İŞLENEN GÜNAHI BAŞKASININ ÜZERİNE ATMA

Son zamanlarda milli ve manevi değerlerimizden o kadar çok uzaklaştık ki, menfaatimiz gereği her şeyi meşru halde görür olduk. En alt tabakadan en üst tabakaya kadar durum maalesef böyledir.

İlkokulda 7-11 yaş arası çocuklar bazıları bir suç işlediklerinde yaptıkları ilk iş o suçu başkasının üzerine atmaktır. Bu çocuklara öğretmenleri,bu çocuklara böyle bir şey öğretmedliğine göre neden böyle bir davranış sergiliyorlar diye insanın sorası geliyor. Cevabı apaçık ortadadır. Büyüklerden öyle örnekler görüyorlar. Bir düşünür der ki " Çocuklarınızı düzeltmeye çalışmayın, kendinizi düzeltin yeter, zira sonuçta evlatlarınız size benzeyecektir". Toplum olarak "örneklik bir hayat" ortaya koyabilirsek eğitim için çok çırpınmaya gerek yoktur diye düşünüyorum.

Dinimizde esas olan bir hususu hatırlatmak isterim. "Evlatlarımıza helal lokma yetirmek ve güzel bir isim koymak" . Helal lokma çok önemlidir hepimiz için. Eskiden büyüklerimiz "helal lokma" kriterini azami derecede özen gösteriyorlardı. Son zamanlarda haram kazançlarımızı meşrulaştırmak için fetva verebilecek hocalar bile yetiştirdik. Allah Teâlâ'nın haram kıldığını helal hale getirmeye çalışıyoruz. Allah Teâlâ korusun; bu bizim helakımızı hazırlar, topyekün helak oluruz. Bir boğazdan aşağıya helal lokma girmedi mi o kimseden hayır beklenmez. Başımız dertlerden bir türlü kurtulamıyorsa bu noktada kendimizi sorgulamalıyız.

Haram- helal konusunda onlarca ayet-i kerime vardır. Araf Suresi 29.Ayet-i Kerimesinde Hak Teâlâ şöyle buyuruyor.

"Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın" buyuruyor. Haramlar belli, helaller bellidir ve berraktır. Kendi ellerimizle bunlar üzerinde oynama yaparsak kendi ateşimizi hazırlamış oluruz.

En büyük zaaflarımızdan birisi de işlediğimiz hataları başkasına yüklemektir. Özellikle güçü elinde bulunduranlar, siyasi yetkilerini de kullanarak işledikleri bütün günahlarını ve yanlış icraatlarının vebalini başkalarına yüklüyorlar. Bir günah geçisi bulmuşlar, iyi şeyler kendilerine ait, yanlışlar başkalarına. Kendilerini hep haklı ve günahsız çıkarmaya çalışıyorlar. Bir de böyleleri (çok enteresandır) İslam'ı temsil ettiklerini iddia etmektedirler. Böylelerinin durumu hakkında Nisa Suresinin 112. Ayet-i Kerimesi'nde Hak Teâlâ şöyle buyurmaktadır."Kim de bir hata veya günah işler, sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa şüphesiz ağır bir iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur".

Yiğit insan her ne pahasına olursa olsun hatasını kabul eder, kendi suçunu asla başkasına atmaz. böyle durumların vebalinin çok büyük olduğunu bilir, kendi dünyevi menfaatı için karıncayı dahi incitmez. Dünya hayatının geçici olduğuna, esas baki hayatın ahiret hayatı olduğuna kesin inanır. Yaptığımız küçük büyük her ne varsa "kiramen katibin" melekleri tarafından kayıt altına alındığını bilir, öbür dünyada bizlere "İkra kitabek" denileceğine emindir, bu şuurla hayatını idame ettirir. Hatalarından pişman olur, Tevbe eder, bağışlanmak için Hak Teâlâ'ya yalvarır, göz yaşı döker. Güçünü kullanarak bütün suçlarını başkalarına yükleyerek şeytan gibi kendini temize çıkarmaya çalışmaz. Yeryüzünü fesada çevirip, biz ıslah edicileriz diyerek kimseyi kandırmaz. Dinini az bir paraya satmaz. Böyle yapanların peşine asla gitmez. Müslüman feraset sahibidir. Hakkı üstün tutanların yanında saf tutar.

Rabbim bizleri bu geçici hayatta kamil bir iman, İslam'ın çizgisinde bir ömür sürmeyi nasip eylesin. Hakkı hak bilip hakka tabi olan, batılı batıl görüp batıldan ictinap edenlerden eylesin. Amiin.Selam ve Dua ile...

07.06.2023

Başöğretmen

M. Cemal TOMAR.