Hasan TEPE
DURUN KALABALIKLAR, BİZ MÜSLÜMANIZ!
DURUN KALABALIKLAR, BİZ MÜSLÜMANIZ!
Tarihin en hızlı çağını yaşadığımız şu yıllarda, belki de tarihin en karmaşık çağını da yaşamaktayız.
21. yy, hızlı ve karmaşık bir çağ.
Haz, hız ve zevklerin kutsandığı asırlık ideallerden, günlük haz ve zevklere indirgenen yapay ve suni bir çağ.
Batının, hegemonyasını ilan ettiği, Müslümanların ise süresiz bir tatile çıktığı 'maddenin' hüküm sürdüğü bir çağ.
Ümmet şuurunun yerini profan düşüncelerin aldığı "Biz" yerine "Ben" in hakim olduğu, batıdan ithal edilen deli gömleklerden "İzm"ler.
Müslüman olma coşkusunu kaybettiğimizden beri, kavramlara karşı sağlıklı düşünce yollarını üretemiyoruz.
Kavramlar, bir medeniyetin sütunlarıdır.
Medeniyetler, bu kavramlar üzerinden inşa edilir.
Size ait kavramlar varsa ve bu kavramlar sosyal, siyasi, iktisadi ve kültürel hayatın içerisinde topluma nüfuz edebiliyorsa eğer, söz konusu toplumun medeni bir toplum olduğu söylenebilir.
Mesela 'cem eden, toplayan' anlamına gelen "Cami" kelimesi bir toplumun hayatının merkezindeyse, o toplumdaki bütün fertlerin birbirleriyle barışık bir hayat anlayışına sahip olduklarını gözlemleyebilirsiniz.
'Cami' bizi toplayan ilahi mekan.
Bütün Müslümanların birbirinin kardeşleri olduğunu idrak ettikleri, aynı şuur ve idrak ile bir araya geldikleri, kimsenin kimseden üstün olmadığı, bütün kalplerin tek bir yaratıcı için çarptığı, yeryüzünün en mukaddes mekanları.
Şimdi düşünmenin zamanı değil mi?
Bizi toplayan, bizi kardeş yapan, bize ruh veren kavramlarımızla aramız nasıl?
Asrı saadete baktığımızda camiler hayatın ta kendisi, yani "Hayat" veren mekanlar.
Bu çağda mekanlar, "Hayat"sız.
"Hayat"lar da mekansız.
Bundan dolayıdır ki "Hayat"ımızda, mekanımız da elimizden alınmış durumda.
"Hayat"sız ve Mekansız yaşayan bir İslam medeniyeti! içinde yaşıyoruz.
Haz, hız ve doyumsuz zevklerin hakim olduğu bu yapay ve dijital çağda, bizi biz yapan kavramlarla aramızda mesafeler var. Mesafeler fiziki değil. Gönül, şuur ve idrak anlamında mesafeler.
Kavramlarımızı kaybettiğimizden beridir bizbirimizle kavga halindeyiz.
Bir babanın vefatından sonra mirası bölüşemeyen bir ailenin kavgası gibi bir durumun içindeyiz.
Durun! Siz kardeşsiniz kavga edemezsiniz denildiğinde ortada mal ve mülk dediğimiz dünyevi bir konunun olduğunu görürüz.
Arayanlar için 1500 yıldır islamın sabiteleri her derde deva olmuştur. Bunun için her konu islamın sınırları içerisinde çözülmeli.
Her toplum, her aile, her fert asırlık ya da gündelik sorunlarını islamın sabitelerine götürmelidir.
Sabiteler "Kuran ve Sünnet".
Bugün İslam medeniyeti hariç, Batı medeniyeti ve yeryüzündeki bütün inanç sistemlerinin sabiteleri yıkılmış ve çökmüştür.
Aradığımız Batı'da değil bizim içimizdedir.
Dışarıda değil, "Batın"dadır.
Görünen de değil, görünmeyendedir.
Batının kurduğu bu çağda kardeşliğe yer yoktur.
Toplumun çıkar üzerine inşa edildiği, bireyin yalnızlaştırıldığı, insanı insan yapan vicdan, merhamet, sevgi ,ahlak ve gönül gibi kavramların hiçbir değerinin olmadığı bir çağda artık düşünmeli ve bilinmelidir ki sadece ve sadece Müslümanlar kardeştir.
Ve bunun içindir ki;
Müslüman, Müslümana zülmetmez ve el kaldırmaz.
Müslüman'ın Müslüman'a canı da malı da haramdır.
Arada hiçbir gönül köprüsü olmamasına rağmen Karl Max, Komünist Manifesto isimli kitabında son cümlesini şöyle bitirir;
"Bütün ülkelerin proleteryaları, birleşin".
Birleşmek mi!
Birleşmenin sadece madde etrafında olduğu bir düşünce sistemi nasıl yaşayabilir ve dünyaya nasıl 'Hayat' verebilir.
İçinde kardeşlik, ruh sevgi ve gönül köprüleri kurulmamış bütün izm' ler yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur.
Dünya, ancak İslam düşüncesi hakim olursa hayat bulabilir. Bu çağda bütün sistemlerin çöktüğü hiçbir düşünce sisteminin insanlığın önünü açamadığı ayan beyan ortadadır.
Peki, islam dünyasına kim seslenecek!
Kim haykıracak! Hangi Müslüman kutlu sesiyle çağın ağlarını yırtıp delecek ve diyecek ki;
"Ey dünya Müslümanları" birleşin.
Birleşin ve kardeş olduğunuzu tekrar hatırlayın ve tekrar ilk günkü gibi fevc fevc İslama girin ve tekrar Müslüman olun.
Çünkü dünya, İslam'a muhtaç
Dünya, Müslümanlara muhtaç.
Durun Müslümanlar! siz kavga edemezsiniz.
Çünkü siz, kardeşsiniz.
Veda hutbesinde çağları aşan bir ses; 'Üstünlük' ancak 'Takva'dadır diyor.
Ve bu çağrı, çağını kuracak islam medeniyetinin temellerini atacak mukaddes buyruk.
124 bin Müslüman tek vücut olmuş, o mukaddes sese karşı bütün üstünlüklerini ayakları altına almışlar ve Üstünlüğü ancak 'Takva'da aramışlardır.
Üstünlük, 'Takva'da arandıkça Müslümanlar, çağın en üstünü.
Üstünlük, Takva dışında neyde arandıysa Müslümanlar, çağın en sefihi.
Bu çağda Müslümanlar olarak bizi bir araya getiren, bizi, biz eden ulvi kavramlara tekrar sarılmalıyız.
Birbirimizi sevmenin yollarını aramalıyız.
Bizi bir araya getiren, toplayan kurucu kavramlarımızla gönül köprülerimizi tekrar inşa etmeliyiz.
Ve tekrar Müslüman olduğumuzu hatırlamalı, dünyaya, Batı'nın perspektifinden değil, Kur'an ve Sünnetin ışığında bakarak, kaybettiğimiz hakikatin izini sürüp gönül coğrafyamızı tekrar inşa etmeliyiz.