanla, bizim sırtımızdan geçinenlere bu memlekette büyük itibar var. Çok enteresandır bu itibarı en çok gösterenler en çok sömürülenlerdir. Sömürüldükçe zenginlerin itibarı artıyor. Öyle ki sömürülenlere " bunlara çok itibar etmeyiniz, bunlar sizin sırtınızdan geçiniyor" derseniz " sen kimsin de böyle konuşuyorsun' diyerek kınarlar, hakaret ederler.

Mal edinme hırsı insanlığı insanlıktan çıkarıyor adeta. Başa dönersek mal kavramı başka, rızık kavramı başkadır.

Rızıkla ilgili Kur'an'ı Kerim'de ayetler vardır. Cenab-ı Hak; Allah dilediğine rızkı bolca bahşeder, dilediğine de sınırlı ölçüde verir. Fakat inkârcılar, bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya hayatı ile sevinip şımarırlar. Oysa âhiretin sonsuz nimetleri yanında dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir.(Rad Suresi:26)

Öyleyse, Allah’ın size rızık olarak verdiği helâl ve temiz nimetlerden yiyin. Eğer yalnız Allah’a kulluk yapıyorsanız O’nun nimetlerine şükredin.( Nahl: 114)

Doğrusu Rabbin dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de az verir. Şüphesiz O, kullarının durumunu en iyi bilen ve onları hakkıyla görendir. (İsra Suresi:30)

Nice canlılar var ki, hayatları için gerekli olan rızkı yanlarında taşıyamaz. Onların da sizin de rızkınızı veren Allah’tır. O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir. (Ankebut: 60)

Allah, kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğinin rızkını da daraltır. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir. ( Ankebut: 62) Buyurmaktadır.

Aslında bize verilen bütün nimetler rızık kategorisinde değerlendirilebilir. Rad Suresi'nde dikkatimize sunulan bir gerçek vardır. Dünyadaki bunca rızıkları bize ihsan eden Rabbimiz ahiret hayatının nimetlerine göre "azıcık" ifadesini kullanıyor.Rabbimiz; "Vein teudduu nimetelllahi la tuhsuhaa " " size verdiğim nimetleri saymaya kalksanız bitiremezsiniz" buyurarak bu dünyada verilen nimetlerin çokluğunu bize bildiriyor. Bu dünyaya göre çok olan, ahirete göre "azıcık" ibaresi çok dikkat çekicidir. Önemli olan ahiret hayatında o bol nimetlere erişebilecek amelleri bu dünyada işleyebilmektir.

İnsanların bir kısmı hiç bir sınır tanımadan mal edinme hırsına kapılıyorlar. Dünyada biraz eğlenip dursunlar. Bırak onları geçici nimetlere aldanıp dursunlar. Sakın onlara özenmeyelim. Yukarda da ifade etmiştim. Bu tiplere önem vermeyelim. Sömürücülerin sömürüsüne alet olmayalım. Allah Teâlâ'nın ve elçisinin rızasına uygun ameller işleyenlere değer verelim, Bizler de dünya malı edinme sevdalığına kapılarak ahiretimizi berbat etmeyelim.. Netice itibarıyla dünya hayatını ahireti için seferber edenler kazanacaklardır, etmeyenler kaybedenlerden olacaktır. Selam ve dua ile...

30.07.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.