Mustafa Cemal TOMAR
KIYAMETE DEK HAK BATIL MÜCADELESİ SÜRECEKTİR
KIYAMETE DEK HAK BATIL MÜCADELESİ SÜRECEKTİR
Kuran'da Tekvir Suresi vardır. Orada Cenab-ı Hak;
8-Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda,
9 - "Hangi günahtan dolayı öldürüldü?" diye. Buyurmaktadır.
Cahiliye döneminde kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Kadınlara hor bakılıyordu. Ebeveynler kız çocuğu doğduğunda utanıyorlardı. Helvadan putlar yapılıyordu, aç olduklarında putları kırar yerlerdi. Bu durumu Hz. Ömer ra. Şöyle anlatıyordu. "Cahiliye döneminde bir şey aklıma geldiğinde ağlar, bir şey aklıma geldiğinde gülerim" buyurdu.
"Kız çocukların diri diri gömülmesi olayı aklıma gelince ağlar, helvadan yapılan putların açıkınca parçalanıp yenmesi olayı da beni güldürüyor" demişti.
Tekvir Suresi'nin 8. ve 9. ayet-i celileler sadece Mekke dönemindeki cahiliye dönemini anlatmıyor. Oradak cahilane olaylar üzerine, inen ayetler sadece ordakileri ilgilendirmez. Kıyamete kadar her kim bu ve benzeri fiilleri işlerse, bunların faillerine " hangi günahlarından dolayı" sorusu mutlaka sorulacaktır.
Özelden genele kuralı vardır. Dünyada trafik içerisinde meydana gelen kazalar oluyor. Trafik uzmanları bu kazaları mercek altına alıyorlar. Bir daha böyle bir kaza yaşanmaması için bir kural ortaya koyuyorlar. O kural sadece o olaydaki kişilere mahsus değildir. Tüm insanlığı ilgilendirir. Hız sınırlarına uymak, sağa- sola sinyal vermek, viraj ve keskin virajlara yaklaşıldığında hız kesmek, geçiş hakkı ana yolda olanlara ait olduğu ilkesi, geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlar vs. dünyanın her yerinde geçerli olan evrensel kurallardır.
Peygamberimiz sav'e Kur'an ayetleri Mekke- Medine'de indi, o halde o halkı ilgilendirir, ya da Kur'an "Tarihseldir" mantığı ve inancı külliyen yanlıştır. Bu tür batıl inançlar geliştirmeye çalışılmaktadır. Dada önce yazmıştım. Fitneciler ve İslâm düşmanları öncelikle Kur'an ve Hadis-i ayıracaklar. Bunda belli bir mesafe elde ettikten sonra bu sefer Kur'an üzerinde tartışma açmaya başlayacaklar. Nitekim Kur'an üzerindeki tartışma boyurları mahallemize kadar geldi. Kur'an - Hadis tartışmaları camilerin kürsülerine kadar gireli zaten çok oldu.
Daha bir kaç ün önceydi. Emekli bir Hocaefendi cuma namazı öncesi yaptığı vaazı nasihatında bir Hadis-i Şerif okumadı bile. Bu tipler arapça bilgileriyle, konuşma kabiliyetleriyle, okudukları ayetleri saatlerce yorumluyorlar. Ayetler üzerinde kendileri saatlerce konuşur, Kur'an'ı Cebrail Aleyhisselam aracılığıyla bizlere ulaştıran "Rasulü" sav'i konuşturmazlar. Gerekçe rivayetler hatalıdır diye. Binlerce sahih Hadis-i Şerifeler var. Onları da konuşmazlar.
Cuma Suresi 2. Ayet-i Kerime'sinde Cenab-ı Hak; "O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler." Buyurmaktadır.
Peygamberlerin görevleri sadece inen ayetleri halka tebliğ etmek değildir. İnen ayetlerin açıklamasını yapmak, açıklanan hususların pratik hayatta nasıl uygulanması gerektiğini göstermek, gönderilen " muallimin" görevidir. Yukarıdaki ayette açık olarak belirtilmektedir.
Bir sürücü adayına arabanın nasıl kullanılacağını ve trafik kurallarını kitaptan okusanız hem de onlarca kere okusanız, sonra da "siz artık kuralları ezberlediniz, hadi geç direksyonun başına arabayı kullan, trafiğe çık, şu yolcuları şu adrese götür deseniz" olur mu? dersiniz. Böyle bir sürücünün arabasına ailenizle binip yolculuğa çıkar mısınız? Bu mümkün değildir.
Ayrıca hayat dediğimiz şey trafik kurallarından ve arabayı kullanma becerisinden çok daha karmaşıktır. Sosyal ilişkiler, insan ilişkileri, paylaşım, ortak yaşam alanları, ebeveynlik, meslekler, nebadat, insan doğa ilişkileri külliyen birer karmaşık yapı içindedir. Her biri bir kurumdur. Her bir kurumu tanımak ve işleyişini kavramak için iyi terbiyeciye ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Aksi halde kurumlar çöker, hayat felc olur.
Bu bakımdan Kur'an'ın ayetlerinin her biri bizim için bir kurumdur, ana konuların başlıklarıdır. Başlıkların altını Allah Teâlâ'nın gönderdiği "elçiler, peygamberler" doldurur. Kesin olarak biz böyle inanır ve iman ederiz.
Değişik bir ifade ile Kur'an ayetleri bir vücudun ana damarları gibidir. Hadis-i şerifler ve Peygamberimiz sav'in örneklik hayatı bir vücudun "kılcal damarlarını" temsil eder. Kılcal damarlar olmadan hiç bir organ hayat bulamaz. Kılcal damarların besin kaynağı da ana damarlardır.
Kur'an'ın rehberliğinde ve Peygamberimizin örnekliğinde hayatımızı şekillendirmek durumundayız. Her zaman ana kaynaklarımız bunlardır. Bu kaynakların gösterdiği istikamette yol yürürüz. Günün şartlarına ve bilimsel veriler ışığında aklımızı ve cüzi irademizi kullanarak Kuran- Sünnet çizgisinde kalacak şekilde yolumuzu ve yönümüzü belirleriz.
Satırlarımın başında Tekvir Suresi'nin 8 ve 9. Ayet-i Kerimeler'in meaalini paylaşmıştım. Kısaca cahiliye dönemininden bahsetmiştim. İnen ayetlerin "nuzul sebebi"ni aktardım aslında. Son zamanlarda sözde ilahiyatçılar: inen ayetler hangi olay için indiyse o olayı ve o zamanı bağlar iddiasındalar. Yani Kur'an'ın tarihsel olduğunu anlatmaya ve bir de Peygamberimiz sav' i Hâşâ Kur'an'dan soyutlamaya çalışıyorlar. Yeni bir din anlayışı ortaya koymaya çalışıyorlar. Deist ve Ateist bir nesil oluşturmaya ve yetiştirmeye çalışıyorlar. Bütün çabalar bu yöndedir. Aslında bu konuda da gerek Türkiye'de gerekse dünyada başarı da elde etmişlerdir.
. Yandaşlar toplamışlardır. Çevremizde deist gençlerin sayısında büyük artış vardır. Her geçen gün yeni terimler, yeni söylemler geliştiriyorlar. Peygamberimizin hayatı ve sünnet-i seniyyesine Arapların adeti diye nitelendiriyorlar. Ukranyalılar, Ruslar ve Avrupalılar ülkemize iltica etse memnun kalırlar, Ortadoğu ülkelerinden ve Araplardan gelen mültecilere " sırf peygambere olan düşmanlıklarından dolayı" düşman kesiliyorlar. Avrupa-İngiltere ve Amerika'nın düşmanlığı 1000 kat olsa (ki öyledir) , Araplarınki 1 kat olsa "sırf islâma olan düşmanlıklarından dolayı" Arapların düşmanlığını daha büyük görüyorlar. Ülkemizden bir ekonomik buhran vardır. Bunu görüyor ve yaşıyoruz. Bu ekonomik buhranın sebebini "Ortadoğu Kafa Zihniyeti" ile yönetililişimizden kaynaklandığını söylüyorlar. Emperyalist zihniyete ve tefecilerine tek kelime etmezler. Ülkemizdeki beşli çeteden bahsederler ama bu beşli çetenin uzantılarından hiç bahsetmezler.
Görüldüğü üzere dünya yönetiminde etkin olan zihniyet ve o zihniyetin uzantıları yeryüzünü, ekini, nesli ve bu neslin inanç ve değerlerini yok etme peşindedir. "Yeni Bir Dünya Düzeni" kurulmaya çalışılmaktadır. Bütün çalışmalar ve çabalar onu göstermektedir. Asla başarılı olamayacaklardır. İslâm dininin korunması insan neslinin eline verilmemiştir. Bizzat Cihan Şumul dinin koruyucusu Yüce Allah Teâlâ'dır. Hicr Suresi Ayet: (9) " Kur'an'ı şüphesiz biz indirdik. O'nu koruyacak olan da şüphesiz biziz." Buyurulmaktadır. Bu nedenle Allah Teâlâ'nın düşmanları asla muvaffak olamayacaklardır.
Tekvir Suresi'nin 8. ve 9. Ayet-i Celilelerindeki hüküm umumi olduğu gibi Kur'an'ı Kerim'in bütün ayetleri bütün insanlığa inmiştir. Kıyamete dek hükümleri sürecektir. Bunda asla şüphe yoktur. Kur'an'ı Tarihselleşetirme peşinde olanlar Kur'an'ın en büyük düşmanıdırlar.
Şu anda ve dünyanın bütün zamanlarında; Gazze'de, Filistin'de Suriye'de, Irak'ta, Arakan'da Yemen'de, Afrika'da ya da dünyanın herhangi bir yerinde hiç bir suçu olmadan aç bırakarak ya da bomba ve silahla veya başka şekilde katledilen müslim ya da gari müslim kim varsa mutlaka, mahkeme-i Kübra'da " Hangi günahtan dolayı bunları öldürdünüz" diye "Katillere ve destekçilerine" sorulacaktır.
Tekvir Suresi'nin 8. Ayetteki " diri diri toprağa gömülen kıza" ibaresi bize şunu hatırlatmıyor mu? Günahsız insanların oturdukları binaların üzerine bombalar yağdırılarak canlı canlı evlerini kendilerine mezar etme anlamına gelmez mı? Evet maalesef müslümanların evleri bombalarla yıktırılarak içinde oturanlara canlı canlı mezar oluyor. Mekke müşriklerinin yaptıklarından kat kat zalimliktir bu. Bunların hesabı çok ağır bir şekilde sorulacaktır.
Hak batıl mücadelesi kıyamete kadar aralıksız bir şekilde devam edecektir. Kim Hak'ka yakın mücedele eder de ömrünü tamamlarsa "ne mutlu ona"!!! Kim de batıldan yana tavır alır ömrünü tamamlarsa " Vayy haline"!!!
Rabbimiz Hak'kı hak bilip hakka tabi olan, batılı batıl görüp batıldan ictinap eden kullarından eylesinn. Amiin.
22.07.2024