Kapitalist ekonomide dengenin esasen arz ve talep merkezli ele alınması da ekonomilerde çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Şöyle ki; arz fazlalığı durumunda fiyatların aşırı düşüşü ve üreticinin zarar etmesi, ya da arz eksikliği yaşandığında fiyatların yükselmesi veya karaborsanın hortlaması, insanların ihtiyaçlarını gidermesinde suni problemler oluşmaktadır. Özellikle tarım sektöründeki arz fazlası, maliyeti kurtarmadığından değerlendirilememekte ya da Türkiye’de geçmişte olduğu gibi devlet tarafından destekleme alımlarıyla satın alınmakta ancak işlenip pazarlanamamaktadır. Üretim eksikliği ise fiyatları aşırı artırmakta veya yukarıda ifade edildiği üzere karaborsa piyasası oluşmaktadır. Günümüzde elbette kapitalist ekonomilerde bunu dengeleyecek çeşitli kurum ve kurallar yok değildir, ancak bütün bunlar sadece zora dayalı olarak işlevselleştirilebilmektedir. Gerçek bir denge ise ancak ahlaki esaslarla sağlanabilir. Kapitalist iktisadın önerileri arasında İnsana dayalı böyle bir çözüm mevcut değildir. Doğası gereği mümkün de değildir.
Kapitalist ekonomideki ahlaki boyut eksikliği nedeniyle, bölüşüm konusunda insanları ikna edecek bir başka etken de olmadığından, refah topluma yayılamamaktadır. Zira kişiler de firmalar da birbirinden bağımsız saiklerle hareket etmektedir. Şimdilik bu konuda sosyal devletin varlığı insanların büsbütün ortada kalmasının önüne geçmektedir. Kişileri ellerindekini kendi istekleriyle paylaşmaya itecek herhangi bir motivasyon kaynağı olmaması böyle bir çözümü zorunlu hale getirmiştir. Ancak kaynağının politika yapıcılarının elinde olması nedeniyle, popülizme araç edinilmekte, bu yüzden sürekli büyüyen sosyal devlet harcamaları kısa vadede bütçe açıklarına, uzun vadede de ekonomik krizlere zemin hazırlamaktadır.