Darbeciler de öğrenir

Çoğu kimse 15 Temmuz darbesinin 'acemice' olduğuna inandı. O kadar deneyimli CIA, bu beceriksizliği nasıl yapardı. İtiraf etmeliyim ki ilk başlarda ben de öyle sandım. İlerleyen zamanda durumlar daha da netleştikçe bunun öyle düşündüğüm gibi olmadığını anladım. Aslında darbe planı mükemmeldi. Ama o 'mükemmel' planı boşa düşüren gelişmeler oldu.

Birincisi, CHP tabanı Sisi darbesinde olduğu gibi bir 'Tahrir meydanı' hareketine yanaşmadı. İçlerinden tankları alkışlayanlar, sala veren hocayı dövenler, caminin camını çerçevesini indirenler, FETÖ'nün, en başta 'köprüde linç edilen askerler' yalanı başta olmak üzere manipülatif paylaşımlarını yayanlar gibi şerefsizler çıktıysa da büyük çoğunluğu yurtsever bir duruşu benimsedi. Çok küçük bir azınlık darbeye karşı tavır aldı. Büyük kitle ise pasif kalmayı seçti. Halbuki darbeciler bu kesimin sokağa dökülme kıvamına geldiğini sanmışlardı, yanıldılar. CHP Yönetimi kitlesini bu yönde konsolide edebilmek için daha sonra Taksim meydanında bir miting düzenledi. Orada kitle, 'kontrollü darbe' anlayışına yönlendirilmek isteniyordu. O mitinge AK Parti ve MHP liler de katılarak bu oyunu bozdu.

İkincisi; Erdoğan'ın havlu atacağını sanıyorlardı. Hatta yanına sokuşturulmuş bazıları o gece Erdoğan'a 'kaçma' teklifinde de bulundu. Erdoğan bunları elinin tersiyle iterek halkını meydanlara çağırdı ve en kısa zamanda da başlarına geçti.

Üçüncüsü; Darbeciler büyük halk çoğunluğunun kendilerinden korkarak sineceğini hesap etmişlerdi. Kalanları da onlar halledebilirlerdi. Bu yüzden halkın üzerine ateş açtılar ve pek çok devlet binalarını haince bombaladılar. Ama o da öyle olmadı. Tam tersine kendiliğinden sokağa çıkıp darbeye direnme eylemleri cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısı üzerine kitlesel bir direnişe dönüştü. Belediyeler kışla çıkışlarını kapatarak bu direnişe katıldı. Bu anlamda çok önemli mevziler olarak işlev gördüler. Bu direniş bir ay boyunca ıh demeden sürdü.

Dördüncüsü; Ordu ve polis içindeki yurtseverler darbeye boyun eğmedi. Canlarını hiçe sayarak direndi. Rahmetli Ömer Halisdemir'in darbeci Semih Terzi'yi öldürmesi darbecilerin hem çok önemli bir mevziiyi ele geçirememelerini sağladı, hem de darbecileri moral çöküntüsüne uğrattı.

Beşincisi; İnternet ve sosyal medya, FETÖ cülerin darbe lehine kullanma çabasına rağmen yurtseverlerin ve demokrasi yanlılarının ağırlığına geçti. Ve darbeye karşı direnişin dalga dalga yayılmasına aracılık etti.

Bunlar en göze batan tespitlerdir. Daha pek çok ek yapılabilir ama darbe karşıtı direnişin ana mekanizmalarıdır. Türkiye'nin demokrat ve yurtsever unsurları, bu darbeden çok şey öğrendi. En başta, bir faşist darbe nasıl püskürtülür onu deneyimledi. Fakat unutulmaması gereken bir şey var. CIA Gibi yıllarını darbe deneyimleri üzerinde geçirmiş bir profesyonel örgüt de bu darbenin nasıl ve neden yenildiği üzerine derin analizler yapmış ve yapmaktadır.

Bunları şimdi gözden geçirmenin ne anlamı var derseniz, yeni bir darbe hazırlığı ve planlarının yapılmakta olduğu söylentilerinin ayyuka çıktığı şu günlerde bundan daha fazla ihtiyacımız olan bir şey olamaz. Yeni darbeyi planlamakta olanlar, adım adım yukarıda saydığım sebepleri etkisizleştirecek formüller düşünmektedirler. İlk basamak darbeye karşı önemli birer mevzi görevi yerine getiren bazı önemli belediyelerin, yeni bir darbeye yataklık ve eşlik edebilecek kişi ve kurumlara kazandırılması oldu.

Eğer önümüzdeki yaz yeni bir darbe girişimi yapılacaksa bu kesinlikle bir FETÖ darbesi olmayacaktır. Daha çok Atatürkçü bir çizgideymiş izlenimi verilecek 12 Eylül tipi bir darbe olacak. Bu kez, kitlesel bir darbe 'tabanı' oluşturmaya daha önem verecekler. Darbenin gece yarısı gelme ihtimali yüksektir. İnternet ve sosyal medya susturulacak, TV ler kontrol altına alınacaktır. Ve kesinlikle çok daha acımasız ve gaddar olacaklar.

Emperyalizm, boyunduruğu altındaki bir ülkenin kendisinden uzaklaşmasına, bağımsızlaşmasına asla kolayca teslim olmaz. Devletimizin bütün bunların farkında olduğundan ve tedbirlerini aldığından eminim. Buna rağmen bu düşüncelerimi yazmak istedim. İstedim ki gerçekler bilinsin. Eski bir genel kurmay başkanının ve ikinci parti liderinin başlattığı 'siyasi ayak' tartışması sadece siyasi bir mücadele biçimi değil. Buna pek çok veri daha eklenebilir. Kıbrıs'a, İdlib'e kadar uzanabilir o liste. Eğer bu halk bu yola inanmış ve başını koymuşsa onlar ne yaparsa yapsın; Allah'ın da tuzakları vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
1 Yorum