İbrahim Halil ER
SEYRÜ SÜLÜK KAVRAMININ KÖKENİ VE ÜRVE EL-VERDİ
Ürve el-Verdi, Abs kabilesin diğer (antare en ünlüsü) bir ünlü şairidir. O, cömert fakat fakir bir bedeviyi şiirlerinde anlatmaktadır.
İnsanlara yardım etmek için soygunculuk da yapardı. O bir soyguncu-silahşör ve cömert kişidir.
Cahiliye döneminde soygunculuk, kurallarına uygun yapıldığı sürece kişinin kahramanlığına kahramanlık katardı. (Bir anlamda Robin hood'luk yapmışlardır. Yani batılıların Robin hood'u var bizim de tarihimizde örnekleri var. Araplarda Urve, Türklerde Köroğlu bu geleneği temsil etmektedir. Fakat bizimkilerin batılalardan en önemli farklılıkları aynı zamanda şair olmalarıdır. Urve nasıl büyük bir şairse Köroğlu'da o şekilde büyük bir şair olmuştur. Biraz da tarihe böyle bakmakta fayda var)
Onun fakirlere yardım etmek ve gösterişli davetler vermek için yaptığı soygunlar, kendisini yüceltiyordu.
Bu şekilde yaşayam süren kimselere Araplar su’lük dedi.
Büyük Su’lüklerden olan Urve’ye, es-Salik adı verilmiştir.
Urve deste, dayanak anlamına gelen bu kelimeyle “Sulüklerin Urvesi” veya “Serserilerin Destekçisi” adını almışır.
şiirleri
أَقِلّي عليّ اللّوْمَ يا ابنَةَ مُنْذِرِ ... ونامي، فإن لم تَشْتَهِي النّوْمَ فاسْهَرِي
ذَرِيني وَنَفْسي، أُمّ حَسّانَ، إنّني ... بها قبلُ أن لا أملِكَ الأمرَ مُشْتَرِي
ذَريِني أُطَوّفْ في البِلاَدِ لَعَلّني ... أُخَلّيكِ أو أُغنيكِ عن سوءِ محضرِي
فإنْ فَازَ سَهْمٌ للمَنِيّةِ لَمْ أَكُنْ ... جَزوعاً، وهل عن ذاكَ من مُتَأَخِّرِ
وَإنْ فَازَ سَهْمي كفَّكم عن مَقَاعِدٍ ... لَكُمْ خَلْفَ أَدْبَارِ البُيُوتِ وَمَنْظَرِ
تَقُولُ لَكَ الوَيْلاتُ هَلْ أَنْتَ تَارِكٌ ... ضُبُوءاً بِرَجْلٍ تَارَةً وَبِمُنْسِرِ
وَمُسْتَسبِتٌ في مالكَ العامَ، إنّني ... أَرَاكَ على أقتادِ صَرْمَاءَ مُذكِرِ
فَجُوعٌ بِهَا للصّالِحينَ، مَزِلَّةٌ، ... مَخُوْفٌ رَدَاهَا أَنْ تُصيبَكَ فاحْذَرِ
حَا اللَّهُ صُعلوكاً إذا جَنّ لَيْلُهُ، ... مُصَافي المُشَاشِ آلِفاً كُلَّ مَجْزَرِ
يَعُدّ الغِنى، مِنْ نَفْسِهِ، كلَّ لَيْلَةٍ، ... أَصَابَ قِرَاها من صَديقٍ مُيَسَّرِ
يَنَامُ عِشَاءً، ثُمّ يُصْبِحُ نَاعِساً، ... يَحُثّ الحَصَا عن جَنْبِهِ المُتَعَفِّرِ
يُعِينُ نِسَاءَ الحَيّ ما يَسْتَعِنَّهُ، ... وَيُمْسي طَليحاً كَالبَعِيرِ المُحَسَّرِ
UZAR GİDERRRR
NOT
Tabiki buradaki sülük'ü bildiğimiz canlı olarak düşünmeyin, Arapça karşılığını ve özellikle Tasavvuftaki Seyr-i Sülük kavramını düşünerek yorumlayın...
Süluk, bir yola, bir mesleğe girmek demektir. Meslek aynı kökten gelir ve gidilen yol anlamına gelir. Yola girene salik denir. Özel manada seyri süluk, tasavvuf yolculuğu veya manevi yolculuk anlamına gelir.
Tasavvuf anlayışında hakikat yolculuğu değişik basamaklardan geçilerek gerçekleştirilir.