Türkiye dış politikada çıraklık dönemine geri döndü
Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra dış politikada yaşanan gelişmeleri değerlendiren Araştırmacı-Yazar Emin Güneş, Türkiye’nin dış politikada çıraklık dönemine geri döndüğünü söyledi.
Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülen Rus uçağından sonra bölgede tırmanan gerilim, değişen dengeler ve Türkiye’nin dış politikadaki yeni hamleleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı-Yazar Emin Güneş, Türkiye’nin dış politikada çıraklık dönemine geri döndüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikada denge siyaseti güttüğünü belirten Güneş, son dönemde yaşanan değişiminle ilgili şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı, eğer Avrupa Birliği bizi almazsa bizim alternatifimiz var diyebiliyordu. Bunu Çin ile füze anlaşması yaparak fiili olarak ortaya koydu. Bu Türkiye'nin elini güçlendiriyordu. Piyasada bir mal alınacağı zaman ne kadar çok rekabet olursa, birbirleri ile rekabet eden insanlar artarsa daha ucuz ve daha kaliteli mal alma şansınız da o kadar artar. Sizin dış politikada bol bol alternatifinizin olması gerekir. Bu tabi bizim için ideal olan değildir. İdeal olan, Müslümanların ümmet düzeyinde D-8 benzeri gibi kendi aralarında her alanı kapsayan ekonomik, siyasi ve askeri işbirliklerinin yapılmasıdır.”
Rusya ile yaşanan uçak krizinin siyasi bir karar olmadığına dikkat çeken Güneş, “O yüzden şunu düşünüyorum; bu bir komplo teorisi gibi, elimizde somut bir delilimiz yok fakat şunu biliyoruz ki bazen güvenlik kuvvetleri bir eylem yaparlar fakat bu eylemi siyasiler sahiplenmek zorunda kalırlar. Çok sıkıştırıldığında ise ‘evet ben karar verdim’ deme noktasına gelebilirler. Çünkü öbür türlüsü çok daha pahalıya mal olabilir. Yani o güvenlik kuvvetini karşısına almaktansa bir takım siyasi riskleri göze alma tercih edilebilir. Bunun somut örneklerinden bir tanesi de Roboski olayıdır. Roboski birileri tarafından güvenlik kuvvetlerine yaptırıldı ancak AK Parti üstlenmek zorunda kaldı.” diye belirtti.
Türkiye’nin NATO’nun bir üyesi olmasından dolayı Genelkurmay’ın üzerinde NATO’nun bir komutanı olduğunu belirten Güneş, bu uçağın Türkiye’nin dış ilişkilerinin ABD ve Avrupa’nın isteği doğrultusunda dizayn edilmesi için NATO’nun direktifiyle düşürülmüş olabileceğine dikkat çekti.
Türkiye’nin dış politikada çıraklık dönemine geri döndüğünü belirten Güneş, Türkiye’nin kendisine dayatılan mültecilerle ilgili kararı kabul etmesi, Çin ile yapılan füze anlaşmasını iptal edilmesi ve bozuk olan İsrail ile ilişkilerini düzeltmeye çalışılması gibi gelişmelerin yaşanan uçak krizinin ardından meydana gelmesinin bir tesadüf olmadığını ifade etti.
“PKK bu olaydan sonra hem ABD hem de Rusya’dan destek alabilecek”
Kendi partilerinin siyasi menfaatlerini ülke menfaatinden üstün tutan muhalefetin, bozulan dış ilişkilerden faydalanma yoluna gittiğini de belirten Güneş, HDP’nin son günlerde Rusya ile geliştirdiği ilişkilerin bu şekilde okunması gerektiğini söyledi.
Suriye’de DAİŞ bahanesiyle ABD ve koalisyon güçlerinden her türlü desteği gören PYD’nin Türkiye’deki ortağı olan PKK’nin son uçak kriziyle bozulan ilişkilerden dolayı Rusya’dan da destek alabileceğini ifade eden Güneş, bunun önümüzdeki günlerde Türkiye’nin iç siyasetini etkileyebileceğini belirtti.
“İsrail’le ticari ilişkiler siyasi ilişkilere dönüşmek zorunda kaldı”
Türkiye’nin Mavi Marmara olayından sonra İsrail’le bozulan ilişkilerini yeniden düzeltmeye çalışılmasını da değerlendiren Güneş, son olarak şunları söyledi: “Türkiye bugün ekonomik, askeri, ticari ve benzeri birçok konuda halen bağımsız değildir. Sizin bu şartlar altında Amerika ve İsrail’le düşman olmanız zordur. Niye? Çünkü dost kalmaya mecbur tutarlar. Avrupa ve Amerika, İsrail'in yanında iken siz hem Avrupa Birliğine girmek isteyeceksiniz hem NATO'da kalacaksınız hem Amerika bizim stratejik müttefikimiz diyeceksiniz hem de İsrail'e düşman olacaksınız. Bunlar birer tezattır. Bununla ancak halkınıza karşı düşmanmışsınız görüntüsü verebilirsiniz. Fakat bir gün gelir perdeyi kaldırırlar ve her şey deşifre olur. Şimdiye kadar süren ticari ilişkiler bundan sonrada siyasi ilişkilere dönüşmek mecburiyetinde kaldı. Fakat bu bizim için bir sürpriz olmadı.” (Osman Gülebak, Mustafa Gül- İLKHA)