Mustafa Cemal TOMAR
ZEKİ İLE KURNAZ ARASINDADAKİ FARK NEDİR?
ZEKİ İLE KURNAZ ARASINDADAKİ FARK NEDİR!
Bu konu zaman zaman dikkatimizi çekiyor. Kurnaz olanlar zeki olanlar mıdır, ya da kurnazlar zeki olanlardan mı çıkar? diye...
Konuya; zekilik ve kurnazlık arasında fark var mıdır? Eğer bir fark varsa bir misalle açıklayabilir misiniz? noktasına geliyor.
Zekilik ve kurnazlık arasında uyanıkla uyumak arasındaki kadar fark vardır. Nasıl mı?
Günün birinde adamın biri bir adama bir kuyu satar. Bir gün sonra adam, satın aldığı kuyudan su çekmeye başlar. Kuyuyu satan adam, " Ben sana kuyuyu sattım suyu değil, dolayısıyla kuyudan su çekemesin der". Bu konu kuyuyu satın alan adam mahkemeye taşır.
Hakim davalıya;
-Sen neden adamın kuyudan su çekmesine mani oluyorsun? diye sorar.
Kurnaz adam " Ben ona sadece kuyuyu sattım, suyu satmadım, onun için kuyudan su çekemez, zira o su benimdir" demesi üzerine,
Hakim;
Gülümser ve der ki;
- "Öyle ise bundan böyle ya kuyudan suyunu çekeceksin, ya da bundan sonra kuyunun sahibine kira ödeyeceksin" der.
Kendini kurnaz zanneden adam hakimin karşısında kurnazlığının para etmediğini anlar. Kurnazlığının ma'lubu olur.
Ey kendini kurnaz zanneden güruhlar!!! Kendini uyanık zannedenler, sonuç itibarıyla kendilerine en büyük kötülüğü ederler.
Hep kendinizi uyanık ve kurnaz, diğerlerini abdal zannetmeyin. Sizin kurnazlıklarınızın ve uyanıklığınızın farkındayız. Bir an önce bu gaflet uykusundan uyanın ve kendinize gelin. Biz sizi uyanıklığınızın rezilliğini teşifre etmeden, siz rezilliğinizin farkına varın. Yoksa dünyanın en eğlenceli işi uyanıklıkla geçinenlerin uyanıklıklarının bir sahtekârlık olduğunu zekamızla ortaya koyduğumuz zamandır. Kendi sahtekarlıklarıyla kendilerini yüzleştirdiğimiz andır.
Kurnazlıkla ilgili söylenecek çok şeyler vardır elbette.
Kurnazlık bozuk para gibidir: Onunla büyük şeyler satın alınmaz. Bozuk para ile bir insan ancak birkaç saat yaşayabilir.
Kurnazlıkla bir şeyi gizleyebilirsiniz, bir adamı aldatabilirsiniz,
ama onunla geniş bir ufka varamazsınız, büyük
olayları bir sonuca götüremezsiniz.
Kurnaz ve sahtekarların çok özellikleri vardır. Toplumda bunların misallerine çok rastlarız. Bu kurnazlar bir çok insanın işine, geçimine "incir ağacı" dikmişlerdir. Bunların genel özellikleri de vardır. Bu özelliklerin en barizlerini Bakara Süresinde Cenab-ı Hâk şöyle beyan ediyor.
8 - İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.
9 - Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.
10 - Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.
11 - Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.
12 - İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
Burada kurnaz ve kendini uyanık zannedenler hile yaparak, tuzak kurarak ya da kelime oyunlarıyla karşı tarafın da saflığını kullanarak sinsice aldatmaya kendi hakları olmayan bir şeyi hakları imiş gibi elde etmeye çalışırlar. Bu işlem tamamıyla kendi menfaatleri için yaparlar. Şeytanın yolunu adım adım takip ederler, kendilerini haklı çıkarmak için her yolu meşru görürler.
Aslında bu kurnazların takip ettikleri entrikalar şeytanın entrikalarının aynısıdır. Burada bir hususu biraz açmam gerekir.
1- Öyle uyanıklar var ki, şeytanın oyunlarını oynarlar, karşı tarafı ekarte edip menfaat sağlarlar.Karşı tarafı zarara uğratırlar. Hatta yok ederler. Bu tipler oyunlarını zemin buldukları her yerde oynarlar. Bu tiplerden " minel cinneti ven nas" "cinlerin ve insanların şerrinden Allah Teâlâ'ya sığınırız".
2- Sinsice ve görünürde iyi gelen, şeytani uyanıklığı kullanarak üzerimize gelen kurnazların tuzaklarını fark etme uyanıklığıdır. Kurnazlık yapmaya çalışan kişinin kurnazlığını fark eden Hakim misali. Bu tür uyanıklık bizlerde mutlaka olmalıdır. Bu iki uyanıklık tipini karıştırmayalım. Biri şerre öteki hayra çalışır.
Bu konuya bir misal vereyim. Terme'de yaşayan emekli öğretmenlerimizden Raif KAYA vardır. Allah Teâlâ selamet versin.
Terme'de adamın biri her defasında ayakkabı boyacısına ayakkablarını boyattıktan sonra büyük para gösterip ayakkabı boyacısına para vermezmiş. 2006 yıllarında 200 lira ile 135 dolar alınıyordu. Boyacı 200 lirayı nasıl bozsun?
Günün birinde aynı adam aynı boyacıya ayakkaplarını boyatırken Raif Hoca aynı numarayı adam çekmesin boyacıya diye olayı takibe almış. Uyanık geçinen adam sonunda aynı numarayı çekmek üzere iken;
Raif Hoca adama; " numara yapma, geçende de aynı numarayı çektin, çocuğu mazlum gördün kendince uyanıklık yapıyorsun, ver paranı bozayım" demiş.
"Uyanıklar bir de güya zekice tavır gösterenler bu oyunlarının farkında kimse olmadıklarını zannederler. Bu arada Ayet-i Kerimelere ifade edilen gerçek de bizi bu noktada uyarıyor, yol gösteriyor. Uyanıklar yerine göre münafıklık alametlerini de gösteriyorlar. Onlar için ön plânda menfaat vardır. Tilkinin tavuğu yemek için gösterdiği kurnazlığı gösterirler.
Yaşanmış bir örnekle konuya girmiştim. Şimdi de yazımızı bir masalla sonlandıralim.
Kurnaz Tilki ve Aptal Ayı
Günlerden bir gün kurnazlığı ile önlü tilki ve aptal ayı kavgaya tutuşurlar. Tilki bu kurnaz ya; eline uzunca bir değnek alır ki ayı ona yaklaşamasın. Ayı da eline kısa bir değnek alır ve der ki: "ben onu tek bir vuruşla yere sereyim". Ve kapışma başlar tilki uzunca olan değneği ile her vuruşu ile beraber geri çekilir ki, ayı ona yetişmesin. Bu şekilde devam eden vuruşma tilkinin kapısına kadar devam eder. Eee içeri girseler ki girecekler tilki o küçücük yerde bu kocaman sopayı nasıl çevirecek? Hemen: "Duuurrr dur bir dakika; gel seninle bir anlaşma yapalım olmaz mı?
—Ne anlaşması seni bir yakalayayım görürsün anlaşmayı...
—Dur bak: ben düşünüyorum bu adalet değil hep ben vurdum, şimdi sen al bu uzun değneği; ver kısa olanını ki adalet sağlansın. Ayı:
-İyi bu güzel işte. Der değnekleri değiştirirler. Ve kavga yeniden başlar. Başlar başlamasına amma tilki yuvaya geçmiş değneği daracık yuvada döndüremeyen ayı dayak yemeye devam eder...
Şöyle bir hayatımıza bakın bakalım; çevremizde böyle güzel ve adalet(!) sahibi niceleri var. Önce vurular vururlar. Sonrada aman hatamı anladım özür diler. Amma özür dilerken bir kez daha vururlar...
Bu uyanıklıklıklar ve kurnazlıklar sonuç itibarıyla insana kâr getirmez. Ağır bir şekilde bedel ödenir. Doğruluktan asla ayrılmamayı en iyisi kendimize şiar edinelim. Önemli olan ne olduğumuz değil, ne olacağımızdır. Dünyayı fesata boğup "hayır biz ıslah edicileriz" diyenlerin şerrinden Allah Teâlâ'ya sığınırız. Müslüman burada aynı zamanda feraset sahibi olacak. Tuzak kuranların tuzaklarına düşmeyecek. Müslüman en fazla bir kere aldanır. Her defasında aldanan kimseler zelil olurlar.Yukarda paylaştığim ayetler tam da şu andaki dünyanın vaziyetini ortaya koymaktadır. Bir kez daha Kur'an'ın mucize bir kitap olduğu hakikatı ortaya çıkmaktadır. Bu günlük de bu kadar diyorum.
16.10.2024