Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

C- DİNİN KORUNMASI

C-) DİNİN KORUNMASI

İnsanoğlunun en önemli değerlerinden bazıları inançlarıdır, dinidir, vatanıdır, bayrağıdır, namusudur, bağımsızlığıdır, özgürlüğüdür, mal varlığıdır, evlâtları ve akrabalarıdır. Bu değerleri korumak için yeri geldikçe son nefesine kadar mücadelesini vermektedir. Bu değerlerin hepsini içine alan din'dir aslında. O yüzden dini inançlarımız çok önemlidir. Dinler hususunda biraz bilgi verelim, sonra asıl konumuza dönelim.

Yeryüzünde yaşayan insanların % 7' sine yakını eteist olduğu söyleniyor.

Sosyolog Ariela Keysar ve Juhem Navarro-Rivera'nın ateizm üzerine çok sayıda küresel araştırma incelemesine göre, dünya çapında 450 ila 500 milyon pozitif ateist ve agnostik vardır (dünyanın en fazla ateistine sahip Çin ile beraber (200 milyon ikna olmuş ateist) dünya nüfusunun %7'sine tekabül ediyor).

Dünyada en çok inanılan din Hıristiyanlıktır. % 30 civarında olup dünya nüfusunun 2,5 milyarını oluşturmaktadır. Arkasından % 25 ile Müslümanlık geliyor. Takriben 2 milyar müslüman var dünyada.

Dinsiz/ Deist/ Ateist/ Agnostik'in oranı dünya nüfusunun yaklaşık % 15' ini oluştur. 1,2 milyar insan var bunlardan yeryüzünde.

Dünyada en çok inanılan dinlerden birisi de Hinduizm'dir. 1,2 milyar insan bu dine inanıyor. Budizm'e de 500 milyon insan inanıyor.

Yahudilik dinine insnan insanların dünya nüfusuna göre oranı ise % 0,20' dir. Yani binde iki demektir.15-20 milyon civarıdır.

Zerdüstçülük dinine de 200 bin insan inanıyor. Bir de Satanistlet var ki bunlardan da dünyada 100 bin civarında inanan var.Ayrıca İran'da ve Türkiye'nin Güney Doğusu'nda Yezidiler var.Bunların sayısı da 1 milyon civarındadır.

Bu genel bilgileri buraya almamın sebebi dünyada onlarca dinin olduğunu her dine farklı sayıda insanların inandığını belirtmek içindir. En çok inanılan üç din vardır. Hıristiyanlık-Müslümanlık ve Hinduizm'dir. 5,7 milyar insan bu dinlere inanıyor. Hıristiyanlık birinci sırada, Müslümanlık ikinci sıradadır.

Burada yani bu verdiğim rakamlarda üç şey dikkatimi çekti. Bunlardan birincisi Hinduizm'e insnan insnanların çokluğu, ikincisi, deist/ ateistlerin miktarı, üçüncüsü de Yahudiliğe inanan insanların azlığı. Yahudiler'in dünyada bu kadar az oluşları lâkin dünya yönetimini ellerinde bulundurmaları şaşılması ve ivedilikle incelenmesi gereken bir konudur.

Bu ön hatırlatmalardan sonra esas konumuza dönelim.

Bizim Anayasaya göre;

1924 Anayasa'nın 2. Maddesi "dini islâm" ibaresi

10 Nisan 1928 tarihinde yapılan değişiklikle Anayasa'nın 2 maddesinde yer alan “Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır” hükmü çıkarılmıştır.

Anayasanın 14. ve 24. maddelerinde dini inançlara bağlılık ve yaşama noktasındaki maddeler şöyledir:

Madde 14-Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Madde 24-Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Dünyada üç aşağı beş yukarı dinler inanç bazında korunma altına alınmıştır. İstediğin dine inanç bazında inanabiliyorsun. Yalnız inançlarını eyleme dönüştürme hakkın yoktur. Lâiklik duvarına dostlarsın, lâiklik engeliyle karşılaşırsın.

Oysaki bizim inandığımız İslâm Dini inandığın değerleri pratik hayata dönüştür diyor. Pratik hayata dönüştürülemeyen din nasıl bir dindir? Anlamak mümkün değildir.

Burada dinin tanımlama noktasında belirsizlikler var. Kelimelerin içini boşalttılar. "Din" kısaca dünya ve ahiret işlerimizi düzenleyen nizamdır/ sistemdir.

İşime-eşime- aşıma karışmayan, sadece leşime karışan bir din anlayışına çevrilen bir din anlayışı olur mu? Lâikliğin tanımı esas olan bu.

İnançlarımı hayatta tatbik edemediğim sürece "dinin korunması" kavramından söz edilemez. Lâikçi kafalar " senin ibadetine ve inancına karışan var mı?" diyorlar. İslam dinini inanmak ve islâmın şartlarından daha doğrusu 32 farzdan oluştuğunu sanıyor zavallılar. 32 farzı yaşamana kimse müdahale etmiyorsa ne güzel diyorlar. Bütün insanlığın kurtuluşu için vazolunan İslâm Dinini 32 farza indirgemek en hafif tabirle küfürdür, cehalettir, islâm düşmanlığıdır, sömürü düzeninin bir yansımasıdır. Aslında bütün bu yapılanmalar ve anlayışlar lânet şeytanın yeniden yapılanması, yeni bir dünya düzeni kurmanın projeleridir.

İnancını yönetime karıştırmayacaksın. Ulan bunu söylerken hemen de tuzağa düşüyorsun. Bu senin iddian da bir inanç değil mi? Meclislerde çıkarılmak istenen yasalar için kalkan ya da kalkmayan parmaklar bir inancın işareti değil mi? Bir parti lideri meydanlara çıkıp yaptığı konuşmalar inandığı değerlerin bir tezahürü değil midir? Yoksa inanmadıkları şeyleri mi anlatıyorlar millete?

. Lâiklik bir safsatadır. Emperyal güçler yeri geldiği zaman dini argümanlarını sonuna kadar kullanıyorlar. İsrail Yahudilik Şeriatı ile yönetilen bir ülkedir. İnanıyorsam istiyorum demektir. İsteklerimi hayata geçiremedikten sonra köleyim demektir. Lâiklik en büyük dini güvencedir tezinin anlamı aslında, dinimi ve inançlarımı bir tarafa bırakarak emperyalist ve siyonist güçlerin emellerini yerine getireceğim demektir. Bütün İslâm Ülkeleri Lâiklik çemberi altına alınarak bir bir kaynakları ele geçirilmiş, fakr-u zaruret içerisinde hayat sürme mücadelesiyle karşı karşıya bırakılmışlardır. Son 20 yılda 20 milyondan fazla müslüman acımasızca katledilmiş bir o kadarı yurdundan edilmiş, bir o kadarı da yaralanmış ve sakat bırakılmıştır. Bu yetmemiş gibi bütün müslüman ülkeler faizle haraca bağlanmıştır. Bir insanın zenginliği onlarca Afrikaka ülkesinin mal varlığından fazla olabilir mi? Maalesef oluyor işte. Bir önceki yazımda bu konuyu yazmıştım.

Bir insanı bir dine inanmaya zorlayamazsınız. Lâkin davet edersiniz. İnandığınız dinin güzelliklerini anlatırsınız. Bakara Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 256﴿

Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir." Buyurmaktadır. Bizim dinimizde "tebliğ metodu" vardır. Bu metodun ilkeleri vardır. Bir kimseyi ya da bir topluluğu İslâma davet edilir. Peygamberimiz sav çeşitli kabilelere elçiler göndererek İslama tebliğ edilmişlerdir. İnanmayan insanlar Müslüman olmaya davet edilmiştir. Ama zorlama asla yapılmamıştır. Kimse kimseye zarar vermediği sürece istediği dine inanabilir, inancının gerklerini başkalarına anlatabilir.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde kimsenin inancına karışmamış, kimsenin kilisesini ve havrasını yıkmamıştır. İnsanoğlu saygı çerçevesinde doğru bildiği şeyleri etrafındaki insanlara zorlamadan anlatmasında bir sakınca yoktur. Çünkü "dinde zorlama" yoktur.

Kötü yolda olduğunu bildiğin bir insanı, ateşe atılacağını tahmin ettiğin bir eşini, dostunu uyarmak, doğru yolu göstermek, ateşten korumak hem dini hem de insani bir görevdir. Kimisi bu düşünceleri lâikliğe aykırı buluyor. İnanan bir arkadaşımı "cumaya gidelim" teklifimi lâikliğe aykırı bulanlar oldu. Böylece lâiklik maskesine bürünüp din düşmanlığı yapanlara fırsat vermeyecek kadar feraset sahibiyiz Elhamdülillah.

İslamiyetin ibadet kısmı İslâm nizamının % 8' ini oluşturuyor. İbadetlerin özü ve amacı da geri kalan % 92' lik kısmını ivedilikle hayata geçirmek içindir. Hayata taşınmaya bir din korunduğuna inanmayanlardanım. Burada dinin korunmaya ihtiyacı yoktur. Din zaten kendini koruyor. Kişi ve toplum kendi dinini kendince koruyor mu acaba? meselesini irdeliyoruz aslında. Hicr Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 9. Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik ve muhakkak ki onu, tahrif ile tebdîlden (değişikliğe uğramaktan) biz koruyacağız. 10. Şüphe yok ki, o Kur'an'ı Biz indirdik Biz. Buyurarak kendi dininin muhafazasını insanlara bırakmamıştır. Eğer insanların eline bırakılsaydı insanlar onu çoktan tahrif ederlerdi. Selam ve Dua ile...

11.07.2024

M. Cemal TOMAR

Başöğretmen

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.