Mehmed Sıddık ALADAĞ

Mehmed Sıddık ALADAĞ

KOMŞU HAKKI VE SILA-İ RAHİM

Komşularımız kendi ailelerimiz den önceliği olmalıdır.Çünkü komşu hakkı o kadar anlatılmıştır ki,Cebrail (a.s) peygamberimize.Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bile buna şaşırmıştır.Komşu aç yatarken sen tok isen bizden değilsin diye peygamberimizin sözüdür.Bundan dolayı bu ümmet önce komşu hakkı güzetmelidir.

Komşunun halini ve derdine derman olması en güzel müslümanın vazgeçilmez görevidir.Her komşunun sıkıntısı diğer komşusunun sıkıntısıdır diye bilmelidir.namusuna,
malına,mülküne göz dikmemelidir.
hasetçilik ve kin nefret ortaya gelmemelidir.İslam hukukuna yakışmiyacak her türlü şeylerden kaçınmalıdır.

Yüce Allah şöyle buyuruyor:
Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babanıza iyilikte bulunun. Akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışlara, elinizin altında bulunan köle, câriye, hizmetçi ve işçilere iyilik yapın. Çünkü Allah, kendini beğenen ve çokça övünüp duran kimseleri kesinlikle sevmez.(Nisa 36)

Ömer çelik Hocadan Allah razı olsun.Bu ayeti celileyi şöyle tefsir etmiştir:

Bu ve müteakip âyetlerde, sûrenin ana konuları arasında bulunan toplum düzeni ve insanlar arasındaki beşerî münâsebetler ele alınır. İslâm toplum düzeninin esası Allah’ın birliğine iman etmek, O’na kulluk etmek ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak olduğu için, öncelikle bu hususa dikkat çekilir.

Bir Allah’a inanan ve O’na kulluk eden fertlerden müteşekkil bir toplumun birbirleriyle olan ilişkileri hep iyilik ve ihsan üzerine kurulmalıdır. Buna göre ana baba başta olmak üzere âyette sayılan gruplara iyi davranmak, onlarla iyi geçinmek İslâm hukuk ve ahlâkının temel unsurları arasında yer alır.

İyilik yapılacak, iyi davranılacak insanların başında ana baba gelir. Başka âyetlerde ve birçok hadislerde ana babaya iyi davranılması üzerinde önemle durulur. Ana babadan sonra yakınlık derecesine göre akrabalara da iyilik edilmeli, “ihsan” kelimesinin bütün şümulüyle, mümkün olan her türlü hayır ve iyilik yapılmalıdır.

Sûrenin başından itibaren zaten yetim hakları üzerinde ehemmiyetle durulmakta olup bu âyette tekrar onlara iyi davranılması hususu zikredilmiştir. Yoksullara iyilik yapmak ise dinimizin her zaman ısrarla vurguladığı bir ictimâî yardım anlayışının esaslarından birisidir.

Aynı şekilde komşu hakları da dinimizde çok önem verilen hususlardan biridir. Resûlullah (s.a.v.) birçok hadislerinde komşu haklarına dikkat çekmiş, komşuluğun önemini göstermiştir:

“Cebrâil, komşu hakları üzerinde o kadar önemle durdu ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak zannettim.” (Buharî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141)

Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusunu rahatsız etmesin.” (Buhârî, Edeb 31; Müslim, İman 74, 75)
Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse komşusuna iyilik etsin.” (Müslim, İman 77)

Yine Peygamberimiz (s.a.s.), Allah katında en hayırlı komşunun, komşularına en çok iyilik yapan kimse olduğunu (Tirmizî, Birr 28) ve komşusunun, kötülük yapmasından korktuğu kimsenin tam olarak iman etmiş sayılmayacağını (Buhârî, Edeb 29; Müslim, İman 73) ifade buyurmuştur.

Komşuluk aynı zamanda insanın karakterini ve iç dünyasını anlamanın önemli bir vasıtasını teşkil eder. Bir kişi Hz. Ömer’in yanında başka birinden övgüyle bahsediyordu. Bir müddet sonra Ömer (r.a.) ile aralarında şöyle bir konuşma geçti:

–Onunla hiç yolculuk yaptın mı?”
–Hayır.”
–Alışveriş gibi ictimâî bir muamelen oldu mu?”
–Hayır.”
–Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?”
–Hayır.”
Bu cevaplar üzerine Hz. Ömer:

–Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun” dedi. (Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Beyrut 1990, III, 312)

Âyette uzak ve yakın komşudan bahsedilir. Yakın komşu, evleri en yakında olan komşular, uzak komşu ise nispeten daha uzakta olan komşulardır. Yakın ve uzak kavramları, akrabalık bağının bulunup bulunmaması veya müslüman olup olmama ölçülerine göre de değerlendirilebilir. İslâm’a göre gayri müslim komşuların da komşuluk hakkı vardır.

Buna göre:
Komşu hem akraba hem de mü’min ise bunun üzerimizde üç hakkı vardır. Akraba hakkı, iman kardeşiliği hakkı, komşu hakkı.
Mü’min ise iki hakkı vardır: İman kardeşliği hakkı ve komşu hakkı.

Gayr-i müslim ise, onun da komşuluk hakkı vardır.Yolda kalmış olanlara yardım da önemli bir husustur. “Elinizin altında bulunanlar” Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemde köleler için kullanılan bir ifade olup günümüzde kölelik kaldırılmış, ancak iktisâdî ve içtimâî olarak çok daha yaygın bir kölelik çeşidi yeryüzüne yayılmıştır.

Zamanımızda insanlık haysiyetine yakışmayacak şartlar altında çalışmak zorunda olan milyonlarca işçi, işverenlerin ellerinin altında sayılır. Onların haklarına riayet etmek ve gerekli her türlü insânî yardımda bulunmak, kendilerine düşen bir İslâmî ve insânî vecibedir. Nitekim Hz. Selman-ı Fârisi’nin şu hâli bu hususta ne güzel bir numûnedir:

Selmân-ı Fârisî (r.a.) vâli idi. Ebu Kalaba onun yanına geldi. Hz. Selman kollarını sıvamış hamur yoğuruyordu. Şaşırdı, sordu:Bu da ne? Senin hizmetçin yok mu?Hz. Selman şöyle cevap verdi:

Var. Onu bir işe yolladım; hamuru da ben yoğuruyorum. Ona iki görevi birden vermeyi uygun
görmedim.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 397)

Şâir Es’ad Muhlis Paşa ne güzel söyler:
Çalış gamginleri şâd etmeye şâd olmak istersen Sevindir kalb-i nâsı gamdan âzâd olmak istersen.”

Dâimâ neşeli olmak istiyorsan, kederli insanları teselli etmeye, neşelendirmeye çalış. Kedere kapılmamak istiyorsan hemcinslerinin kalplerini sevindir.”

Yüce Allah Kur’ân’da zaman zaman sevmediği kimseleri açıklamıştır. Bunlardan bir grup da kendini beğenen ve böbürlenip duran insanlardır. Azamet ve kibriyâ, yücelik ve ululuk yalnız Allah’a mahsustur.

Tamamen Allah’ın bahşettiği varlıkla ve O’na ait olan her türlü imkânlar sayesinde diğer insanlara karşı bir varlık ve üstünlük vehmeden kişiler, Allah’a hakiki mânada kulluk şuurundan uzak oldukları gibi, âyetin başında yasaklanan şirkten de tamamen kurtulmuş sayılmazlar.

Bazen kaynaklarda şöyle bildirilmiştir;
Komşularımız kendi ev halkımızdan sonra yüzlerini en çok gördüğümüz ve bize en yakın olan insanlardır. Fiziki anlamda uzakta olan akrabalarımızdan bile daha yakın ve önceliklidirler.

Komşular her an yüz yüze baktıkları için karşılaştıklarında karşılıklı güler yüz göstermeleri, selamlaşmaları, birbirlerinin yardımına koşmaları komşuluk hukukunun ve ahlakının gerekleridir.

Kur’an-ı Kerim, kendilerine iyilik yapılacakları, ana-baba, akraba, öksüzler, yoksullar, yakın komşu ve uzak komşu… diye saymaktadır. (Nisâ, 4/36) Ayet-i kerimede geçen iyilik (ihsan) kelimesi, komşuların sevincini ve acısını paylaşmayı, onlarla iyi geçim içinde olmayı, komşularına eza cefa vermemeyi, komşularının hak ve hukukunu korumayı içermektedir.

Dilimizde atasözü olarak kullanılan “Komşu hakkı Tanrı hakkı” sözü bu ayet-i kerimenin kültürümüze yansımasının özetidir. On sekizinci asır şairlerinden Zarîfî Ahmed Baba da bir beytinde şöyle demiştir:
“Lokma-i tâhir olar kim yediler, Komşu hakkı Tanrı hakkı dediler.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.