Son zamanlarda gittikçe artan bu çıplaklaşma sürecinin doğal bir gelişme değil toplumun temellerini çatırdatmaya yönelik bir operasyon olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede Dr Hasan Hüseyin Uysal’ın yaşamak zorunda kaldığı olayı şahsi bir mevzu olarak görmek doğru olmaz aksine topluma yönelik yozlaştırma operasyonuna karşı dini, milli, insani bir tepki diye okumak gerekir, burada çıplaklığı özgürlük diye pazarlayanları toplumun temelini dinamitlemeye çalışan operasyon ekibinin parçası olmakla yahut o operasyona destek vermekle nitelemek yanlış olmayacaktır.

Aksi halde her gün hastanelerde Dr. ile hasta arasında yaşanan ve hasta reddi şeklinde sonuçlanan yüzlerce olay olabilmektedir, neticede hasta reddi diye bir olay vardır. Nasıl ki o yüzlerce olaya şahsi mevzular diye bakılıyor ve gündem yapılmıyorsa Dr. Hasan Hüseyin Uysal’ın yaşamak zorunda kaldığı durumu da şahsi olay olarak görüp geçiştirmek gerekirdi.

Ama öyle olmadı birden meydana çıplaklığı savunan özgürlük meddahları fırladı? Her türlü İyi-Kötü kavramlarını reddeden bu güya özgürlükçü anlayış dünya da küreselcilerin toplumları esir almak için kullandıkları bir argümandır.

Buradan anlaşılıyor ki “çıplaklık” şahsi bir mevzu değilmiş, topluma yönelik toplumun dini milli değerlerine yönelik toplumu etkisizleştirmeye, birliğini dağıtmaya değerlerinden arındırmaya, köksüzleştirmeye ve neticede teslim almaya yönelik bir operasyonmuş.

Bu durumu çıplaklığı savunanlara bakarak ta anlamak mümkün. Bu çıplaklığa sahip çıkma meselesini öyle okumak ve meselenin Dr. Hasan Hüseyin Uysal meselesi olmadığını görmek, bu çerçevede Dr. Hasan Hüseyin Uysal’ı desteklemenin Dinî-Millî bir gereklilik olduğunun farkında olmak gerekir. Hasta doktor ilişkisinin genel karakteristiğine dair söylenecek başkaca sözler varsa onun zamanı şimdi değildir.

Mevzu şahısları aşmış her türlü değer yargısına savaş açmış bir anlayışla kendi değerlerini savunma arasında bir noktaya evrilmiştir.

#HasanHüseyinUysalYalnızDeğildir
Büyük Doğu Akıncıları Konya İl Temsilciliği