Prof. Dr. Mustafa Talha GÖNÜLLÜ
Sömürgecilik Tarihi (yokluğu), neleri aldı?
Sömürgecilik tarihi, kökleri milattan öncelere dayanan kadim bir geçmişe sahiptir. Ancak bu tarih bugün çoğunlukla Batı'nın yaptığı sömürüler üzerinden ve Batılı akademisyenler tarafından yazılmaktadır. Bu anlatılarda sömürgecilik, kimi zaman "gelişmenin tarihi" olarak sunulur. Gerçeği kısmen dile getirenler ise azınlıktadır. Ne yazık ki sömürge olmaktan kurtulmuş pek çok ülkede halen "Sömürgecilik Tarihi" eğitimi verilmemekte, verilenlerde de konu genellikle yüzeysel veya tek taraflı ele alınmaktadır.
Bu yazıda Sömürgecilik Tarihi’nin eğitimde verilmemiş olmasının, amiyane değişle ıskalanmasının nelere sebep olduğunu ele alacağız.
Önce Osmanlı Devleti zamanına bakmak gerekir; Osmanlı’da “Sömürgecilik Tarihi” adıyla bir eğitim ya da düşünsel gelenek oluşmamıştır. Devletin genişlemesi genellikle fetih, cihat veya adalet getirme söylemleriyle anlatılmıştır. Diğer güçlerin sömürgeci faaliyetleri ise ya hiç dikkate alınmamış ya da dönem kaynaklarında yüzeysel geçmiştir. Bu nedenle Osmanlı toplumu, sömürgecilik olgusunu tanımadan var olmuş; bu konuda bir bilinç ve tarihsel sorgulama gelişmemiştir. Bu eksiklik son dönemlerde de etkisini sürdürmüştür.
Bu eksik, Cumhuriyet dönemine de taşınmış ve Batı merkezli tarih anlatılarının sorgulanmadan aktarılmasına yol açmıştır. Bugün bu boşluğun giderilmesi, geçmişin olduğu kadar günümüz güç ilişkilerinin de doğru anlaşılması açısından zorunludur.
Peki, bu Sömürgecilik Tarihi eğitimindeki eksiklik bizden neleri aldı?
• Konular Batı’nın gelişimi ve başarıları şeklinde anlatıldı, sömürü yönü görünmedi.
• Emperyalizm, neo-sömürgecilik gibi önemli kavramlar üzerinde anlamlı biçimde durulup öğretilmedi.
• İslam coğrafyasındaki ve diğer coğrafyalardaki sömürge mağduru ülkelerde yaşananlar yeterince ele alınıp analiz edilmedi.
• Modernleşme hep Batılılaşma ile eş tutuldu; eleştirel bakış verilmedi.
• Osmanlı’nın yönetim tarzları net olarak anlatılmadığı için sömürgecilik kavramı ile karışık bir durumda kaldı.
• Özellikle günümüzdeki yeni sömürü biçimleri, medya ve ekonomi üzerinden devam eden baskılar anlaşılamamış ve bilinememiş oldu.
• Akademik çalışmalarda sömürgecilik konusu az işlenmiş, az bilgi üretilmiş ve bakir kalmış görünüyor.
• Dünya genelinde sömürgecilik karşıtı ve adalet için mücadele etmiş önde gelen isimler toplum tarafından yeterince tanınmıyor.
• Filistin, Keşmir, Doğu Türkistan gibi meselelerin tarihsel bağlantıları yeterince öğretilmemiş oldu.
• En temelinde, dünyaya daha geniş bakan ve tarihi bu açıdan sorgulayan bir alışkanlık verilemedi.
Osmanlı dönmini saymazsak, ülkemizde sömürgecilik tarihi eğitiminin bağımsız, eleştirel ve sistematik olarak öğretilmesinde yaklaşık bir asırlık gecikme yaşanmıştır. Batı ülkeleri bu konuyu 1920’lerden itibaren kendi perspektiflerinden müfredatlarına almaya başlamış; özellikle 1950 sonrası postkolonyal bakış açıları üniversitelerde tartışılırken, Türkiye’de ne Osmanlı ne de Cumhuriyet dönemlerindeki eğitimde, hatta günümüz küresel tartışmalarında “Sömürgecilik Tarihi” önemli bir yer bulamamıştır.
Hâlen lise müfredatında postkolonyal bir perspektif yer almamakta, üniversitelerde ise sömürgecilik tarihi sadece sınırlı sayıda seçmeli ders olarak sunulmaktadır. Bu eksiklik, küresel adalet anlayışının zayıf kalmasına, tarihsel bilinçte boşluk ve yönsüzlüğe, ayrıca İslam dünyası ve Afrika gibi bölgelerin yaşadığı travmaların yeterince kavranamamasına yol açmıştır.
Ancak bu gecikme, kapsamlı akademik çalışmalar ve müfredat reformlarıyla kapatılabilir; Türkiye kendi tarihî deneyimini de değerlendirerek, sömürgecilik tarihini daha geniş ve eleştirel bir çerçevede eğitim sistemine kazandırabilir.