Mustafa Cemal TOMAR
DEMOKRASİ DİYORUZ AMA NERDE?
DEMOKRASİ DİYORUZ AMA NERDE!
Son zamanlarda piyasada çok çelişkili bilgiler dolaşıyor. Bu bilgilerin hangisi gerçeği yansıttığını anlamak çok zordur. Laboratuvarda deney yaparak gerçek sonuçlar elde edebilirsiniz ama tarihi konularda bunu yapmak mümkün değildir. Bazı yapılanmalar var meselâ. Yazara bakarsınız, solcu mu, sağcı mı diye. Ya da gazeteciye hangi gazetede yazı yazdığına bakarsınız. Siyasetçiyse hangi partilidir, birokratsa sendikasına bakarsınız, yakınınız ise camiyle arası nasıl olduğuna bakılır. Bu manada çok fazla miktarda kriter var. Bir de bizim şahsi kiterlerimiz var. Bize hangisi uyarsa ya da daha yakın olduğuna kanaat getirirsek o kimselerin bilgilerine itimat ederiz. Bizim hafızanızda oluşan bilgilerimiz genellikle böyle oluşuyor. Bu bilgiler müvacehesinde gene beynimizde bir inanç geliştiriyoruz. Yani inancımız şekilleniyor. Bu ön mülahazadan sonra esas konumuza dönmek istiyorum.
Esas konumuz tercihlerimizdir. Hani "demokrasi" dedikleri şey var ya, "Halkın kendi kendini yönetmesi" mevzusudur. Ezberimizde olan cümle bu. Milletler ya da toplumlar seçtikleri vekiller aracılığıyla kendi kendilerini yönetiyorlarmış. Kitaplarımızda böyle yazıyor ve öğrencilere böyle öğretiyoruz.
Sistem önce senin beynine istediği bilgileri dolduruyor, sonra önüne tercihler koyuyor, sen de iradeni ortaya koyuyor ve tercihte bulunuyorsun. Nasıl irade ise bu, halâ anlamış değilim.
Bir kere önceden beynine yerleştirilen algılarla zaten sen satın alınmışsın. Tercihini önceki algılar belirliyor. Bir topluma X partisi iktidara gelirse senin ezanını susturacak algısını beynine yerleştirdiğinde, kulağı ezanda olan vatandaş X partisine oy vermesi sıfır oranında olduğu toplumsal bir gerçektir. O yüzden aslında iradeni belirleyen sistemi önceden kurgulayanlardır. Öyle kitaplarda anlatılan demokrasi uygulamalarda örneği gerçek manada yoktur. Sadece bizi kandırıyorlar.
Ulusları yöneten üst yönetim- üst akıl elindeki bol imkânları kullanarak ulusların başına istediği kişileri getirmeyi demokrasi ismi altında böylece getirmiş oluyor. Halka da diyor ki; " Bak bu yönetimi sen iş başına getirdin" .Dolayısıyla gerçek demokrasi yönetimine uygun bir yönetim biçimi nerde ise imkânsızdır.
Ancak gerçekte olmayan bazı şeyleri aslında güzel kullanmasını biliriz. Gerçekte islâm nizamıylâ ilgisi olmayıp fakat dindar görünüp insanların dini hassasiyetlerini göz önüne alarak politika üreten çok siyasetçiler gördük. Bu yöntemle halkın teveccühünü kazanmışlar, lakin halk için değil yandaşları ve efendileri için çalışmışlardır.
Nice siyesetçiler gördük ki; "Vatan millet Sakarya" diyerek milliyetçi seçmenlerin oylarını alarak iktidara gelmişler. Vatanın bütünlüğünü bozacak bir çok icraatlara imza atmışlardır
Nice hocaefendiler gördük, siyasi konjoktüre göre fetva vermişler, dün "kara" dedikleri şeye bugün "beyaz" diyebiliyorlar. Milletimizin dini inançlarıyla adeta alay geçiyorlar. Ya da menfaatlerine göre fetvalar çıkarıyorlar. Daha da vahimi laik sistemin uygulamalarını dinin bir parçası imiş gibi gösteriyorlar.
Prof. Hayrettin Karaman son zamanlarda hükümetin icraatları ile ilgili fetvalarına dikkat ederseniz siyasetin kalıntılarını orada bulursunuz. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Ali ERBAŞ'ın önümüze koyduğu konulara bakıldığı zaman tam da laikliğe uygun davrandığı ortaya çıkıyor. Devlet yönetimi ile ilgili bir cümlesine rastlayamazsınız. Yukardaki tezlerime örnek olsun diye böyle örnekler verdim.
Az önce TV kanallarını taradım. Akit TV'ye gözüm takıldı. Cübbeli kanalın canlı konuğuydu, son derece rahat göründüğünü farkettim. Hamasla ilgili yaptığı açıklamaları eleştirenlerden şikayetçi. Büyük bir devlet millet meselesşymiş gibi bu konuyu tartışıyorlar o kanalda.
Gazze'deki kardeşlerimiz İsrail'in bombaları altında can çekişirken, müslüman kanı orada orada oluk oluk akarken sen- ben meselelerini proğramın başında ele almak çok yanlıştır. Filistinli kardeşlerimizin üzerine yağmur gibi yağdırılan bombalardan dolayı Müslüman ülkelerden somut bir tepkinin olmaması çok üzücü bir durumdur. Mitingler ve kınamaların ötesinde hiç bir tepki ortaya konamamıştır. "İnnemel mu'minune ihvetun" ayetinin gereği yapılmamıştır. Rabbimiz! Yalnız kalan Filistinli müslüman kardeşlerimize acı, onlara yardım eyle! Düşmanların tuzaklarını boz Ya Rabbel âlemiin. Amiin amiin, amiin.
27.10.2023
M. Cemal TOMAR