Karadeniz’in ufak dağ köyleri, köyden kente hicretin oluşturduğu neticesinin en yoğun yaşandığı alanlarından. Yıllar evvelce insanlar, geçinmenin güçlük olduğu, geleneğe dayanan icat etmenin para etmediği bu fakir köylerden, büyük ve yabancı şehrin ışıltısına doğru yola çıktı; Daha güzel bir yaşam hasretiyle gurbetlik olarak göçtüler. Geride kalanlar ise, her geride bıraktığımız sene yaşlandılar, yalnız kaldılar...Zaten sınırlı olan üretim olanakları ve hayvancılık giderek azaldı. Göçenler, vakitle büyüyen, kalabalıklaşan kentlerde sıkıştı. Önceleri güzel olan kent, giderek bir yabancıya dönüştü. Geride bıraktıkları köyleri ise unutuluyor, kayboluyor. Bir doğrultuda bomboş köyler, terk edilmiş evler, biten köy üretimi; başka doğrultuda yüksek binalarda sıkışıp kalmış, şehre ve yaşama tutunmaya çalışan kent insanı... Ve yanıtı giderek belirsizleşen soru: Daha güzel bir yaşam nerede? "Daha Güzel Bir Hayat" belgeseli, 4 yaşlı insanların hikâyeleri üstünden, altmış senedir süregelen göçten geriye kalana bakıyor. Artık kimsenin uğramadığı bu köylerde ve İstanbul’da yaşanan derin yalnızlığın izlerini sürüyor.

Kastamonu'nun dağ köylerinden gelen 4 yaşlı amcamızın Türkiye'de 60 yıldır yaşanan göç gerçiğinin doğurduğu sonuçlar ve geri dönüş çabaları ele alınan belgeselde.
Dayılarımızın hayat hikayelerinden göçün oluşturduğu kalan "yalnızlığı" anlatılmaktadır.