Engelli(lik) Ve Özürlü(lük) Kavramları Arasındaki Fark Nedir?
Engelli ve özürlü kavramları kimi zaman birbirlerinin yerine kullanılsa da birbirleriyle içerik olarak farklı kavramlardır.
Özürlülük ve engellilik birbiriyle bağlantılı iki önemli kavram olmakla birlikte her ikisi de aslında ayrı anlam taşımaktadır. Özürlü birey, herhangi bir sebepten dolayı bedensel veya zihinsel yeteneklerin çeşitli derecelerde kaybetmesi sebebiyle sosyal hayata tam uyum sağlayamayan ve günlük ihtiyaçlarını karşılamada güçlük çeken bir insandır. Dolayısıyla özürlü yani herhangi bir bedeni fiziki zihni özrü olan insan, konumuna göre toplum ve devlet tarafından bakım ve rehabilitasyon gibi özel desteğe her zaman ihtiyaç duymaktadır. Bu özel desteği göremeyen, dolayısıyla fonksiyonel sınırlamaları sonucunda sosyal hayatta yeterince uyum sağlayamayan her özürlü birey aynı zamanda bir engellidir. Kısacası engelli kavramında özürlü kişi içinde bulunduğu sosyal ve hukuki ortam ve şarta göre değerlendirilmektedir. Dolayısıyla engellilik özürlünün yaşadığı problemlerin etrafındaki olumsuz şartlardan kaynaklandığını gösteren bir durumdur.
Özürlük Şahsi Engellilik Toplumsal Bir Kavramdır
Özürlük şahsi bir yetersizlik iken engellilik ise toplumsal bir eksikliğe vurgu yapan bir kavramdır. Konuyu şöyle bir örnekle netleştirecek olursak aslında özürlü olmayan ve fakat dezavantajlı konumda olan diğer sosyal gruplar da sosyal koruma kapsamına alınmadıkları sürece engelli sayılırlar. Bu çerçevede engellilik; yetersizlik ve dışlanma gibi sebeplerden dolayı özellikle yaş cinsiyet, inanç, sosyo-kültürel faktörlere bağlı olarak kişinin sosyo-kültürel rolünü yerine getirmesinin engellenmesi durumudur. Bu bağlamda toplum ve devlet tarafından ötekileştirilen mağdur edilen ve hakkını arayamayan yaşlılar, yoksullar, siyahiler Romenler ve şiddet gören kadınlar da engeli sayılmaktadır. Yani işgücü niteliği taşıyan bir özürlü emek piyasasına girebiliyorsa en azından istihdam boyutu ile artık engelli sayılmamaktadır. Toplum hayatında başkalarıyla eşit düzeyde yer alma fırsatlarının kaybedilmesi veya sınırlandırılması, özürlü olmanın bir sonuncu olmaktan çok çoğu zaman çevresel ve hukuki şartların elverişli olmamasından kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı dezavantajlı gruplara yönelik aktif sosyal politikalar ile engel teşkil eden unsurların tümünü değişik yöntemlerle ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla özürlülük kişinin fonksiyonel bozukluğu beden yapısının önemli bir kayıp ile bir yakından ilgili iken, engellilik özürlülüğü kuşatan mimari hukuki ve sosyal engelleri dile getirmektedir.
Ne var ki günümüzde engelli/özürlü haklarıyla birlikte engelli/özürlü dostu sosyal politika alanlarını geliştirmek yerine tanımlamanın duygusal etkilerinde hakim olduğu bir psikolojik ortamda daha çok kavramsal tartışmalar üzerinde durulmaktadır. Yani özürlü ifadesi bazı engelli vatandaşları rahatsız ettiği düşüncesiyle bu ifadeden tamamen uzaklaşılmış ve yerine engelli kavramı kullanılması siyaseten de gündeme gelebilmiştir.
Nitekim Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanı olduğu dönemde bir toplantıda özürlü ifadesine karşı olduğunu mevzuatta böyle yazdığı için bu ifadeyi kullandığını belirtmek ihtiyacı duymuştur. Özürlülere bu konuda bir müjde de vermeyi düşünen Türkiye cumhuriyeti başbakanı "Ama inşallah yeni parlamento döneminde bu özürlü ifadesini kaldırarak oraya engeller ifadesini koyup kanunu bu şekilde değiştireceğiz" açıklamasını yapmıştır. Nitekim mevzuatta özürlü veya buna benzer tanımlamaların bütünü 2013 yılında yapılan bir düzenlemeyle kaldırıldıktan sonra teklif bir tek tip bir tanım olarak engelli tanıma kullanılır hale gelmiştir.
Konu ile ilgi daha fazla bilgi sahibi olmak için Prof.Dr. Ali Seyyar'ın (2015) Dünya'da ve Türkiye'de Engelli Dostu Sosyal Politikalar kitabına gözatabilirsiniz.