Mustafa Cemal TOMAR
BAŞLIĞI OKUYUCULAR KOYSUN
BAŞLIĞI OKUYUCULAR KOYSUN
Bir önceki yazımda müminlerin vasıflarından bahsetmiştim. Bu arada müminlerin olmaması gereken vasıflarından da bahsetmiştim. Bugün ki yazımda da gene insanların özelliklerinden bahsetmek istiyorum.
Edebiyatta zaman zaman hayvanlar konuşturulup dersler çıkartılıyor. Buna "Fabl" denir. Diğer bir tabirle;
Fabl ya da Öykünce sonunda ders verme amacı güden, güldüren, düşündüren ve genellikle manzum öykülerdir. İnsana ait bir özelliğin insan dışında bir varlığa verilmesidir. Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve insanlar gibi davranır. Bu tanımlamadan hareketle;
Gülüstanın (gül ???? bahçesinin) çöplüklerden daha temiz olduğunu sineklere anlatamazsınız.
Zalim Aslan; ormanın birinde zalimliği ve kötülüğüyle nam salmış bir aslan yaşarmış. Bütün orman hayvanları ondan korkar ve çekinirmiş. Gün gelmiş, aslan yaşlanmış ve elden ayaktan düşmüş. Kimseye zararı dokunamaz hale gelmiş. Bunu fırsat bilen orman hayvanları toplanarak, aslandan intikam almaya karar vermişler.
. Aslanı sıkıştırıp, çifte, tekme atmaya başlamışlar. Kimi ısırmış, kimi pençe atmış. Aslanı bir güzel döverek, kötü günlerin acısını çıkarmışlar. Aslanın da aklı başına gelmiş, “iyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur” demiş.
Bu anlatımlar herkesin dikkatini çeker, düşünme ufkunu geliştirir, yeni bulgular buldurmayı sağlar, hayvanların davranışları da insanlara benzemekte olduğunu fark ederiz. Beyinde kalıcı bölüme kayıt olması sağlanmış olur. Özellikle dünyayı keşferme yolculuğuna çıkan çocuklarımız için bu fabl örnekleri bulunmaz bir nimettir. Fabl örnekleri bu nedenle çocuk edebiyatında çok kullanılır.
Bu iki örnekten hareketle şöyle bir sonuç çıkarabiliriz. Pislik içerisine bulaşmış bir insanın bulunmuş olduğu halin durumunu anlatamazsınız. Pislikle hayat sürmeye alışmıştır. O bataklığa saplansnları oradan kurtarmak bir mucize olur. Zira yaptığının doğruluğuna inanır.
Özellikle yöneticilerin durumuna bu arada göz atabiliriz. Harama bulaşmış, her tarafını haram sarmış, yaptıklarının da doğruluğuna iman etmiş birine doğruyu ve doğru yolu anlatmak muhaldir. Asla mümkün değildir. Sizi adam yerine koyup dinlemezler bile. Uğraşınız boşunadır. Çok azı hariç, düzelmezler
Burayı anladık da bu kimseler "ülkenin kötü gidişatını ancak biz düze çıkarırız" diyerek bizden yetki istediklerinde tekrar onlara inanarak ve onlara destek vermeye ne demeli acaba? Bence ikinci husus daha büyük garabettir. Tam da bu manada bize ışık tutacak bir Hadis-i Şerif aklıma geldi.
Ebu Hureyre -radıyallahu anh'den merfu olarak rivayet olunan bir hadiste Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: "Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz." Buyurmaktadır.
Bu garabetimizi düzeltmediğimiz sürece başımıza gelen ve gelecek olumsuz tablolara, musibetlere kızma hakkımız yoktur. Zira kişi kendini düzeltirse dünyanın da düzeleceğini görecektir. İnsanın başına ne gelirse yabıp ettiklerinin sonucudur
Diğer örnekte de ormandan, aslandan ve diğer hayvanlardan bahsediyor. Aslanın zulmüne karşı diğer hayvanlarda kin ve nefret duygusu oluştuğu vurgulanıyor. İnsanoğlunda da durum böyledir
Paşa da olsan, aslan da olsan, dev şirketler sahibi de olsan, evlat zengini de olsan günün birinde saltanatın çökecek, bedenin gücü kırılacak,ihtiyarlayacak, zayıflayacak, hayıflayacaksın, ihtişamın, itibarın kalmayacak Eyy İnsanoğlu! Tıpkı ormanların kralı aslan gibi olacaksın. Yaptığın zulümlerin intikamı mazlumlar tarafından senden kat kat geri alınacaktır.
Filistin'de, Gazze'de, Arakan'da, Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, Ukranyada ve dünyanın bir çok yerinde maddi ve teknolojik desteği ele geçirerek bütün şiddetiyle mazlumlara zulmedenlerin zalimlikleri asla payidar olmayacaktır. Allah Teâlâ "intikam" sahibidir. Şüphesiz ki zalimlerden intikam alacaktır.
Ali İmran Suresi 4. Ayet-i Kerime' sinde Cenab-ı Hâk; "Daha önce bu kitapları insanlara doğru yolu göstermek için, toptan indiren O’dur. Böylece O, hakla bâtılı ayıran bütün delilleri indirmiştir. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler yok mu, onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen ve haksızlardan intikamını alandır." Buyurmaktadır.
Bu dünyada verilmeyen cezalar bize çok yakın olan öbür dünyada şüphesiz ki Allah Teâlâ tarafından verilecektir. İyi ki ahiret var. İyi ki Mahkeme-i Kübra var. Bu bağlamda Zilzal Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 7 - Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
8 - Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. Buyurmaktadır.
. Müminlerin vasıflarınından bahsetmiştim. Cenab-ı Hâk bu vasıfları bir başlık altında bize bildirmiyor. Önemine binaen Kur'an'ın tüm Surelerine serpiştirildiğini görüyoruz. Bu da Rabbimizin kullarına ikram ettiği bir öğretim metodudur. Bugün de eğitim- öğretimde bu yöntemlerin kullanıldığını görüyoruz. Örneğin/ Matematiğin konularının yıllara ünitelere serpiştirilmesi, basitten zora doğru sıralanması, tüme varım yönteminin kullanılması, somuttan soyuta- bilinenden bilinmeyene yöntemleri, esasen Kur'an'i öğrenme öğretileri ve teknikleridir. Bu hakikatten hareketle bakınız Cenab-ı Hâk Bakara Suresi'nin 177. Ayet-i Kerime' sinde müminlerin vasıflarını nasıl sıralamıştır? Hep beraber okuyalım.
. "Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır."
Burada bu "Ayet-i Kerime" incelendiğinde müminlerin vasıfları ile ilgili en az on ana başlık sıralayabiliriz. Bu başlıklar bizi "Salih Amele" götürür. Salih ameller de bizi "Ahsen-i Takvim" mertebesine çıkarır. Yaratılışımızı bozmadan kâmil bir müslüman hüviyetimizi böylelikle korumuş oluruz.
Kur'an'ın ve sünneti seniyyenin çizdiği istikamet doğrultusunda hayat sürme gayreti içinde olur isek Cenab-ı Hakk'ın yardımı bize ulaşır. Fiili duadan sonra kavli dua esastır. Yukarıda paylaştığım Ayet-i Kelimeyi her müslüman ezberlemeli, anlamını öğrenmeli, anlamıyla hemhal olmaya gayret etmelidir. Kuruluşumuzun reçetesini bize sunuyor. Bu reçetenin gereklerini yaptığımız zaman bir çok işimiz yoluna girecektir ve huzurlu bir hayata, hayatımız dönüşmüş olacaktır. Zira "Düz gidenin hakimle, az yiyenin hekimle işi olmaz" demişler. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Selam ve dua ile...
20.07.2024