Ahlaki ilkeler hayatta somut bir karşılık bulmadıkça insan için verilen sorumluluğun eksiksiz olarak yerine getirilmesi mümkün olmaz. Dinsel kaynaklı ahlak, seküler düşünce sistemiyle kesişmeyince yerine “etik” kavramı ikame edilmiştir. Bu kavramın ahlakla kesişen yönleri olduğundan insanı büsbütün kapsam dışına da taşımaz. Zira insana dair tek ihtiyaç fiziksel, biyolojik ve fizyolojik değildir. Dinsel değerler olmadan da insanların maddi olmayan ihtiyaçlarını karşılamak üzere davranış motivasyonu geliştirmesi mümkündür. Bugün batı medeniyyeti bundan faydalanmaktadır. Etik ilkelerin varlığının bir nedeni de budur. Örneğin insanlara sağladığı maddi refahın yüksekliği, ‘marjinal faydayı’ azalttığından, kamusal sorumluluk bakımından da duyarlılıkları artırmaktadır.
Nihai çözüm ise, ancak bir “zihniyet değişimi” ile mümkündür.
Kurallar önemsiz değildir. Kurallarla değiştirebileceğiniz, dönüştürebileceğiniz şeyler vardır elbette... Kırmızı ışıkta geçen kimseyi ya da hız limitlerini ihlal edenleri cezalandırarak alacağınız sonuçlar vardır doğal olarak... Aynı şekilde sıkı bir denetimle vergi kaçırmayı da sınırlandırabilirsiniz. Ama verginin gerekliliğine inanmak-inandırmaktır farklı bir durumdur. Etik ilkeler arasında yer alan; doğruluk, halka hizmet bilinci, imtiyazsız kamu hizmeti, hesap verme sorumluluğu, çıkar çatışmasından, israf ve savurganlıktan kaçınmak, kamu mallarını korunak, hediye almamak, ayırımcılık yapmamak, nezaket ve saygı, dürüstlük ve tarafsızlık ve diğerleri… hiçbirisini kural koyarak süreklilik arz edecek şekilde sağlayamazsınız.
Kısa ve uzun vadeli çözümler vardır.
Kaza geçirmiş bir hasta için en iyi çözüm, felç olma ihtimaline karşı, ambulansı beklemektir. Ya da apandisiti patlamış olan birisi için ağrı kesici ile yetinmek onu ölüme terk etmekle eş anlamlıdır. Kurumsal tedbirler kısa vadede sonuç verse de, insanlara sorumluluk bilinci yüklenmediği sürece akamete uğrayacaktır. Sorunlar çıktıkça yeni bir kural getiriliyor ama bu, hukuk kitaplarının kalınlaşması ve karmaşıklaşmasından başka bir işe yaramıyor. Zira teşhis yanlış… Evrensel boyutu da olan ahlaki ilkeler kişisel ve sosyal düzeyde karşılık bulmadıkça kısır döngüden çıkmamız mümkün gözükmüyor.