İbrahim Halil ER
TASAVVUF VE TERBİYE -2
Nefis Terbiyesi
Bazı kişiler, nefis terbiyesinden anladıkları nefsi yok etmek, imha etmektir. Halbuki bizden nefsimizi imha etmemiz, yok etmemiz istenmemektedir. Bizden nefsimizi terbiye etmemiz, ıslah etmemiz istenmektedir. Tıpkı vahşi bir atın iyi bir binicinin elinde istenen seviyeye getirilmesi gibidir.
Artık tüm gecelerini ibadetle geçirmek, her gün oruç tutmak ve eşlerine yaklaşmama kararı alan bazı sahabilere Resulullah (sav)’ın karşı çıkması ve kendisini örnek göstermesi bize nefis terbiyesindeki yolu göstermektedir.
Sufilerin nefis terbiyesinde uyguladıkları en temel metod nefsin arzularını terk etmek ve hatta onun tersine hareket etmektir. Bunun için açlık, uykusuzluk ve çok ibadetle onu güçsüz hale getirmeye ve böylece itaat edecek seviyeye ulaştırmaya çalışırlar.
Bu kadar yoğun yüklenmenin amacı nefse gücün ve hakimiyetin kimin elinde olduğunu göstermek, itaat etmezse kendisini açlık ve uykusuzlukla cezalandırabileceğini anlatmaktır. Nefs, karşılaşabileceği en zor yanları gördüğünde daha az bir ibadete razı olmaktadır. Yani aslında nefsin kendisinin iyi veya kötüyü ayırt etme melekesinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle ona yapabileceğimizi gösterdiğimizde o anlaşmaya yanaşabilmektedir.
Yoksa bazılarının yaptığı gibi alıştıra alıştıra yapalım yöntemi sonuca götürmediği gibi bir süre sonra kişi nefisle yaptığı kavgada yorulur ve pes eder. Tarih boyunca nefisle yapılan mücadelede en zoru gösterme ve şok tedavisi uygulanmış ve buda başarılı sonuç vermiştir.
Yalnız, nefsimizi bizim düşmanımız olarak görmek yerine terbiye edilmesi gereken bir çocuk olarak görmemiz gerekir. Çünkü nefs dünyevi olan yönümüzdür. Yaşa kaynağımızdır. Nefs olmasaydı insan tamamen ruhun hakimiyetine girer, dünyadan yüz çevirir, kendisini ibadete verir, hatta üremeyi ve aile olmayı bile terk eder, melek gibi olurdu ki bu da dünyadaki imtihanın ve yaşamın bitmesi demekti. Bu nedenle nefsimiz bizim dünyevi yönümüz olup, bu dünya hayatının idamesi için gerekli olan usurları barındırır. Ama dizginleri tamamen ona teslim ettiğimizde bizi felakete sürükler. Dizginleri ona teslim etmek yerine onun sırtına binerek yolumuza devam etmeliyiz. Unutmayın ki nefsimizi dizginleyerek amellerimizi artırıp derecemizi yükseltiriz.
Nefs, doğası gereği ruhun arzu ve isteklerinin tam tersini ister. Nefse tolerans tanımak ruhun, nefsin esaretine girmesine yol açar. Nefse karşı çıkmak, ruhun özgürlüğünü sağlar. Nefse muvafakat göstermek, kulun helakına yol açarkan, ona muhalefet kurtuluşa ve özgürlüğe götürür.