Mustafa Cemal TOMAR
SESSİZCE GELEN ÖLÜMLER KORKUTUCU!
SESSİZCE GELEN ÖLÜMLER KORKUTUCU !
Sabahleyin mahalle bakkalına uğradım. Bir kaç hafta önce bakkalı çalıştıran kişinin yeğeninin kalp krizinden öldüğünü duymuştum. Ma'lum ya şehir ortamında insanlar genellikle kendi derdine düştüğünden etraftaki havadislerden fazla ma'lumatı olmaz.
Baş sağlığı diledilten sonra merhumun nesi vardı? diye sordum.
- "Lânet olası korona aşısından sonra kap krizleri çoğaldı, bizim yeğenimiz de bu aşının kurbanı olarak öbür âleme gitti, bir kaç ay sonra da düğünü olacaktı" dedi.
Bu cevap karşısında duyduklarıma inanamadım. Hüzünlendim de hüzünlendim!
. Daha önceden bu süreçle ilgili tahminlerim vardı. Bu tahminlerim ve kuşkularım keşke gerçeğe dönüşmeseydi. Kendim aşı olmadığım gibi ma'lum aşı sürecinde etrafımdakilere de uyarılarda bulunmuştum. Tabi ki benim uyarılarını dikkate alanlar yüzde SIFIR'dı.
Bilim Kurulu ve BİLL'in kurulundan sen daha iyi mi bileceksin diyorlardı. Her akşam hemen hemen Sağlık Bakanımız o müşrik ve masumane yüzüyle ekranlara çıkıp aşının kerametlerini anlatıyordu. Amaç hasıl olduktan sonra da bu süreçle ilgili bir açıklaması yok maalesef!
DSÖ'den, Dünya Bankası'ndan, BM' den, NATO'dan IMF gibi siyonistin kuruluşlarından insanlığa fayda gelmez. Tabi ki çoğunuz benim dediklerimi kabul etmiyor olabilirsiniz. Bana göre bu bir şuur meselesidir. Nesli ve ekini ifsat operasyonundan başka bir şey değildir. Paris İklim Şartı da öyle BOP da böyledir. Bu cümleler merhum Prof. Dr. Nejmettin ERBAKAN'nın sözleridir.
Bu ve benzeri siyonist kuruluşlardan medet umanlar, geleceklerini onlara emanet edenler, devlet yönetiminde talimatları onlardan alanlar sonuç itibarıyla iflâs durumuna düşerler. Sırtlarını yani ekonomilerini IMF' ye dayıyanların ekonomisine bakın, sağlıklarını DSÖ kuruluşuna teslim eden ülkelerin halklarının sağlığına bakın, hukuklarını İsviçre hukukuna dayıyanların hukukuna bakın, nereden bakarsanız bakın sonuç iflâstır, kandır, göz yaşıdır. Dünya'nın hali ortadadır. Her tarafta açlık, sefalet, kan ve göz yaşı var. Bu manada literatüre geçen bir söz vardır:
Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslam hukukuna göre gömülen kişidir”
. Yukardaki söz Uğur Mumcu' ya atfediliyor. Kime atfedilirse edilsin doğru lâfa saygı duyarız. Şunu demek istiyoruz.Her şeyimizi batıdan referans alarak şekillendiriyoruz, sorunlarımız bitecek yerde maalesef büyüyerek artıyor. İslâm anayasasının sadece ibadet kısmını alıyoruz. İbadetin bize verdiği terbiyeyi de hayata geçiremiyoruz. Zira "Laiklik" ile engel koydular.
Pandemi sürecinde bütün dünyada olduğu gibi bizim Sağlık Bakanlığımız da kulaklarını DSÖ örgütüne çevirmişti. Paraya doyamıyan bu siyonist örgütlerin elindedir ilaç sektörü. İlaç satanlar hastaların iyi olmasını istemez. Kandan beslenenler dünyada savaşın bitmesini istemezler. Turizmciler yaz mevsiminin uzamasını isterler, araba tamircisi bozulan arabaların çoğalmasını ister. DSÖ sektörünün bütün direktifleri yerine getirilmiştir. Halkımız devletimize ve Sağlık Bakanlığına güvenmişti. Sağlık Bakanlığımız DSÖ' ne güvenmişti. Almanya'da ve Çin'de üretilen "sözde aşılar" vatandaşımızın her birine vurulma kararı alınmıştı. Olup bitenleri çok iyi hatırlıyoruz. O pandemi süreçi çok korkunç bir süreçti. Birileri korona bitecek lâkin etkileri yıllarca sürecek diyordu. Esas tehlike aşılardan sonra başlıyacak diyordu. Milletimizin çoğunluğu böyle söylemlere kulak asmıyordu. Bazıları ben 2.3.,4., aşıyı oldum diyerek adeta övünüyordu.
Ben ise aşı olmamak için direndim. Hakkını vermeliyim, kimse beni aşı olacaksın diye de zorlamadı. Sayın Cumhurbaşkanımızdan da "aşı zorunludur" sözü sadır olmamıştır. Ancak bazı tıp profesörleri kanal kanal gezerek " herkes zorla aşı olmalıdır" diyorlardı. O zevatlar ekranlardan kaybolup gittiler.
Sosyal medyada aşı olunmaması gerektiğini yazmıştım. Aynı köyden olduğumuz bir doktor ile tartıştık. Beni bilgisizlikle suçlamıştı.
Şimdi sessizce kalp krizi ölümleri olmaktadır. Genç yaşta kalp krizleri, sessizce aramızdan evlâtlarımızı götürmektedir. Gençlere vurması durumunda ölüm Beyda oluyor. 50 ve üzeri olanlarda kalp krizi çok riskli görünmemektedir.Pandemiden önce gençler arasında 50 yaş altı kalp krizleri çok düşük orandaydı. Birileri, bu kalp krizi ve beyin kanaması sonucunda aramızdan sessizce ayrılıp ahirete irtihal eden kardeşlerimizin bu ölüm sebeplerini açıklaması gerekmez mi? O aşı taraftarı olan doktorlar nerdedir? diye sormak isterim.
Ayrıca son zamanlarda kanserden vefat eden vatandaşlarımızın sayısında da büyük artışlar var. Bir yıl içinde en az 40 tanıdığım kanserden vefat etti. Bir avuç misali İsrail'de kanser vakaları yüzde SIFIR iken ülkemizde bu vakalar neden çok yüksek?
Bence yediğimiz GDO'lu yiyecekler ve kullandığımız ilaçların kanser vakalarında en büyük etken.
Netice itibarıyla sessizce meydana gelen ölüm vakalarının sebebini öğrenmek her birimizin hakkı. Çok hastahane yaptık diyerek övünme yerine, aldığımız sağlık tetbirleri sayesinde maddi ve manevi hastalıkları azaltık demek daha önemlidir diye düşünüyorum. Selâm hidayet üzeri olanlaradır.
20.12.2023
Başöğretmen
M.Cemal TOMAR