
Mehmed Sıddık ALADAĞ
ZİLZAL SURESİ VE DEPREMLER
Euzu billahi mineş-şeytanirracim.
Bismillahirrahmanırrahim
Kuran okumaya başlarken söylenmelidir.Anlamı Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığırım.Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
Deprem konusunda elimize geçen bilgilere göre:Deprem bir topluluğun günahkar olup ve zulüm ribba her türlü pisliklerin bulunduğu bir toplum mutlaka azap hak olur
Kuran-ı Kerim 161. sayfasında bulunan,A'raf süresinin 91 nolu ayeti
Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar. "
Kuran-ı Kerim 168. sayfasında bulunan,A'raf süresinin 155 nolu ayeti
" Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti.
Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir.
Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin! "
Kuran-ı Kerim 331. sayfasında bulunan,Hac süresinin 1 nolu ayeti
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! "
Depremler kıyamet alametlerindendir. Buhari'deki hadis-i şerifte, (Depremler çoğalmadıkça kıyamet kopmaz) buyurulmuştur. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi.
Debrem hangi meleğin elinde sorulduğunda rivayetlere göre :
Mikail'in görevi doğa olaylarını idare etmek ve canlıların rızıklarını kontrol etmektir.
Sevgili Peygamberimiz (SAV)'in deprem dahil felaketlerden önce söylememizi tavsiye ettiği bir dua var. 'Allah'ım, önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, gökten ve yerden gelecek bütün felaketlerden beni koru. ' diye dua edebiliriz.
Hz Ömer (r.a) zamanında bir gün deprem oluyor ve Hz. Ömer (r.a) halka çağırıp ve cami havulusunda toplar ve herkesin Tevbe istiğfar etmesini tafsiye eder.Depremlerin nedeni zulmün artırılması,zinanın çoğalması,ribbanın yayılması ve kur'anın hükmünü amel etmemesi sebebiyledir.
Depremler olunca Kur an okumak ve Tevbe istiğfar etmek duadan bulunmak çok önemlidir.Depreme şahit olan, duyan, herkes birlikte tasatur ve ibadete yünelmekle Allah'a Tevbe etmekle, bu zelzeleyi durdurması için toplu olarak dua etmek daha eftaldır.
ZİLZAL SURESİ
Nuzul :
Mushaftaki sıralamada doksan dokuzuncu, iniş sırasına göre doksan üçüncü sûredir. Nisâ sûresinden sonra, Hadîd sûresinden önce Medine’de inmiştir. Mekke’de indiğine dair rivayetler de vardır (bk. Şevkânî, V, 562).
Konusu :
Sûrede kıyamet kopması sırasındaki şiddetli yer sarsıntısının ardından kıyamet gününde yaşanacak olan sıkıntı ve dehşet verici haller anlatılmaktadır; ayrıca dünyada işlenen hayır veya şerrin karşılığının âhirette ödül veya ceza olarak alınacağı bildirilmektedir.
Bismilahir’rahmanir’rahim
﴾1﴿ Yer o dehşetli sarsıntısıyla sarsıldığında;
﴾ 2﴿ Ve yer ağırlıklarını dışarı attığında;
﴾ 3﴿ Ve insan, “Ne oluyor buna!” dediğinde;
﴾ 4-5﴿ O gün yer, bütün haberlerini rabbinin ona vahyettiği şekilde anlatır.
﴾ 6﴿ İşte o gün insanlar yaptıkları kendilerine gösterilsin diye (bulundukları yerden) farklı gruplar halinde çıkarlar.
﴾ 7﴿ Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür.
﴾ 8﴿ Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.
Zilzal suresi tefsiri:
Herkesin eninde sonunda yaptıklarının karşılığını bulacağını belirten bu âyetler, bütün insanlığın paylaştığı bir gerçeği dile getirmesi bakımından özlü ve hikmet dolu ifadelerden (cevâmiu’l-kelim) sayılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber de bu âyetleri, kuşatıcı anlamıyla eşsiz bir ifade olarak nitelemiştir (Buhârî, “Şürb”, 12; “Tefsîr”, 99). Âyetler, dünyada yapılan en küçük hayır veya şerrin bile kaybolmayacağını, âhiret gününde bunların insanların önüne serilip hesabının sorulacağını, karşılığının da ödül veya ceza şeklinde görüleceğini ifade eder (krş. Kehf 18/49; Enbiyâ 21/47). Nitekim Hz. Peygamber, “Bir yarım hurma veya bir güzel sözle olsun ateşten korunun!” (Buhârî, “Edeb”, 34; “Zekât”, 10; “Tevhîd”, 36) buyruğuyla kişinin, karşılığını Allah’tan bekleyerek iyi niyetle ve insan sevgisiyle yaptığı en küçük bir hayrın dahi onu âhirette ateşten koruyabileceğine dikkat çekmiştir.
İnanmayanların dünyada yaptıkları iyiliklerin hükümsüz, âhiret hayatı bakımından faydasız olduğunu bildiren âyetler (meselâ bk. Nûr 24/39) “zerre miktarı da olsa iyiliğin karşılığının görüleceği”ni bildiren bu âyetle çelişiyor gibi göründüğü için bu hususta tereddüdü gidermek üzere değişik yorumlar yapılmıştır; bunların bir kısmı şöyle özetlenebilir: a) İnançsızlar yaptıkları iyiliklerin karşılığını dünyada görürler ve böylece yaptıkları karşılıksız kalmamış olur. b) Mümine de inkârcıya da yaptıkları gösterilir; Allah müminin günahlarını bağışlar, iyiliklerini ödüllendirir. Kâfirin iyi işleri reddedilir; çünkü bunları Allah rızası için yapmamıştır; böylece ortada sadece günahları kalır. c) İnanmayanın ameli de hesaba girer, inkârına ait büyük günahından düşülür ama iyilikleri bu günahı karşılayamaz ve bu bakımdan boşa gider (Râzî, XXXII, 58-59). Akaid ve kelâm esaslarına göre konu bu ve daha başka şekillerde açıklanmaya çalışılmışsa da, netice itibariyle –İslâm âlimlerinin genel kabulüne göre– âhiret âleminin ve orada olup biteceklerin hakikat ve mahiyetini Allah Teâlâ bilir. O, kullarının âhir ve âkıbetinin ne olacağını da kendi adalet ve hikmetine göre takdir ve tayin eder.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:669-670