Mehmet Emin PARLAKTÜRK
ARİF ETİK HOCAMIZDAN BİR HATIRA
Talebeleri bilir. Hocamız Arif Etik sadece ders anlatmaz, yaşadığı olaylardan ve okuduğu kitaplardan örnekler aktararak bizlere hayat dersi verirdi. O, İslam’ın gerçek yüzünü anlatır, bid’at ve hurafelere şiddetle karşı çıkardı.
Hem İmam Hatip’te hem de Yüksek İslam Enstitüsü’nde bizim Farsça hocamızdı. Bir gün derste, sakal-ı şeriften bahsetmiş, bunun nasıl istismar edildiğinden yakınarak şunları anlatmıştı. Yıl 1970'li yılların başı. Kendi ağzından aynen dinleyelim:
“Her mescitte sakal-ı şerif var, bakarsın hepsi de ağarmış. Bir millet, Hz. Peygamber sallallahü aleyhi vesellemin şefaatine şeyderler falan ama Hz. Peygamber’in getirdiği ahkam durur. Şair İkbal diyor ki: “Zamanın Müslümanlarının dini kitaplarında ama kendileri kabirde. Zaten başkaları ulemamıza, hocamıza, vesairemize saldırıyorlar. Bizim onlar hakkında söz söylememiz cidden yaraşmaz. Ama bir tane şey söyleyeyim:
Bektaşi’nin biri hamama gitmiş. Hamamdan her çıktığında “Efendim şapkam kayboldu, şu oldu, bu oldu diye bir şeyler söyler, onlar da yükçül kalır, para almadan gidermiş. Bir gün yine gelmiş, hamamcı “Ooo baba erenler demiş, ben seni hamama koymam. Sen her hamama girdiğinde bir şey kayboldu diye bahane ediyorsun, senden para almadığımız gibi bir de yükçül oluyoruz.” Adam orada söz vermiş: “Bundan sonra bir şeyim kayboldu demeyeceğim” diyerek böyle bir iddiada bulunmayacağına yemin etmiş. Hamama girmiş, yıkanmış, çıkmış.
Çıkacağı sırada bu sefer Hamamcı’nın muzipliği tutmuş: ”Saklayın şu herifin elbisesini!” demiş, saklamışlar. Adam gelmiş, kurulanmış ama giyecek bir şey yok! Oradakiler, orada eskiden havuzun başında hamam alemi olurdu, nargile içerler, kahve içerler o soğuklukta, dolu adamlar varmış. Neyse… Gitmiş oraya: “Ağalar demiş, ben size hamama girerken bir daha bir şeyim kayboldu demeyecektim, bu hususta böyle bir iddiada bulunmayacağıma dair yemin etmiştim ama demiş, siz Allah için söyleyin, ben hamama gelirken bu şekilde mi geldim, demiş ve peşgirlerini falan atıvermiş! Şimdi biz atmayalım, falan etmeyelim ama inan ki, öyle bir şey oluyor ki, geçen baktım koskoca Kapu Camii’nde adam masal anlatıyor!..”
Arif Hocamız burada hem sakal-ı şeriflerin çokluğundan şikayet ederek halkın buna rağbet edip Peygamberimizin ahlakına ve onun getirdiği ahkamına uyulmadığına işaret ediyor hem de halka anlatılan masallardan, bidat ve hurafelerden rahatsızlığını dile getiriyor.
Gerçekten de, hadis kitaplarında Peygamberimizin saç ve sakallarındaki beyazlıkların, göze batmayacak kadar az olduğu anlatılır. Hatta Peygamberimizle en çok beraber olan sahabelerden Hazreti Enes (Radıyallâhu Anh:) “Peygamber Efendimizin saç ve sakal-ı şeriflerindeki beyazlıkların on dört tane olduğunu tespit edip saydım” demiştir. (Tirmizi, Bab: 5, Şemail, 36) Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah da (Radıyallâhu Anh): “Hazreti Peygamberin saç ve sakal-ı şeriflerindeki beyazlıklar yirmiye kadardır.” demiştir. (İbnu Sa’d, Tabakat, 1/432). Üstelik, bu beyazlıkların sayısı saç ve sakal beraberdir.
Ne gariptir ki, sadece Ülkemiz camilerinde yüzlerce sakal-ı şerif bulunmaktadır ve üstelik hepsi de bembeyazdır. Şimdi Arif Etik Hocamıza nasıl hak vermezsiniz!?.. Mekanı cennet, derecesi âli olsun.