İslam ekonomisinde iktisat alanındaki görüşler içtihat niteliğinde olmalıdır. Güncel sorunlara İslam dininin genel esaslar çerçevesinde getirdiği önerileri ifade eden içtihat, doğal olarak dönemsel farklılıklar içerebilir. Ekonomik ilişkilerdeki değişkenlik de bunu gerektirir. İctihadların isabetli olabilmesi de konu üzerinde sürekli okuma ve düşünmeyi gerektirir. Temel İslami ilimler yanında iktisat sosyoloji, insan psikolojisi gibi pozitif bilimlere vakıf olmayı da gerektirir.
İslam dünyası hiçbir şekilde Batının ürettiği ve dayattığı kavram ve kurumlara mahkûm edilmemelidir. Ancak mevcut durum biraz böyledir. Kavram ve kurumlar batının geliştirdiği müesseseler üzerinden tanımlanmaktadır. Bu durum, aşılması gereken çok önemli bir sorundur. Örnek vermek gerekirse biraz mürekkep yalamış bir kişi için demokrasi vazgeçilmezdir. Tartışmaz bile… Demokrasiye uymayan müesseseleri ilkel bulur.
Tamamen bir emperyalist proje olan DAEŞ gibi radikal ya da köktendinci İslam’ın (!) karşısına, sanki saldırgan bir İslam varmış gibi yine kendi projesi olan Ilımlı İslam’ı koyar. FETÖ gibi… Bunlara takılmamak en önemlisidir. Zira teşhis doğru konmazsa hastalık iyileşmez. Bu yüzden çerçevenin pozitivizm, sekülarizm ya da kapitalizm gibi batı değerleri tarafından değil edille-i şer’iyye tarafından çizilmesi gerekir.