Ali İhsan DİLMEN

Ali İhsan DİLMEN

Kelimeler…. Düşüncelerimiz kelimelerle ete kemiğe bürünür.

Kelimeler….
Düşüncelerimiz kelimelerle ete kemiğe bürünür.
Kelimelerle hayat bulur, anlam kazanır, muhatabına mesaj olur.
Kelimelerle konuşur, cümleler kurarız.
Kelimelerle sevgimizi, öfkemizi, kinimizi ve düşmanlığımızı ifade ederiz.
Gündelik hayatta kelimelerle konuştuğumuz gibi
Kelimelerle şiir, hikaye, roman yazar ve en girift düşünceleri bir düzene sokarız.
Yazılı metin haline veya söyleve dönüştürürüz kelimeleri..
Kelimelerle dünyalar kurar, dünyalar yıkarız.
Zaman zaman düşünürüm.
Bazı kelimeler neden insanlar tarafından çok kullanılır.
Nefret, suçlama, aşağılama ve hakaret malzemesi olur.
Biliyorum,
İnsanlar bu kelimelerle kendileri tanımlandığında hiç hazzetmezler, hoşnut olmazlar ve çok öfkelenirler..
Ben bu kelimeleri “Lanetli kelimeler” diyorum.
Hayatımda hiç kullanmak istemem.
Çevrenizde, gündelik hayatta sık sık duyarsınız bu kelimeleri..
Alçak, yalancı, aşağılık, düzenbaz, üç kağıtçı, dolandırıcı, hırsız, menfaatçi vs..vs” bunlar kişilerin karakterlerini tanımlamak için kullandıklarımız...
Bir de, “Sütü bozuk, kanı bozuk, ermeni dölü, gavur çocuğu, yunan dölü vs..vs” gibi “Ayrımcılık ve nefret suçu” içerenleri var..
Bu hakaret içeren kelimeler bazen öğretmenler kurulunda bir eğitimcinin ağzından çıkabildiği gibi, değişik ortamlarda ve eğitim düzeyine sahip insanlardan da diyebilirsiniz…
Tabi siyasi olarak kullandıklarımız da var. “Vatan haini, din düşmanı, faşist, komünist, gerici, mezhepsiz, ateist, işbirlikçi, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı vs” gibi kelimelerle tanımlar ve mahkum ederiz muhatabımızı.
Hatta böyle suçlamalara sık sık şahit oluruz.
Çoğu zaman bu suçlamalardan haz duyduğumuz da olur.
Kim bilir belki ağır suçlamaların sebebi bizim bu tavrımızdır.
En kolay yol, kelimelerle etiketlemektir.
Bu yöntem, muhatabımıza tarifte kolaylık sağladığı gibi, kendimizi tarif etmede de işimize yarar.
Oysa çoğu zaman doğru değildir bu yakıştırmalar.
Sırf kendimizi temize çıkarmak, karşımızdakini kötülemek için tercih ettiğimiz insafsız bir yöntemdir bu.
İnsafsız diyorum, zira bu kelimelerin hepsi bir yargı beyanıdır.
Kişinin yargı beyanında bulunması için elinde somut bilgi ve belgeler olması gerekir.
Kendimiz gibi “Düşünmüyor, inanmıyor” diye bir insanı suçlamak insafsızlık ve ahlaksızlıktır.
Toplumsal barış ve kişisel ilişkileri bencilce dinamitlemektir.
Çevrenize bakın bu şekilde davranan bir çok insan göreceksiniz.
Hatta bu kişileri en yakınınızda bulacaksınız.
Abartmıyorum bu kişi belki de sizsiniz, biziz...
Sözümü ve iddiamı hafife almayın kendinizi kontrol edin.
Etrafınızda kaç insanı bu şekilde suçladınız ve hakaret ettiniz düşünün.
Başkalarını, bir grubu, kitleyi, milletleri suçlamada kullandığımız “Elverişli kelimeler” aslında “Lanetli kelimelerdir.
İnsanların, toplulukların ve milletlerin arasına düşmanlık tohumu eker bu kelimeler..
Karşı cinsten insanlara sevdiğimizi” yalandan da olsa söyleriz ama bunu bizden farklı düşünenlerden esirgeriz.
Sonra, “Adalet, merhamet, sevgi, hoşgörü, dayanışma, paylaşma, birlik, dirlik, kardeşlik vs” gibi olumlu duyguların sıcak sımsıcak iklimine sığınırız, o iklimden medet umarız.
Toplumsal barış için anahtar elimizdedir oysa.
Elimizde anahtar olduğu halde, anahtar yokmuş gibi “Kapıyı tekmeleyerek açmaya çalışan insan” gibi ahmaklıklar yaparız.
Şimdi kendimize soralım;
Toplumda sevgisizlik, anlayışsızlık üreten “Lanetli kelimelerle” huzur aramak mı?
Yoksa zahmet edip, cebimizden anahtarı çıkarıp kapıyı kolay yoldan açmak mı ?
Hangisi, ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
1 Yorum