Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK
DELİLERDEN AKILLILARA
Kafadan çatlak bir DELİ şöyle demiş: Hani demem o ki; psikoloğa gidiyorsun, onun da bir psikoloğa ihtiyacı var... Garip...
Ömrünü tren istasyonlarında geçiren bir DELİ şöyle demiş: Ömrün bir tren istasyonu olmayıp tren olduğunu bir bilebilsek var ya…
Koltuk düşmanı akıllı bir DELİ şöyle demiş: Ben şu kısa hayatımda, bazı koltukların bazılarını insanlıktan çıkardığını gördüm.
İleri derecede zekâlı bir DELİ şöyle demiş: Yok, yok... Olmayacak böyle... Bu memlekette bazı şeyleri anlamak için ‘geri zekâlı’ olmak şart!
Çok ciddî yapılı bir DELİ, musalla taşındaki bir cenazeye bakarak şöyle demiş: Hiç endişeniz olmasın; düşmanlarınız da bir gün gelecek ölecekler...
Veli olduğunu bilmeyen bir DELİ şöyle demiş: Bana bazıları ‘veli’ gözüyle bakıyor. Sanki ben veliyim de haberim yok. Veli olsam haberim olmaz mı ki…
Küfürbazları sevmeyen bir DELİ şöyle demiş: Ben küfretmeyi sevmem, ancak bazen öyle durumlar olur ki, küfredenleri alkışlarım, bana tercüman oldukları için…
Mahremiyete önem veren bir DELİ şöyle demiş: Hani demem o ki; sosyal paylaşıl sitelerine düşen hiç bir şeyin MAHREMLİĞİ kalmaz. O artık kamuya mal olmuştur.
Rantçı düşmanı uyanık bir DELİ şöyle demiş: Ey şu âlemde varlıktan boğulacak durumda olduğu halde, hâlâ rant peşinde koşanlar! Bir gün siz, evet siz de öleceksiniz!
Konuşkan bir DELİ şöyle bir soru sormuş: 1000 yol sürmesini planlayan 28 Şubat aktörlerinin, o zalimlerin çoğunun leşlerinin bile çürüdüğünü biliyor musunuz?
Okumaya ve öğrenmeye meraklı bir DELİ şöyle demiş: İnsanlar bazen bilmediklerini, bazen de bildiklerinden tam emin olmadıkları için sorarlar... Kim bilir belki de haklıdır.
Doktor olmaya karar veren ancak olamayan bir DELİ hayretler içinde şöyle demiş: O değil de ağrı kesici ilaçlar, vücudumuzun neresinin ağrıdığını nasıl biliyorlar? Bir türlü çözmüş değilim.
Kendini deliliğe vurmuş matrak bir DELİ şöyle demiş: Hani demem o ki; bir şeyi önemsemezseniz onun için mücadele etmezsiniz... İnsanlar, önemsedikleri şeyler için mücadele ederler...
Kendisini münevver bir insan sanan bir DELİ şöyle demiş: Ülkemde bazı sözüm ona aydınlar var ki, hiçbir ciddi görüş sahibi değildirler… Birileri kendilerine ‘aydın’ dediği için kendilerini aydın sanırlar.
Çıkarcı ve rantçılarla ardası hiç iyi olmayan cesur bir DELİ şöyle demiş: Gelecekten kamusal rant beklentisi olanlar hiç bir zaman huzur içinde hayat süremezler... Ya olmazsa... İşte bu ihtimal onları ‘canlı mevta’ halinde tutar...
Siyaseti sevmeyen bir siyaset DELİSİ merakla şöyle demiş: Adam, masanın bu yanında iken çok makul ve güzel şeyler söylüyor. Meclise gönderiyorsunuz, orada ne oluyorsa oluyor, adamın feleği şaşıyor, manyetik bir alana tutuluyor ve söylediklerinin tersini yapıyor.
Her türlü olay veya eylemde hep haklı olan bir DELİ şöyle demiş: Bakıyorum da şu garip âlemde hiç ‘hatalı’ veya ‘kusurlu’ hiçbir kul yok. Herkes, ama herkes, yaptıkları her türlü iş veya eylemde veya sözde hep haklılar… Acaba diyorum bu kusurlu veya hatalı olan insanlar nerelerde saklanıyorlar?
Edep sahibi bir DELİ şöyle demiş; birilerine telefon açıyorsanız, uzun uzun, dakikalarca çaldırmayın. Üç veya bilemedin 4 defa çaldırın. Aradığınız kişi, meşguldür, müsait değildir, tuvalettedir veya size cevap vermek istemiyordur. İkinci aramanızda da cevap yoksa bir süre bekleyin aramayı tekrarlayın. Cevap yine yoksa bir başka telefondan katiyen aramayın. Sizi adam yerine koyuyorsa ve gerekiyorsa o sizi arar.
Ahhh, ah… Deliler, siz var ya siz…
İyi ki delisiniz, ya akıllı olsaydınız…