İbrahim Halil ER

İbrahim Halil ER

YAHUDİLER-2

DÜNYA YAHUDİLERİ İKİYE AYRILIR
1. AŞKANAZLAR: Aşkenazlar Almanya, Fransa ve Doğu Avrupa'da yaşayan veya onların soyundan gelen Yahudilerdir. Günümüz İsrail'i onlar yönetmektedir. Kendilerini asil sayıp diğer Yahudileri küçümsemektedirler.
2. SEFARADLAR: Sefaradlar ise İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşayan Yahudiler ve onların soyundan gelenlerdir.

MODERN YAHUDİ DİLİ
Hepimiz Yahudilerin konuştuğu İbranice'yi tek bir standartta olduğunu sansa da aslında günümüz İbranice iki önemli lehçe'ye ayrılmışlardır.

Yidiş Dili: Birçok kişinin uluslararası Yahudi dili olarak bildiği Yidiş aslında Aşkenaz Yahudilerinin dilidir. Modern İsrail'in konuştuğu dil ise Aşkanazcadır.

Yaklaşık olarak 1000 yıldan fazla bir süreden beri Avrupa'da yaşayan Aşkenaz Yahudîlerinin kullandığı bir dildir. Genel kabule göre Yidiş, Almanca kökenli ve fakat İbranice, Aramîce, Latince ve Slav dillerinden unsurların karışması ile zaman içinde ortaya çıkmış Cermen kökenli müstakil bir lisandır. Kimi kaynaklarda "Yahudî Almancası" olarak tanımlandığı da görülmektedir. Doğu Yidiş ve batı Yidiş olmak üzere iki ana dil gurubuna ayrılır. Yidiş, hem latin alfabesiyle, hem de İbranî alfabesiyle yazılabilir.

Yidiş, ortaçağdan itibaren Avrupa'da Yahudîler'in zorunlu göçleri dolayısıyla öncelikle doğu Avrupa ve Rusya'da bugün doğu Yidiş olarak tanımlanan lisan yayılmış, 18. ve 19. yüzyıllardan itibaren Yahudîler'in batı Avrupa'ya göç etmesiyle de batı Yidiş ortaya çıkmıştır. 20;inci yüzyıl itibarıyla İsrail ve Amerika kıtalarına da taşınmıştır.

Araştırmacı Dr. Eran Elhaik'da Yidiş dilini Asya ve hatta Türkiye'nin Kuzeydoğusunda geliştiğini söylemektedir. Dr. Eran Elhaik şu bilgileri veriyor: “Türkiye’nin kuzeydoğusu böyle isimler taşıyan yörelerin bulunduğu tek yer. Bu da Yidiş’in Asya’dan Avrupa’ya değerli mallar taşıyan ve bu tekeli ellerinde bulundurmaya çalışan Yahudi tacirler tarafından ilk milenyumda oluşturulmuş bir lisan olduğu tezini güçlendiriyor. Ticaret tekelini ellerinde bulundurmak amacıyla Yidiş’i icat ettiler. Bu gizli, Yahudiler dışında kimsenin anlamadığı bir lisandı.”Dr. Eran Elhaik ayrıca, “Bizim bulgularımız Yidiş’in Farsça, Türkçe ve Slav dilleri kökenlerine dayandığı ve ‘satın almak’ ve ‘satmak’ sözcüklerinin Yidiş’te 251 karşılığı bulunduğu tezi ile de örtüşmekte. Bu da tüccarlar tarafından oluşturulmuş olmasının belirgin bir kanıtı” sözleri ile araştırmanın ilginç bir sonucunu gözler önüne seriyor. Araştırma, Yahudilerin Avrupa ülkelerine dağılması ile bu lisana diğer Avrupa dillerinden özellikle de Almancadan sözcükler karıştığı görüşünü güçlendiriyor. “Kötü Almanca” olarak adlandırılan Yidiş’in yapısının oldukça karmaşık olduğuna değinen Dr. Elhaik, lisanda birçok Almanca sözcük bulunmasına rağmen Almanca gramerine dayanmadığının da altını çizdi. “Slav grameri esasına dayanan Yidiş, tanınmış ve uyarlanmış Almanca sözcüklerin bir karışımıdır” diyen araştırmacı, yeni teknolojilerin kullanımı ile ileride daha da somut sonuçlar alınacağını umduğunu belirtti.

Kaynakça/The Times of Israel

Ladino: Sefaradların kullandığı dil olan Ladino ise, kökleri İspanyolca ve İbranice'den gelen bir dildir. Bugün Ladino dilini konuşan insan sayısı azalmıştır. Bir asimilasyona tabi tutulmaktadır. Yahudi kültürü ve siyasi yapısı üzerinde Aşkanazların etkisi büyük olup, diğer Yahudileri küçük görmekte, güç ve hakimiyet bu grubun elinde bulunmakta ve diğerlerini asimile etmek, zayıflama politikası gütmektedirler.

Yudezmo: Seferâd Yahudîleri de "Yahudî İspanyolcası" olarak tâbir edilen ve "Yudezmo" adı verilen bir lisan geliştirmişlerdir.

Bunun dışında Anadolu Yahudileri diye bir kavram geliştiren Dr. Siren Boran Yunan Alfabesi ile yazı yazan bir Yahudi kültüründen bahseder. Bunlara Romaniot’ denir. Üstat yazısında olayı şöyle anlatır: Romaniot’ olarak tanımlanan Yahudiler etkin bir biçimde Grekçe kullanıyorlardı. Daha doğrusu Grek harfleri kullanılarak yazılan Grekçe ve İbranice karışımı bir dil. Buna ‘Judeo Grekçe’ de deniliyor. ‘Romaniot’ olarak tanımlanan Yahudiler denilince, neden sadece Roma dönemi Yahudileri akla gelir? Neden Hellen dönemi Yahudileri de akla gelmez? Ya da Grek alfabesi kullanan ‘Romaniot’ Yahudilerinin bu alfabeyi Hellen döneminde öğrenip benimsemiş olabilecekleri düşünülmez? (agos gazetesi)

Fakat Salom gazetisi Romanitleri bir Yahudi cemaati olarak niteler: Osmanlılar İstanbul’a hâkim olduklarında şehirde var olan bir Yahudi cemaati ile karşılaşmışlardı. ‘Romaniot’ olarak bilinen bu cemaatin üç temel değer üzerine şekillendiğini söylemek mümkün. Bunlardan ilki dinsel alanda hâkim olan Yahudi şeriatı, diğeri kamusal sahada etkin olan Roma hukuku ve sonuncusu da kültürel hayata damgasını vuran Helenistik kültürdü. Helenistik kültür bağlamında Romaniot toplumunun gündelik konuşma dilleri Yunanca idi. Yunancanın kültürel alandaki hâkimiyetinin Sefarad göçleri sonrasında Ladino’nun yükselişe geçmesine kadar egemen bir konumda olduğunu biliyoruz. Yine Helenistik dönemin önemli filozofları arasında İskenderiyeli Philon gibi Yahudilerin olduğu da malum. (Salom gazetesi)

Türkiye Yahudi Cemaati de bu konuda şöyle demektedir:

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiğinde Bizans Yahudileri (Romaniot'lar) kendisini bir kurtarıcı olarak karşıladılar. Bizans'ın son Hahambaşısı Moşe Kapsali Türk İstanbul'un ilk Hahambaşısı oldu. Fatih, diğer taraftan, Anadolu Yahudi Cemaatlerine gönderdiği davet mektubunda özetle şöyle sesleniyordu: "Osmanlı Padişahı Mehmet der ki: Tanrı bana birçok ülke bahşetti ve hizmetkarı Hazreti İbrahim ile Yakup'un sülalesine sahip çıkmamı, kendilerine yiyecek vermemi ve onları himayeme almamı bana emretti. Aranızdan kim, Tanrının yardımıyla İstanbul'a, başkente gelip yerleşmeyi, incirin ve bağın gölgesinde huzur içinde yaşamayı, serbest ticaret yapıp mal mülk sahibi olmayı arzular? (turkyahudileri.com)

YAHİDİLERDE ZOHAR EKOLU

İsrail Devletini kuran Siyonizm, Yahudiliğin Zohar ekolünden gelmekte olup, Yahudiliğin en gizemli, mistik ve kabbalist yorumudur. Sabataistler de aynı ekolden gelmektedir.

Yahudi mistisizminin (Kabbala) en önemli eserleri arasında yer alan Zohar (İbranice זהר ihtişam), Orta Çağ'da Aramice ve İbranice dillerinde yazılmış, Tevrat'ın (Musa'nın beş kitabı) mistik yorumu olan bir grup kitaptan oluşur. Tanrı'nın isimlerinin doğası, evrenin kökeni ve yapısı, ruhların doğası, günah, iyilik ve kötülük gibi konuları içeren Zohar'da kutsal metnin yorumları, teoloji, mistik kozmogoni, mistik psikoloji gibi alanlar bulunur. Yirminci yüzyılın önemli Kabbala araştırmacılarından, yazar Gershom Scholem'e göre Roma döneminin ilk yüzyıllarında konuşulan ilginç bir Aramice'de kalema alınan Zohar, ilk olarak 13.yüzyılda İspanya'da ortaya çıkmış ve Moses de Leon adındaki bir Yahudi yazar tarafından yayımlanmıştır. Scholem De Leon'un çağdaşlarının ifadesi ve Zohar'daki deyim ve cümle yapısı gibi kanıtlara dayanarak De Leon'un Zohar'ın gerçek yazarı olduğu sonucuna varmıştır. De Leon'un kendisi bu eseri ikinci yüzyıldaki bir hahama Şimon bar Yohai'ye atfeder. Musevi efsanelerinde Roma döneminde Rabbi Şimon'un 13 yıl bir mağarada saklanarak oğlu Elazar ile Tevrat çalıştığı ve bu süre zarfında Tanrı'nın Zohar'ı kendisine ilham ettiği bildirilir.

İSTANBUL'DA BAZI ÖNEMLİ YAHUDİ AİLELERİ

Sabataist ailelerin dışında Yahudi kimliğini belli eden ve İstanbul'da etkili olan önemli Yahudi aileleri bulunmaktadır. Bunlar yüzlerce yıl bizimle yaşamış, ülkemizde özellikle ticaretin gelişimi ve dış bağlantı noktasında hizmetleri olmuştur.

Bu ailelerinden önemli bir kaç tanesini de zikrederek konuyla ilgili bir çerçeve çizmiş olalım.

1. Kamondo Ailesi:
Kamondo ailesi, 1492 yılında İspanya'yı terk etmek zorunda kalan pek çok Yahudi aileden biri olarak önce Venedik'e, oradan da İstanbul'a (Ortaköy) yerleşmişti. İshak ve Abraham Salomon'un (doğum 1781) birlikte kurduğu "İshak Kamondo ve Şürekası" ünvanlı banka, kısa sürede gelişerek dönemin saygın uluslararası finans kuruluşlarından biri oldu. İshak'ın ölümü üzerine Abraham Salomon işleri tek başına devraldı ve giderek genişletti. Mali danışman olarak Osmanlı sarayıyla kurduğu yakın ilişiklerden dolayı çeşitli imtiyazlar elde etti, hatta Kırım Savaşı (1853-55) sırasında Osmanlı Devleti'ne finansman sağladığı için "iftihar madalyası" aldı.1863 yılında kurulan Osmanlı Bankasına rakip olarak, Kamondolar diğer bazı Galata bankerleriyle birleşerek "Osmanlı İmparatorluğu Şirket-i Umumiyesi"ni kurdular.Avrupa'daki gelişmeleri yakından izleyen Abraham Salomon de Kamondo, İstanbul'daki Yahudi cemaatinin Osmanlının yönetim dili olan Türkçeyi ve ticaret dili olan Fransızcayı öğrenerek dışa açılabilmesi için, İbranicenin yanısıra, bu dillerin de okutulduğu bir okul açtı

2. Cohen Ailesi: Yahudiler içeresindeki en saygın ailedir. Soyları Hz. Harun'a kadar uzanır. Hahamlık ve kutsama görevi kohenlere verilir. Bu aileden Sinagog baş müezzini Aaron Kohen Müslüman oldu ve hayatını anlattığı hazan hüznü isimli bir anı kitabı yayınladı. Yahudilikten Müslümanlığa geçiş çok az olduğu gibi, böylesine soylu bir aileden birisinin Müslüman olması onların dışlanmasına ve baskı görmelerine de neden olmuştur. Dönemin gazeteleri olayı şöyle anlatır: Aaron Kohen'in güzel sesiyle okuduğu dualar dinleyenleri büyülerdi, yaptığı albümler Museviler arasında çok popülerdi. Bir gün aynı cemaatten dul bir kadına, Flori Kohen'e aşık oldu.
Tam anlamıyla hayatı değişti! İşinden ve cemaatten kovuldu. Derken Flori Kohen, geçtiğimiz yıl Müslüman oldu; ondan etkilenen kocası Aaron Kohen de ekim başında İslamiyeti seçti. Ve Yahudi cemaatinde kıyamet koptu!

Aaron Kohen, Yahudi din adamıydı. Yahudi şeriatına göre, soyadı Kohen olan bir din adamının dul bir kadınla evlenmesi yasak! Neve Şalom Sinagogu'nda hazanlık (müezzin) yapan ve aynı zamanda müzisyen olan Aaron Kohen, bu yasağı çiğneyip dul bir kadınla evlendiği için işinden oldu.

Kohen olmak dini açıdan çok önemli. Kohen olmak ‘eşitler arasında birinci’ olmak demek. Baştasınız. Kohen’ler takdis ediyor. Toplumu takdis ederken, herkes boynu bükük durur ve bize bakmaz. ‘Tallet’i (Yahudi erkeklerin dua sırasında kullandığı şal) alıp sararız, parmaklarımız özel bir şekil alır.
3. Kapaniler
4. Karakaşlar

YAHUDİLER VE EĞİTİM

1860 yılında Rothschildlerin desteğiyle Paris’te “Alliance Israélite Universelle” adında bir cemiyet kuruldu. Bu cemiyet, Selanik’te Allatini ve İstanbul’da Kamondo Aileleri vasıtasıyla Osmanlı İmparatorluğunun her yerinde mektepler açtı.

Sultan Abdülhamid, tahttan indirildiğinde Selanik’te yerleştirildiği yazlık köşk, Allatini ailesine aitti.
Yahudi çocukları, modern bir eğitime tabi tutuldu.

Alliance’ın okullarında çocuklara dans etmeyi bir sosyal etkinlik olarak öğretilmektedir.
Talat Paşa da bir zamanlar bu mektepde muallimdi.

Kapaniler ve Karakaşlar gerek genç nesillere kültür aktarımını temin ve düzgün Türkçe eğitimi vermek, gerekse de ticari hayatta başarılı bireyler yetiştirebilmek amacıyla bir dizi okul açtılar. Bu kurumlardan Fevziyye ve Terakki Okulları Balkan Savaşları'ndan sonra İstanbul’a taşınarak Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü eğitim kurumları olarak bugüne kadar hizmet vermeye devam etti.

Yahudi aileleri tarafından kurulan bu eğitim kurumlarına ışık okulları da denir. Bu isim günümüzde kimleri çağrıştırıyor veya kimler kullanıyor? artık onu da siz bulun

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.